- banuguven.com
Eski TOKİ Genel Müdürü ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Bayraktar için, kentsel dönüşüm adı altında yapılan tüm projelerle ilgili başbakanın karakutusu dersek yanlış olmaz. Milyarlarca liralık rant ekonomisini yöneten karakutu, istifası istenince infilak etti.
“Rüşvet ve yolsuzluk ifadelerinin bulunduğu bir operasyon sebebiyle ‘İstifa edin ve beni rahatlatacak deklarasyon yayınlayın’ şeklinde tarafıma baskı yapılmasını kabul etmiyorum. Soruşturma dosyasında var olan ve yasalara uygun olarak onaylanan imar planlarının büyük bölümü başbakanın talimatıyla yapılmıştır. Bu minval üzerine bakanlık ve milletvekilliğinden istifa ediyorum... Ancak bu milleti ve bu vatanı rahatlatmak için başbakanın istifa etmesi gerektiğine inandığımı ifade ediyorum...”
Büyük Patron’un kabinesinin bir üyesinden duymayı hayal bile edemeyeceği bu sözler, nasıl oldu da siyasi kariyeri sırasında en fazla teşrik-i mesai yaptığı, kendisine en çok sadakat belirten isimlerden birinden, TOKİ’ci müteahhit bakan Bayraktar’dan geldi?
Pekiyi daha dört ay önce, Başbakan’ın meşhur ‘‘siluet’’ azarına bile, ‘‘Ya bu adam bizim liderimiz başbakandan öte. Uyarmak görevi. Uyaran benim amirim. Kendisini devlet terbiyesi içinde dinledim. Hiyerarşi... ’’ diyen Bayraktar, neden bugün o ‘‘terbiyeden’’ vazgeçip pimi çekti?
Yolun sonu
Çünkü bu ortaklıkta artık yolun sonuna gelindi. Yaprak yaprak açılması muhtemel dosyaların altında tek başına kalmayacağını ilan etti Bayraktar. Dibi görünmeyen kuyunun derinliklerine doğru kayarken paçasından tuttu Başbakan’ın ve dedi ki: ‘‘Dere tepe düz gittik, beraber yürüdük biz bu yollarda, bundan sonra giderken de bırakmam seni hayatta’’.
Şehir plancısı, Mimar Sinan Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Erbatur Çavuşoğlu Birikim Dergisi’nin harika İnşaat Ya Resullullah sayısı için bir makale yazmıştı. Bayraktar'ın bomba etkisi yapan bu açıklamanın ardından kendisiyle konuşma ihtiyacı duydum. Erbatur Çavuşoğlu’na göre Bayraktar, ‘Türkiye ekonomisini krizden çıkaran sektörün başındaydım, ama bugün bana sahip çıkılmadı. Ben de o zaman Roma’yı da yakarım’ diye düşünerek hareket etti.
Bu tespiti Bayraktar’ın 2010‘daki bir açıklaması doğruluyor: ‘‘Konut sektörünün Türkiye ekonomisine katkısı, tartışılmaz bir gerçektir. Konut sektörünün de içinde bulunduğu inşaat sektörü ise, her zaman ekonominin motoru olmuş; ekonominin canlı olduğu dönemlerde büyümenin, istihdamın ve yatırımların en önemli kalemi olurken, daralma ve kriz dönemlerinde ise ekonomik canlanma için bir nevi 'can suyu' işlevi görmüştür.’’
‘‘İnşaat tarikatı’’
Bayraktar’ın sözlerini yine Erbatur Çavuşoğlu’nun şu tespitiyle birlikte okuyalım: ‘‘Müthiş bir inşaat tarikatı oluştu. Çünkü inşaat Türkiye’de para kazanmanın en kolay yolu. Şimdilik sadece Fatih Belediyesi’nin adının geçiyor, ama Fatih Belediyesi kim bilir kaçıncı sırada gelir. Parti ayrımı olmaksızın birçok büyük belediye bu tür soruşturmalara konu olabilir. Anadolu’daki belediyeler de öyle. İşin kötü tarafı bu rant kazandırma durumu toplumun bir kesiminde takdir gördü. ‘Çalınsın, bize dağıtılsın’ diye bakılıyor. Böyle bir tahayyül var. Çünkü buradan kazanılan rant hiçbir işle kazanılamaz. Bu çok karamsarlık verici.’’
Sapphire’da 1 milyar Avroluk rant
Erbatur’a ‘Türkiye’de inşaat sektörünün yarattığı rant büyüklüğü nasıl ifade edilebilir’ diye sordum. Sapphire örneğini hatırlattı. Birikim Dergisi’ndeki makalesinden alıntı yapıyorum:
‘‘Tüm Avrupa’nın en yüksek binası olarak İstanbul’da inşa edilen Sapphire binasının hikayesi yeterince aydınlatıcıdır: İstanbul 4. Levent’te, inşaat yapma hakkının arsa büyüklüğünün iki buçuk katı olduğu bir bölgede yükselen bu gökdelenin arsa büyüklüğü 12 bin metrekaredir. Buna göre 30 bin metrekare inşaat izni olan binanın mevcut inşaat alanı 165 bin metrekaredir. Konumuz itibariyle, kaçak yapılan 135 bin metrekarelik kısmını yasallaştıran, meşrulaştıran ya da görünmez kılan ayrıcalıklı imar hakları ve imar yönetmeliğindeki çeşitli cambazlıklara ilişkin tartışmaları bir kenara bırakıp, işin ekonomi-politiğine bakmak daha yararlı olacaktır. Binanın bulunduğu yerdeki gayrimenkul metrekare birim fiyatları 8-10 bin Euro civarındadır. Böylece bu ayrıcalıklı imar hakkı ile binasını yükselten Kiler Holding’in 1 milyar Euro civarında bir ek kazanç sağladığını, bu miktarın da İstanbul Büyükşehir Belediyesi 2011 bütçesinin üçte birine karşılık geldiğini düşünmek, sanırım reel üretimden kentsel yatırımlara kaymayı açıklayacak güçtedir.’’
İmar değişikliği yetkisi = Rant kapısı
Bu satırlar 2011‘de neden bir Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın kurulduğunu, bu bakanlığın başına neden Erdoğan Bayraktar’ın getirildiğini ve neden imar değişiklikleri yapmaya kadar varan ‘‘üstün’’ yetkilerle donatıldığını da açıklayacak güçte.
Milyarlarca TL’ye varan rant!
Ekonomiyi döndüren, kendi müteahhit zenginlerini ve yeni orta sınıfını yaratan, neoliberal kapitalist düzeni hayatta tutan, yani rant rantı getirirken dar gelirliyi taksitlerini ödemek için çalıştıkça çalışmaya mahkum eden sistemin belkemiği kırılıyor olabilir mi? Dönen para büyük, Başbakan ısrarlı, bu nedenle cevap vermek için erken.
Erdoğan Bayraktar inşaat sektörünün ekonomiyi ayakta tuttuğunu söylerken aslında ‘Benim sorumlu olduğum TOKİ, Recep Tayyip Erdoğan’ın iktidarı için de can suyu olmuştur’ diyordu.
Bayraktar giderken musluğu açık bırakmak istemedi, NTV’de kapatıverdi işte.
∗ Bu başlığı (gazetelerden okuduğum kadarıyla) Sulukule Roman Orkestrası’nın TOKİ’ye yaptığı bir güzellemeden aldım.