2016’nın masaları

02 Oca 2016

Kürt sorunu konusunda ortalık toz duman, herkes bir şeyler söyleyip yazıyor, ama “çaktırmadan” bir masa kuruluyor gibi…

Sanılıyor ki, “başkanlık” isteyenle “özerklik” isteyen çatışıyor. Ama işin gerçeği bu ikisi aynı madalyonun iki yüzüdür.

Erdoğan’ın bir hedefi var: Başkanlık sistemini getirmek ve kendi iktidarını garanti altına almak. 7 Haziran’dan itibaren bütün araçları kullanarak bu planı uygulamaya çalışıyor. Muhalefet boşluğundan da yararlanarak epey yol aldığını görmek gerek.

Bu plan doğrultusunda önümüzdeki dönem için olası bir senaryo şöyle: HDP’nin kapatılması, HDP vekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması, baskın erken seçim, MHP ve HDP’nin baraj altında kalması, AKP’nin anayasayı değiştirecek ve başkanlığı getirecek çoğunlukla iktidara gelmesi.

Giderek daha fazla dillendirilmeye ve ısıtılmaya başlandı bu senaryo.

Bazıları Erdoğan’ın hatasını anlayıp “milli” olduğunu, “ABD’nin kara gücü PKK’ya karşı anti-emperyalist bir savaş verdiğini”, böylece “kendi mevzilerine” geldiğini söylüyor. Hatta “kraldan çok kralcılık” yaparak bu yolda öneriler de getiriyorlar: HDP’yi kapa, vekillerinin dokunulmazlıklarını kaldır, belediye başkanlarını görevden al, bölgede sıkıyönetim ilan et, vur kır parçala…

Oysa ortada bir “İncirlik Mutabakatı” var; vızır vızır uçaklar inip kalkıyor. ABD’yle, İsrail’le, Barzani’yle yapılan pazarlıklar var.

Erdoğan ve AKP’nin emperyalizme tam teslim olma karşılığında iktidarını sağlamlaştırma inisiyatifi (tavizi) kopardığı gözüküyor. Kürt illerine yönelik operasyonlar ve olası HDP operasyonu bu “inisiyatif”in parçası. Kısacası bu inisiyatif “milli ve anti-emperyalist” olmanın değil, tam tersine “emperyalizme teslimiyet”in bir göstergesi. Erdoğan ABD’nin kara gücüne karşı savaş verecek ve ABD ses çıkarmayacak, kimse hayal görmesin.

Bunu, Erdoğan, planını hayata geçirip “hadi şimdi gelin masaya” dediği zaman anlayacağız. Verilen savaş, masaya daha güçlü oturabilmenin savaşıdır. O zaman “ver başkanlığı, al özerkliği” de diyecektir Erdoğan. Tabi bu özerkliği PKK mı alacak, Kürt İslamcıları mı, Barzani mi; onu güçler dengesi belirleyecek.

Bu arada olan halka ve Türkiye’ye olacakmış, onarılması çok zor yaralar açılacakmış; ne ABD’nin ne de Erdoğan’ın umurunda. PKK’nın hiç umurunda değil.

Gelelim DTK’nın ve HDP’nin “özerklik” önerisine… Bu konu şu anda hiç gündemde değil. Peki, neden şapkadan tavşan çıkarır gibi önerildi?

Bu aslında AKP’ye “masaya gel, tartışalım” önerisidir. Kürt hareketinin masadan vazgeçmediğinin de göstergesi.

Politik bir manevra. Daha fazla güç kaybetmeden masaya oturma hedefi. Tabi o masada özerklik olduğu gibi başkanlık da olacak. Bunu açıkça söylüyorlar zaten.

AKP ve Erdoğan bunu kabul eder mi, yoksa daha fazla yol aldıktan ve iyice ezdikten sonra mı kabul ederler, bunu göreceğiz.

Ama şurası net: Ne Kürt illerine yönelik faşizan operasyonlar ne de özerklik tartışması Türk’üyle Kürt’üyle Türkiye halkının, Türkiye emekçilerinin ve Türkiye’nin yararınadır. Tam tersine felaketin yolları döşenmektedir.

***

Emekçiler açısından zorlu ve tehlikeli bir yeni yıla giriyoruz. Tehlikeler fırsatlara dönüştürülebilir mi? Tabi ki… Örgütlü bir öncü varsa…

Dönüp dolaşıp aynı noktaya geliyoruz. Bu “dalaş”a emekçiler adına bir müdahale gerek. 2016, bu noktada bir yol alabilirsek umut vaat eden bir yıl alacaktır; yoksa 2015’ten bile daha felaket bir yıla hazırlayalım kendimizi.

“Örgütçük”lerin altından kalkabileceği bir iş değil bu. Bir “emekçi cumhuriyeti” cephesi gerek. Türkiyeli olup, Türkiye’de kurulup, ülkenin batısına da doğusuna da el uzatan bir cephe. 12 Eylül’de olduğu gibi tek tek avlanmamak için dahi bu gerekli.

- Anti-emperyalizm

- Aydınlanma ve laiklik

- Türk+Kürt

- Emek hakları

- Demokrasi ve özgürlükler

- Örgütlü toplum

Bu programın Türkiye’de geniş bir tabanı var. Ve buna ancak sosyalistler öncülük edebilir.

Devirelim emperyalizmin masalarını, kendi masamızı kuralım.

2016’yı “felaket”in değil, “umut”un yılı yapalım.

paylaş