- ABC Gazetesi
Gün geçmiyor ki, memleketin makus talihi yeni bir sarsıcı vaka ile sarsılmaya görsün. Ankara’da Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde düzenlenen bir sergide kürsüde konuşmasını yapan Rusya Büyükelçi’si Andrey Gennadiyeviç Karlov, Ankara Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü’nde görevli polis memuru Mevlüt Mert Altıntaş’ın kurşunlarıyla katledildi.
Bu katliam hem dünya hem de Türk kamuoyu için oldukça sarsıcı çünkü 2.Dünya Savaşı’nda Sovyetler tarafından suikast girişiminde bulunan Hitler’in Ankara büyükelçisi Franz Von Papen’den sonra ilk defa Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde bir büyükelçi doğrudan hedef alındı. Bu suikastın hemen ardından kafalardaki ilk soru işareti, bu suikastın kimler tarafından planlanıp yürürlüğe konulduydu.
Katil polis Altıntaş’ın El Kaide ve El Nusra neşidlerinden birisini Arapça söyleyip Halep üzerine attığı sloganlar sebebiyle oklar Suriye’deki cihatçı gruplara yöneldi. Öte yandan AKP iktidarı ve onun sosyal medyadaki trollerinin ‘yaşanan her kötü olayı FETÖ’ye bağlama’ refleksini bu olayda da izlemeye devam ediyoruz. Peki kimdi bu katil? Ülkedeki bir takım İslamcıların Halep üzerinden yarattığı manipülasyonlardan etkilenerek böyle bir eylem kararı alan bir Cihatçı mı, yoksa Gülen Cemaati’nin ‘uyuyan’ hücrelerinden birisinin mensubu bir tetikçi mi? Aslında elimizde şu ana kadar yeterli done olmamasına rağmen, saldırının bölgedeki dengeleri nasıl değiştireceğine ilişkin öngörü ve analizler, katilin kimler tarafından yönlendirildiği hususunda bazı ipuçları veriyor.
Kapalı Kutu bir Katil Profili
Katil polis Mert Altıntaş Türkçe olarak “Suriye’yi unutmayın, Halep’i unutmayın” diye bağırdıktan sonra, Arapça "Nahnu'llezîne bâyeû muhammeden alel-cihâdı mâ bakînâ ebeden" şeklinde slogan atmıştı. Türkçe meali ise; ‘Bizler yaşadıkça daima cihat etmek üzere Muhammed’e bey’at edip söz vermiş kişileriz’. Aslında bu sözün kökeni çok eskilere dayanıyor, Hendek Savaşı’nda Müslümanların safında savaşan ilk sahabelerden Enes ibn Malik tarafından söylendiği tarih kitaplarında ve bilim insanlarının tespitlerinde yer almakta. Lakin bu menkıbe özellikle radikal cihatçı örgütler tarafından bir süre sonra dillere pelesenk hale gelmiş. El Kaide veya El Nusra gibi örgütlerin neşidlerinde bu cümleleri duymak güç değil. Lakin burada şüphe çekici en önemli hususlardan birisi, Altıntaş’ın Arapçası. Arapça’yı bilenlerin büyük bir çoğunluğu sosyal medyada Altıntaş’ın Arapçası’nın oldukça bozuk olduğunu söylüyor. Bir diğer husus da Altıntaş’ın tekbir getirirken sağ yerine sol işaret parmağını kaldırması. Bunlar Altıntaş’ın El Nusra veya türevi bir cihatçı çete militanı olamayacağına dair iddialar. Ama bu iddialarla birlikte analiz edilmesi gereken daha da önemli bir husus söz konusu, o da bu saldırının Nusra’ya getirecekleri veya götürecekleri.
Suriye Arap Cumhuriyeti’nin cihatçı çetelere karşı Halep’teki zaferine müteakip, çetelerin büyük çoğunluğu İdlib tarafına doğru kaçtı ve bir nevi İdlib’de sıkışmış durumdalar. Türkiye’nin bu çetelere yönelik bakış açısı da Türkiye-Rusya yakınlaşmasından sonra nerdeyse 180 derece dönmüş durumda. 1 hafta önce bu platformda, İslamcıların sessiz gözyaşlarını yazmıştım, Erdoğan yüzünden Halep’te yaşananları sessizce telin etmeye çalışan bu İslamcıların dramı da ortadaydı. Hatta o gün satırları yazarken görevden alınan İslamcı Abdülkadir Şen’in geçtiğimiz gün gözaltına alındığını da öğrendik. Bu şartlar altında böylesi bir eylemin ilişkilerini olabildiğince iyi noktada tutmaya çalışan Rusya ve Türkiye tarafından provokasyon olarak nitelendireceği bu kadar açıkken, ve ikili ilişkiler bu saldırı sonrası daha da güçlenip bölgedeki cihatçı güçlerin imhasına yönelmesi mümkünken, El Nusra neden böylesi bir eyleme girişsin? Üstelik katil polis Altıntaş’ın ne aile ne de iş çevresinde cihatçı çevrelerden etkilendiğine dair veriler de bu aşamada mevcut gözükmüyor.
Sorumluluktan Kaçamazsınız!
Peki AKP medyasının ve Ak Troller’in saldırının hemen akabinde ‘FETÖ’ parmağı araması ne kadar doğru? Bu hususta da spekülasyonlar olduğu aşikar. Güvenilirsizliği açık olan Anadolu Ajansı’nın ‘katilin evinden FETÖ kitapları çıktı' gibi haberlerinin doğruluğu elbet tartışılır. Lakin katilin dayısının İzmir’de Gülen Cemaati’ne ait okullardan birisinde müdürlük yapmış olması, Gülen Cemaati’ne bağlı bir dershanede eğitim gördüğü iddiası, katil polisin 2012-2014 yılları arasında İzmir’de Rüştü Ünsal Polis Okulu’nda okuması ve bu tarihlerde Fethullah Gülen Cemaati’nin bahse konu polis okulunda oldukça etkili olması gibi etmenler Altıntaş’ın Cemaat mensubu olması iddialarını kuvvetlendiriyor. Fakat bu iddiaları büyük bir şevkle ortaya atan Ak Trollerin unuttuğu bazı hususlar var. Eğer Altıntaş gerçekten Cemaat mensubu bir polis ise ve hakkında bu kadar açık iddialar söz konusu ise, neden hala görevde tutulmuş ve eline silah verilmiş? Yakın akrabalarının Bank Asya’da hesabı olması sebebiyle insanların ihraç edildiği OHAL kararnameleri nasıl Altıntaş’ın yanından bile geçmemiş? Böyle bir sorumsuzluğu, böyle bir zafiyeti hangi saikle açıklayabilir AKP iktidarı?
***
Bu suikastın en temel sonucu Türkiye-Rusya ilişkilerinin bozulmasından ziyade daha da yakınlaşması ve özellikle Suriye meselesinde Türkiye’nin Rusya’nın şartlarını diretmeden kabul etmesi olarak karşımıza çıkıyor. Türkiye’nin ekseninin tamamen Rusya’ya doğru kayması bu yaşanan suikastla daha da perçinleşecek. İşte bu durumda şu soruyu sormak gerekiyor. Acaba Türkiye’nin NATO’dan AB sürecinden kopup Rusya’nın yörüngesine girmesini kim ister? Türkiye’nin Rusya eksenine girmesi ile bölgede yalnızlaşacağını öngören ve böyle bir durumda Türk siyasetini NATO kaynaklı dış müdahalelerle yeniden şekillendireceğini düşünen güçler böyle bir suikastı tertiplemiş olabilir mi? ABD-Rusya gerginliğinde yıllardır denge siyaseti güden AKP iktidarının ABD nezdinde gözden düştüğü bu günlerde, AKP’nin Rusya’nın kucağına doğru itilmesi kimin işine yarayacak? Kim bilir bu soruların cevabını bulduğumuzda katil polis Altıntaş’ın Cihatçı veya Fethullahçı olmadığı sürprizi ile de karşılaşabiliriz, fakat her halükarda bu suikastın en temel neticesi ülke olarak ilerleyen zamanlarda başımızın daha ciddi belalarla karşı karşıya olacağı gerçeğidir…
