- Yeni Şafak
Ankara'nın nabzı an be an değişiyor.
Seçim gecesi ibre erken seçimden yana gözüküyordu.
Ancak seçimin sıcaklığı gittikçe ibre koalisyon hükümetine doğru dönmeye başladı.
İş dünyasının AK Parti'nin belkemiğini oluşturduğu bir hükümet istediği yönünde sinyaller geliyor.
AK Parti'de iki gündür devam eden değerlendirmeler yapılıyor.
Önce toplantının havasına ilişkin bir gözlemi yansıtayım.
Seçim sonuçlarının analizi yapılıyor ama daha çok geleceğe yönelik projeksiyonlar yapılıyor.
Başbakan Davutoğlu, bakanlara ve genel başkan yardımcılarına, "Önümüzde ne var, hükümet kurmak için elimizde hangi seçenekler var. Sizin bu konuları değerlendirmenizi istiyorum" diyor.
Bir başka gözlem daha.
Seçim gecesinden itibaren yapılan toplantıların hiçbirinde “Çatlak ses" anlamına gelecek bir olay yaşanmadı. Aksine birlik ve beraberlik vurgusu yapılıyor. Geleceğe ilişkin değerlendirmeler daha ağır basıyor.
AK Partide hakim olan hava şu:
1-Seçimlerde halkımız bize yüzde 41 oy vermek suretiyle birinci parti yaptı. Birinci parti olarak hükümet kurma sorumluluğumuz var.
2-Hükümeti kurma görevini aldıktan sonra, koalisyon hükümetini kurmak için partilerin kapılarını çalalım.
Partilerin kulislerine baktığımızda ise giderek erken seçim ihtimali geri plana düşmeye başladı. Koalisyon formülleri ön plana çıktı.
AK Parti'de rota öncelikle MHP'yi gösteriyor. MHP ile koalisyonda bir doku uyuşmazlığı yaşanmayacağı üzerinde duruluyor. Ancak MHP'nin kullandığı, "Üst dil" mesafeli davranılmasını gerektiriyor.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ilk gece çıkıp, bazı kesimlerin yadırgadığı bir açıklama yaptı. Ancak Bahçeli partisi üzerinden operasyon yapmak isteyen çevrelere mesaj verdi. Devlet Bahçeli, Türkiye'yi 3 Kasım 2002 seçimlerine götüren süreçte de MHP üzerinden bir operasyon tehlikesini sezip, erken seçim çağrısı yapmak suretiyle oyunu bozmuştu. Bahçeli seçim gecesi de ilk tercihinin muhalefette kalmak olduğunu söyledi. Ama tam anlamıyla kapıyı kapatmadı. AK Parti'ye diğer seçenekleri tüket öyle gel mesajını verdi. Böylece elini güçlendirmek istedi.
AK Parti ise başta Meclis Başkanlığı seçimi olmak üzere MHP ile bir diyalog sürecinin başlatılmasından yana.
Tabi bu arada MHP, AK Partili bir modele kapısını kapattığı taktirde bir sınavla karşı karşıya kalacak.
18 Nisan 1999 seçimlerinden sonra Fazilet Partisi ve DYP ile koalisyon kurmak yerine DSP'yi tercih etmişti. O gün solu iktidar yapmakla suçlanmıştı ama asıl, Öcalan'ın idamı konusunda izlediği politika ile eleştiri konusu olmuştu.
Bu kez de AK Parti'ye kapısını kapattığı taktirde, HDP'li bir hükümetin kurulmasına neden olursa, tabanına bunu izah etmekte zorlanacak.
HDP konusunda MHP'nin önünde iki ciddi soru işareti duruyor.
1-HDP'nin dışarıdan desteği ile kurulacak bir CHP-MHP hükümeti.
2-Ya da MHP'nin dışarıdan desteği ile kurulacak olan bir CHP-HDP koalisyonu
Dikkat ederseniz bu formüllerin içinde MHP'nin, HDP'nin içinde yer alacağı bir koalisyon modeli yok. HDP'nin dışarıdan desteği ile hükümet olmak ya da MHP'nin dışarıdan desteğiyle HDP'nin hükümet kurması Devlet Bahçeli'nin verebileceği bir hesap değil.
AK Parti'nin koalisyon ortaklığında A Planı MHP ile koalisyon kurmak. Bu arada eğer MHP, uzlaşmaz bir tutum içine girerse AK Parti'nin B planında CHP ile koalisyon yer alıyor. Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarının ötesinde ben CHP'de hükümet kurma konusunda bir istek görüyorum. CHP, Türkiye'yi hükümetsiz bırakan parti olmak istemiyor. Anamuhalefet sorumluluğu ile hareket ediyor. Ayrıca iş dünyası da AK Parti-CHP'den oluşacak, "Büyük koalisyonu" istiyor. Ekonomi yönetimi AK Parti'de olsun, CHP'nin de dengeleyici rolüyle birlikte Türkiye geniş tabanlı bir koalisyonla yönetilsin istiyor. Çünkü piyasalar koalisyonu satın aldı ama istikrarsızlığa tahammülü yok.
A ve B planları başarıya ulaşmazsa AK Parti'nin bir de C planı var. Bu plan, Türkiye'yi istikrarsızlığa sürüklemeyi önleyen bir plan. Ama diğer formüller zorlanmadan bunu ifade etmenin sırası değil.
MHP'deki hava, bırakalım diğer seçenekleri tüketsinler, iş başa düşerse Türkiye'yi hükümetsiz bırakmayız havası hakim. Ancak teşkilatlar bir şekliyle koalisyon hükümetinde yer almak istiyor.
CHP'de bir başka görüş daha var. İlk günlerde daha güçlü bir şekilde ifade ediliyordu. Ama koalisyon ihtimalinin güçlenmesiyle birlikte eski gücünü kaybetmekle birlikte yine belli bir kesim tarafından savunuluyor.
O da "Biz AK Parti'yi iktidardan indirmek için mücadele ettik. Şimdi AK Parti'yi hükümet yapacak formüllerde yer almayalım. MHP ve HDP ile hükümet seçeneklerini deneyelim" görüşü.
Bu formülde, ağırlıklı olan model HDP'nin dışarıdan desteklediği, CHP-MHP koalisyonu. “Ulusalcı koalisyon" olarak nitelendiriliyor.
Koalisyon hesaplarında AK Parti'ye bir tuzak kurulmaya çalışıldığı seziliyor. Onu şimdiden paylaşayım.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konumu gündeme getirilerek, Erdoğan'ı izole etmeye yönelik bir strateji izlendiği dikkati çekiyor. AK Parti Grup başkan vekili Mahir Ünal, Cumhurbaşkanı'nın meşruiyetini tartışmaya yönelik girişimleri kırmızı çizgi olarak ilan etti.
Erdoğan konusunda AK Parti'nin bir tuzağa düşmemesi, çok net ve kararlı olması gerekiyor. Ayrıca Cumhurbaşkanı koalisyon hükümetinde üçüncü bir ortak gibi yer almayacak. Erdoğan Cumhurbaşkanlığı görevini, hükümet ise hükümetliğini yapacak.