- Habertürk
HATAY’da yaşanan TIR krizi devam ediyor... Suriye’ye girmek üzere iken durdurulan TIR’ın içerisinde silâh çıktığı iddiasının ardından İçişleri Bakanı Efkan Âlâ, dün TIR’da Türkmenler’e gönderilen yardımların bulunduğunu söyledi.
Durdurulan TIR’da silâh yahut her ne var ise ve bu yük Suriye’de senelerden buyana iki ateş arasında kalmış olan Türkmenler’e gönderiliyor ise, Türkiye son derece doğru bir harekette bulunmuş demektir!
Zira, Suriye’de ortalığın karışmasından sonra özellikle Hama, Humus ve Halep’te Beşşar Esed’e bağlı birliklerin hedefi haline gelen sivillerin çoğu Suriye Arap’ı falan değil, Türkmenler, yani soydaşlarımızdır.
Büyük Selçuklu İmparatorluğu zamanında ve Malazgirt Savaşı’ndan sonra İran taraflarından batıya doğru yoğun bir Türk göçü başladı. Uvakoğlu Atsız’ın liderliğindeki Türk boyları önce Suriye’nin kuzeyine ulaşmışlar ancak tarım alanlarının yetersiz olması ve otlakların atlarına kâfi gelmemesi yüzünden daha kuzeye yürümüş ve Anadolu’yu kendilerine yurt edinmişlerdi.
ŞAM VE HALEP TÜRKMENLERİ
Türkmen boylarının tamamı Anadolu’ya gelmedi, bir kısmı aşağıda, yani Suriye’de kaldılar... Burada yerleşen Türkler’in en kalabalık grubunu daha sonra “Şam Bayatları” yahut “Halep Türkmenleri” denen aşiretler teşkil ediyordu.
Halep ve çevresini yurt edinen Türkmenler’den bazıları hem Selçuklu, hem de Osmanlı devirlerinde kışları Halep taraflarında geçirir ve yaz geldiğinde yaylaya çıkmak için Sivas’a kadar uzanırlardı. Bu gidişgelişler, devletin vergi tahsil etmek ve asker sağlamak maksadıyla aşiretleri zorunlu iskâna tabi tutmasına kadar yüzyıllarca devam etti. Suriye’ye Bayatlar ile beraber giden Salur boyu da yine asırlarca Halep ile Sivas arasında mekik dokudu. Üsküdar’daki Valide camilerinden birine ait vakfiyenin en önemli gelir kaynağını mecburî iskâna tabi tutulmalarının ardından bu iki aşiretten alınan vergiler teşkil ediyor, Türkmen aşiretleri kayıtlarda “Yeniil” diye geçiyordu.
Suriye’de bugün iki milyonun üzerinde bulunan bu ve diğer aşiretlere mensup Türkmen nüfusun 1.5 milyon kadarı kendisini doğrudan doğruya “Türk” sayar ve bir milyon kadar Suriye vatandaşının anadili, zaten Türkçe’dir. Türkmenler en yoğun şekilde Halep’te, ardından Türk sınırının hemen güneyinde, Humus, Lâzkiye, Rakka ve Deraa’da yaşarlar.
Hatay’da durdurulması üzerine tartışmalar yaratan TIR’da bulunan malzeme, İçişleri Bakanı Efkan Âlâ’nın ifadesine göre işte bu aşiretlere, yani soydaşlarımıza gitmekte imiş...
BÜYÜK DEVLET OLABİLMEK
Yukarıda da söyledim, tekrar yazayım: Türkiye’nin Suriye’de iki ateş arasında kalmış olan soydaşlarına silâh yahut diğer ihtiyaç malzemelerini göndermesi hem gerekli bir iştir, hem de vazifesidir! Zira, geçmiş asırlarda “büyük” olan devletler, fizikî bakımdan küçülmelerinin ardından da vakti zamanında toprakları olan memleketlere göz-kulak olmak, oradaki kültürel bağlarını korumak ve soydaşlarını muhafaza edebilmek için gerektiğinde müdahalede bulunmak zorundadırlar.
Geçmiş senelerde Belçika’nın Kongo’ya ve Fransa’nın Çat’a yaptığı askerî, İngiltere’nin de Nijerya’ya giriştiği diplomatik müdahaleleri bir tarafa bırakıp son haftalardan bir örnek vereyim: Fransa, iç çatışmaların artması üzerine eski sömürgesi Orta Afrika Cumhuriyeti’ne asker gönderdi, hattâ çatışmalara giren askerlerden ikisinin ölmesi üzerine Cumhurbaşkanı François Hollande da tâââ oralara kadar gitti ve askerlerin cenaze töreninde hazır bulundu.
Türkiye, dolayısı ile “büyük” ve “güçlü” devlet olduğuna hakikaten inanıyor ise, artık sadece tarih kitaplarında kalan imparatorluğunu canlandırma hevesini aklına bile getirmeden diğer büyük devletler gibi davranmak ve eski topraklarında yaşayan soydaşlarına her türlü desteği sağlamak zorundadır.
