- Sendika.org
Türkiye’nin yaklaşık 900 km olan Suriye sınırı boyunca savaşın hissedilmediği bölgesi hemen hemen kalmadı. Suriye’deki savaşın etkisinin en ‘yakıcı’ şekilde yaşandığı yerlerden biri olan Hatay’ın Yayladağı İlçesi’ndeyiz. Savaş süresince bu ilçenin adını en çok 21 Mart’taki Keseb saldırısı sırasında işittik. Güvenlik güçleri gözetimindeki çeteler bu ilçede bulunan sınır kapısından ve köylerden ‘rahatsız edilmeden’ geçerek Ermeni kasabası Keseb’e saldırdı.
Sonraki birkaç ay içinde gerçekleşen yoğun çatışmaların ardından Haziran itibariyle Keseb yeniden Suriye ordusunun kontrolüne geçti. Savaşın düşük yoğunluklu da olsa hala hissedildiği günlerde Yayladağı’na düzenlediğimiz ziyaret sırasında bu durumu sorduğumuz insanların çoğu aynı kelimeyle başlıyor anlatacaklarına: Huzursuzluk.
Yeni büyükşehir yasasıyla yaklaşık 25 binlik nüfusuyla bucağa dönüştürülen Harbiye üzerinden Yayladağı’na gidiyoruz. Yol boyunca genişletme ve köprü güçlendirme çalışmaları dikkat çekiyor.
Daha birkaç sene önce yenilenmiş olduğunu öğrendiğimiz bu yolda tekrardan yapılan bu çalışmaların, Suriye’deki savaşın Türkiye gözetiminde Yayladağı sınırına taşınmasıyla ilgili olduğu anlaşılıyor. Çatışmaların bu civara kaymasıyla TSK’nın yoğun bir askeri yığınak yaptığı sınıra, onca malzeme bu yol üzerinden taşındı. Şimdilerde ise ‘koca tankların’ geçeceği genişlikte yollar ve güçlendirilmiş köprüler için bu hat üzerinde yoğun bir çalışma var.
Yayladağı İlçe merkezindeyiz. Suriyeli sığınmacılar için ayrı bir konaklama tesisi tahsis edilmiş olsa da şehir merkezinde sıklıkla Suriyelileri görebilirsiniz. İşyerlerinde çalışan gençler, çocuklar, alışveriş yapan kadınlar, “savaş gazileri”…
Askeri malzeme satan işyerleri
Hacı Hüseyin Merkez Camii önünden başlıyoruz esnafı dolaşmaya. Savaş dedik ya askeri malzeme satan bir dükkan hemen dikkat çekiyor. Dükkana giriyor, içeridekilere konuşma isteğimizi iletiyoruz. Olumlu yanıt alınca da Yayladağı’nın dibinde yaşanan savaşın üzerilerindeki etkiyi soruyoruz. Dükkan sahibinden “alıştık” cevabını aldık. Ancak sözü her kalemden askeri malzemenin bulunduğu bu dükkan ile Suriyeli savaşçılara getirdiğimizde biraz telaş birazda sitemle “Hayır hayır öyle bir şey yok, biz sadece kendi askerimize satıyoruz. Onlar bize yeter” cevabını alıyoruz.
“Siz Alevisiniz diyerek saldırdılar”
Yayladağı’nda görüşünü alıp, sohbet ettiğimiz bir büfe sahibi ise, ilçede yaşananlara ve savaşın etkilerine dair önemli açıklamalarda bulundu.
İşletme sahibi, sözlerine ilçedeki huzursuzluklar başlarken, Suriyeli sığınmacılarla yaşadıkları adli bir vakayı da bizlere aktardı. Birtakım Suriyelilerin şehirlerinde Alevi düşmanlığını körüklediklerini belirten büfe sahibi, bir gün bazı arkadaşlarının önünü kesen bu şahısların “Siz Alevisiniz” diyerek saldırdıklarını ve bir arkadaşının bıçaklandığını belirtti. Aynı günlerde Suriye’nin Keseb kasabasına saldıran cihatçıların, Yayladağı üzerinden bölgeye saldırdıklarını belirten büfe sahibi, Suriye tarafından atılan bir top mermisinin sınıra yakın köylerden Denizgören’de yaşayan bir tanıdıklarının traktörüne isabet ettiğini ve bacağının koptuğunu söyledi. Halk sınırda cihatçılar için ambulansların hazır bekletildiği ilçede açığa çıkan tezatı da sorguluyor.
Keseb saldırısının ardından sınır köylerinde yaşayan halk, meralarda otlayan hayvanlarının cihatçılar tarafından av hayvanı gibi vurulup gasp edildiğini de anlatıyor. Köylülerle konuştuğunuzda bu konuda da çok sayıda şikayet olmasına karşın, yetkili kurumların her hangi bir işlem yapmadığını öğreniyoruz.
Savaş zenginleri
Özellikle Yayladağı’ndaki sığınma kampında ikamet eden Suriyelilere verilen baştan gıda olmak üzere envai çeşit malzemenin piyasa değerinin altında esnafa geri satıldığını belirten işletme sahibi, bu malzemeleri tek tek bize gösterdi.
Tüm bu anlattıklarından sonra Yayladağı’ndaki huzursuzluğun herkes için geçerli olmadığını söyleyen büfe sahibi, yaşananları fırsata dönüştürenlerin olduğunu belirterek, “Birkaç başta ‘küçük’ şimdilerde ‘büyük’ işletmeye sor bunları sana anlattıklarımın tersini söylerler” diyor.
Büfe sahibinin bize aktardıklarına göre, kampın tüm ihtiyaçlarını devlet bütçesiyle temin eden toptancılara, kampa ücretsiz verdikleri malzemeler Suriyeli sığınmacılar tarafından ucuza satıldığı ve bu işlemin sürekli tekrar ederek, toptancıların bir nevi ‘savaş zengini’ haline dönüştüğünü belirtti.
“Eskiden dükkana kilit vurmazdık”
Kentte uğradığımız bir kıraathanede de “huzursuzluk” sözüyle başlıyor sözlerine insanlar. Denizgören Köyü’nde yaşanan acı olaydan herkes haberdar. Bacağı kopan vatandaş bu küçük ilçede herkesin tanıdığı. Konuştuğumuz her insan özellikle Denizgören gibi sınıra yakın köylerde Suriye tarafından gelen top mermilerinin can almasından çekiniyor, korkuyor. Onun dışında sınırın öte tarafından gelen çatışma seslerini sorduğumuz insanlardan “artık alıştık” sözlerini işitiyoruz.
Kıraathanede konuştuğumuz vatandaşlardan biri kentte yaşanan güvenlik problemine dikkat çekerken, hırsızlık olaylarının da arttığını şu sözlerle ifade ediyordu: “Eskiden namaza giderken bile dükkana kilit vurmazdık, şimdilerde evimizin, dükkanımızın önündeki motosikletleri bile çalıyorlar.” Bu sözlerini de kısa süre önce bir gecede birden fazla motosikletin çalındığını söyleyerek destekliyor.
Çetelerle akrabalık bağları
Hatay’ın Reyhanlı İlçesi, Türkiye’de muhalif basında sıklıkla “Cihatçıların üssü” şeklinde lanse edilirken, Yayladağı İlçesi’nden Keseb saldırısına kadar pek bahsedilmediğini daha önce belirtmiştik. Ancak Yayladağı’ndaki durum konusunda da pek iyimser olunamıyor. Kentte hatırı sayılır bir nüfusun Suriye’de Türkmen aile bağları söz konusu. Suriye’de Lazkiye ilinin kuzey kırsalında yaşayan Türkmenlerin büyük çoğunluğu 2011’de başlayan savaşta ilk silahlanan muhalifler olarak dikkat çekiyor. Özgür Suriye Ordusu isimli silahlı muhalif yapılanmaya bağlı tugaylar şeklinde örgütlenen Türkmen çeteleri, yaşadıkları bölgenin ‘Türk toprağı’ olduğunu belirtmekle birlikte, Keseb saldırısında da başat rol oynadılar. Bu gruplara mensup militanların çoğu Yayladağı’nda yaşıyor ve Suriye’ye giderek savaşıyor. Öyle ki kentte konuştuğumuz bazı insanlar, “Onlar akrabalarımız ve onlar savaşıyorlar. Rahatsız değiliz, yardım ediyoruz, etmeye de devam edeceğiz” şeklinde konuştular.
Yayladağı’ndaki manzaraya bakınca savaşın yalnızca sınır ötesinde değil sınırlarımız içinde de yaşandığı ve Türkiye yurttaşlarının bu savaşın taraflarıyla özdeşlik kurmaya başladığı görülüyor. Anlaşılan sorunun çözülmesi için, savaşın Suriye’de bitmesi yeterli olmayacak.