- Radikal
Sözcülerine bakılırsa, AKP yönetimi ve en başta onun şefi, Yeşilçam filmlerindeki iyi niyetli, temiz kalpli, biraz saf, dolayısıyla aldatılmaya, suistimal edilmeye hep açık esas kız karakterini temsil ediyor.
İktidar partisinin bazı sözcüleri, AKP yönetiminin hep iyi niyetli, demokratik, barışçıl çabalar içinde olduğunu ama kah devlet bürokrasisinin bir türlü temizlenemeyen katmanlarının kah onlarla işbirliği yapan, örneğin Gülen cemaati gibi çevrelerin oyununa getirildiğini iddia ediyorlar. Bu sözcülerin dediğine bakılırsa, AKP yönetimi ve en başta onun şefi, Yeşilçam filmlerindeki iyi niyetli, temiz kalpli, biraz saf, dolayısıyla aldatılmaya, suistimal edilmeye hep açık esas kız karakterini temsil ediyor. Attıkları iyi niyetli adımların içine kötü niyetli kişilerin yerleştirdiği çapanoğulları nedeniyle, sonra başlarına gelmedik iş kalmıyor. Bu yüzden sürekli yaptıklarını bozup, yeniden yapmaya çalışıyorlar.
Bu senaryo yazarlarını dinlersek, son 12 yılda bu sürekli yapıp bozma halinin şahikasını oluşturan kamu ihale yasasını da cemaat, derin devlet bürokrasisi ve daha büyük ihtimalle menfur bir kamu ihalesi lobisinin öğütlerine kanarak sürekli el atıp durduklarına inanmak gerekiyor. Yakın veya uzak geçmişte ceza kanununda, polisin vazife ve yetkilerini düzenleyen kanunda, HSYK kanununda, ceza infaz kanunda, ceza muhakemesi usulünü düzenleyen kanunda, vs... demokrasi, insan hakları ve özgürlüklere doğru çok ılımlı adımlar atan değişikliklerin mürekkebi kurumadan hemen değiştirilmeye çalışılmasına şahit olmuştuk. Şimdi bu senaryo yazarları, bu geri adımların, AKP’yi yanıltmak, kötü yola sevk etmek, iyi niyetini suistimal etmek isteyen çevrelerin oyunu olarak görülmesini istiyorlar. Gelgelelim senaryo pek acemice yazılmış, başıyla sonu birbirine hiç uymuyor.
Mayıs 2007’de Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu’nda yapılan değişikliklerle, polisin durdurma ve kimlik sorma yetkileri genişletilip, “yeterli şüphe”nin varlığına dayandırılmıştı. Zor ve silah kullanma yetkisi daraltılıyor görünümü altında, genişletilmişti. Bu silah kulanma yetkisinin ilk mağdurlarından biri olmuştu İzmir’de Baran Tursun. Onun anısına kurulan vakıf, Türkiye’de 2007’den beri polisin kullandığı silahla ölenlerin kaydını tutuyor (www.baransav.com). 2007’de bu yasanın hazırlandığı sırada AKP yönetimi Gülen cemaati ile cicim aylarını yaşıyordu. Acaba iyi niyetli, temiz ve biraz saf AKP’yi cemaat mi baştan çıkarmıştı? Esas kızın o günden beri bu konuda bir şikayetini görmedik ama gene de insanın aklına kurt düşüyor.
Yıl 2014. Cemaatin “paralel devlet yapılanması”na dönüştüğü, güvenlik devletinin yakın ve açık tehdit sıralamasında üst sıralara yerleştiği dönemde, yani cicim aylarının çoktan bitip, tarafların birbirlerine karşı nefret kusup, şiddet nöbetleri yaşandığı sırada, AKP hükümeti “paralel yapıyla mücadele” bahanesiyle paldır küldür meclisten bir yasa değişikliği geçirdi. 2005’de Ceza Muhakemesi Yasasında polise verilen “somut delillere dayalı “kuvvetli şüphe”den hareketle arama yetkisi, “makul şüphe”ye dönüştürüldü. Kuvvetli şüphe kavramının yanlış anlaşıldığını, polisin elini kolunu bağladığını iddia etti AKP hükümeti sözcüleri. Anlaşılan birileri 2005’de onları horoz şekeriyle aldatmış. Şimdi gerçeği anladıkları için, daha dün özel yetkili mahkemeler lağvedilirken kaldırdıkları, avukatların dosya inceleme olanağının sınırlanması önlemini de yeniden ihdas ettiler. Ama bu da yetmemiş ki ki, CMK’da 2005’de düzenlenen malvarlığına el koyma tedbirinin uygulanacağı suçlar listesini de genişlettiler.
Şimdi iç güvenlikle ilgili torba yasa gündemde. Torbada yer alan, bir dizi değişikliğin, yasanın gerekçesinde ileri sürülen özgürlük-güvenlik dengesini koruma açısından bir sakıncası yok. Pasaport ve sürücü ehliyetlerini artık polisin vermeyecek olmasına, jandarma ve sahil güvenlik güçlerinin askeri olmayan konularda doğrudan içişleri bakanlığına daha fazla bağlanmalarına, Polis Akademisi ucubesinin kaldırılıp polis eğitim merkezine dönüştürülmesine diyecek bir şey yok. Yasa tasarısında yer alan, polis kadrolarının yeniden düzenlenmesinin de esas olarak polis içine sızdıklarından ve emirlerini Gülen cemaatinden aldıklarından şüphelenilen kişileri tasfiye etme, etkisiz kılma amaçlı olduğu görülüyor. Bu kadro yapılanmalarının neye tekabül ettiğini bilenlere danışmak gerek, bu değişikliği değerlendirmek için. Ama kimin nerede olduğunu en iyi bilenlerin başında, silsile halinde AKP hükümetlerinin içişleri bakanları geliyordur elbette. Sonuçta o atamaları onlar yaptı veya onayladı.
Torba yasa CMK’da, PVSK’da gene değişiklikler getiriyor. Ve hiçbiri geçmişte onları baştan çıkaran kötü emelli çevrelerin kulaklarına tatlı tatlı fısıldadıklarından daha fazla özgürlükler alanını genişletmiyor. Tersine 2005 öncesine dönmeyi hedefliyor. Kolluk güçlerine, savcının talimatı olmadan, dört güne kadar uzayabilen gözaltına alma yetkisi veriyor. Gözaltına alma yetkisinin uygulama alanı genişletiliyor. Böylece sıkıyönetim dönemlerinde sıkıyönetim komutanlarına verilen soruşturma, gözaltına aldırma yetkisi vali ve kaymakamlara veriliyor.
Torba yasa, polis ve jandarmanın, izni 24 saat sonra mülki amirden –dikkat edin hakim veya savcı değil- gelebilecek şekilde arama yapmasını öngörüyor. Polis, jandarma ve MİT’e, hakim kararı olmadan, bir yerine iki gün telefon dinleme yetkisi veriyor. Ama hakim kararlarına kod adı, sahte isim, vs...yazılmasını engelleyecek bir önlem öngörmüyor. TİB’e verilen olağanüstü yetkileri kısıtlamıyor. Anlaşılıyor ki, bu filmde esas kız geçmişten işine geldiği gibi ders çıkarıyor. Saf ve iyi niyetli olma karinesi açısından şüpheli bir durum!
“Terör örgütünün propagandasına dönüşen gösteriler”de cezanın alt sınırını 3 yıla çıkararak, daha geçen yıl son verilen, bu konularda tutuksuz yargılanma olanağını kaldırıyor. Terör örgütü bolluğundan geçilmeyen Türkiye’de, hangi gösterinin terör örgütü propagandasına dönüştüğüne karar verecek yetkili kim? Bugün insanlar sokakta, 17/25 yolsuzluklarının üzerinin örtülmesine karşı yürüyüş yapsalar ve hava soğuk olduğu için eşarplarıyla ağızlarını burunlarını kapasalar, bunun “terör örgütünün propagandasına dönüşen gösteri yürüyüşünde kimliğini gizlemek amacıyla yüzünün bir kısmını kapatma eylemi” olarak değerlendirip, 3 ila 5 yıl hapis cezası talep edecek epey savcı bol miktarda bulunur. Şimdiden böyle bir hayali cevval savcının yazacağı iddianameyi okuyabiliriz: “Hükümete yönelik yolsuzluk iddialarının ‘paralel devlet yapılanması’ terör örgütü tarafından gündeme getirildiği, zanlının bu suç örgütünün çağrısıyla gösteriye katıldığı, tanınmamak için ağzını ve burnunu örttüğü anlaşılmıştır.”
Şimdi o hep aldatılan, saftirik esas kız senaryosunu bir kenara bırakalım. Mecliste görüşülmesine başlanan iç güvenlik torbasının CMK ve PVSK ile ilgili bölümleri, AKP’nin ustalık döneminin icraatleri. Büyük Usta’nın çıraklık (2002-2007) ve kalfalık (2007-2011) arasında yaptığı düzenlemelere şimdi ustalık (2011-...) döneminde esas şekil veriliyor. Dizinin devamını yazacak bu senaristler, özgürlüklere ve insan haklarına esaslı bir yeni darbe daha vurmaya hazırlanan AKP’nin şimdi kim tarafından aldatıldığını bir müddet sonra iddia edecekler? Yaratıcılıkta sınırları olmadığı için, bir kılıf bulacaklarından emin olabiliriz.