Grev hakkı aldatmacası

23 Oca 2017

 

Şimdi daha açık ve seçik konuşmak lazım! Anayasa’da yer alan grev hakkı palavradır, aldatmacadır. Türkiye’de grev hakkı fiilen yoktur. Bütün grevler hükümetin iznine bağlıdır.

Yine erteleme adı altında grev hakkına yeni darbeler vuruldu ve grevler yasaklandı! DİSK Birleşik Metal-İş Sendikası’nın grevleri milli güvenliği bozucu nitelikte görüldüğü için yasaklandı. Toplanmayan Bakanlar Kurulu kararları ile grevler yasaklandı. İki yıl önce de aynı gerekçeyle Birleşik Metal-İş grevleri yasaklanmıştı. Ülkede istikrar yok, ekonomide istikrar yok, ama grev yasaklarında istikrar var. İşçi sınıfının en kadim haklarından olan grev hakkı fiilen yok edildi. AKP döneminde yayımlanan grev yasaklama kararnamelerinin sayısı 10 oldu. Böylece 1980 sonrasında en çok grev erteleme/yasaklama kararnamesi yayımlanan dönem AKP’li yıllar oldu.

Resmî Gazete’de “Grevler 60 gün süreyle ertelendi” diye yazıyor ama bu tamamen aldatmaca. Grevler ertelenmiyor. Yasaklanıyor. Çünkü 1983 yılından bu yana uygulanan 12 Eylül rejimine özgü “grev erteleme” kavramı hileli ve aldatıcı bir kavramdır.

Yıllarca grev ertelemeleri üzerinde çalışan ve bu konuda onlarca yazı yazan biri olarak “milli güvenlik” gerekçesinin hiçbir inandırıcılığının olmadığını, asıl sebebin milli güvenlik değil, ekonomik olduğunu ve işverenlerin ve işveren örgütlerinin talebiyle grevlerin ertelendiğini adım gibi biliyorum.

‘Milli güvenlik’ kılıftır
“Milli güvenlik” grev hakkını yok etmek için kullanılan bir örtüdür. Yoksa 2-3 bin metal işçisinin grevinin Türkiye’nin milli güvenliğini bozduğunu söylemek için insanın hayal gücünün çok geniş olması lazım. Grevler ekonomik nedenlerle erteleniyor, işverenlerin çıkarlarını korumak için erteleniyor ve sonra da milli güvenlik kılıfı geçiriliyor.

Artık rutin haline gelen ekonomik nedenli grev yasaklamalarına milli güvenlik kılıfı geçirme uygulaması, 2015 yılında Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından da saptanmış ve bu uygulamanın hak ihlali olduğuna karar verilmişti. Kristal-İş Sendikası tarafından Şişecam işyerlerinde uygulanan grevin ertelenmesi üzerine AYM hak ihlali kararı vermiş ve ertelemenin “demokratik toplum düzeniyle” uyumlu olmadığı sonucuna varmıştı.

Ancak Anayasa hükümlerinin uygulanmadığı bir dönemde Anayasa Mahkemesi kararlarına uyulacağını beklemek saflık olur. Anayasa gibi AYM kararlarının da askıda olduğunu söylemek mümkün. Grev hakkı demokratik ve sosyal hukuk devletinin ayrılmaz bir parçası. Hukuk devleti olmayınca grev hakkı da olmuyor. Birleşik kaplar gibi...

Türkiye’de grev hakkının tarihi demokrasinin tarihi ile paraleldir. Tek parti ve DP döneminde grev yasaktı ve suçtu. Türkiye’de grev hakkı 27 Mayıs sonrasında 1961 Anayasası ile güvence altına alındı. 1961 Anayasası, grevi anayasal bir hak olarak tanırken lokavta yer vermemişti. Dahası 1961 Anayasasında grev erteleme kurumu da yoktu. Ancak 1963 yılında çıkarılan 275 sayılı yasada grev ertelemesi kurumuna yer verildi. Ancak bu dönemde grev ertelemesi gerçekten ertelemeydi. Ertelenen grevlere erteleme süresi sonunda devam edilebiliyordu. Danıştay ise bir hafta içinde yürütmeyi durdurma talebi konusunda karar vermek zorundaydı.

Grev hakkı asıl darbeyi 12 Eylül ile birlikte yedi. 1982 Anayasasında grev hakkı yanında lokavta da yer verildi. Böylece Türkiye, anayasasında lokavt olan dünyada eşi benzeri pek olmayan bir ülke haline geldi. Darbeciler bununla yetinmedi, Anayasa’ya grev erteleme ve yasaklama mekanizmasını ve bir zorunlu tahkim aracı olan Yüksek Hakem Kurulu’nu koydular. Artık hem lokavt hem de grev yasakları anayasal kurumlardı. Grev hakkı kullanılamaz hale getirilmişti.

Grevler hükümetin iznine tabi
1983 yılında çıkarılan 2822 yasa ile grev erteleme mekanizmasının ayrıntıları düzenlendi. AKP 2012 yılında 6356 sayılı yeni bir sendikal yasa çıkardı, ancak 12 Eylül ürünü grev erteleme mekanizmasını aynen korudu. Her iki yasada da inanılması zor bir hileye başvuruldu. Adı erteleme ama kendisi yasaklama olan bir mekanizma getirildi. Tam bir gerçek ötesi, gerçeğin çarpıtılması (post-truth) hali.

Yasaya göre ertelenen grevler 60 günlük sürenin bitiminde yeniden başlatılamıyor. Eğer 60 gün içinde Danıştay yürütmeyi durdurma kararı vermezse (ki artık vermiyor) sendika ya işverenle uzlaşmak veya Yüksek Hakem Kurulu’na başvurmak zorunda. Aslında grev ertelenmiyor, yasaklanıyor. Yasa erteleme kavramını kullanarak işçileri kandırıyor. 12 Eylül öncesi grevin geciktirilmesi, soğutulması işlevi gören grev erteleme kurumu, 12 Eylül sonrasında grev yasağı haline geldi. Birleşik Metal-İş’in grevleri 12 Eylül askerî darbesi ürünü emek düşmanı sendikal mevzuata dayanılarak yasaklandı.

Şimdi daha açık ve seçik konuşmak lazım! Anayasa’nın 54’üncü maddesinde yer alan grev hakkı palavradır, aldatmacadır. Türkiye’de grev hakkı fiilen yoktur. Anayasa’nın pek çok hükmü gibi 54. maddesi de askıdadır. Bütün grevler hükümetin iznine bağlıdır. Hükümet her istediği grevi milli güvenlik ve genel sağlık bahanesiyle erteleyebilir. Hükümetin izin vermediği hiçbir grev yapılamaz.

Türkiye’de hükümetin anayasal bir hak olan grev hakkını açıkça çiğnemesini önleyecek bir hukuk mekanizması yoktur. Danıştay artık grev ertelemeleri konusunda yürütmeyi durdurma kararı vermiyor. AYM kararları ise uygulanmıyor. Kısaca grev hakkı artık hukukun konusu değildir. Türkiye’de grev hakkını koruyacak hukuki bir mekanizma ve kurum maalesef yoktur. Hakikat budur.

Demokrasi olmadan grev hakkı olmayacak
Bugün Bakanlar Kurulu kararnamesi ile ertelenen grevler yarın eğer Başkanlık rejimi gelirse Başkanlık kararnamesi ile tek imza ile ertelenebilecek. Artık grev hakkı Türkiye’de demokrasinin ve cumhuriyetin yeniden kazanılması mücadelesinin bir parçasıdır. Grev hakkı demokratik, laik, sosyal hukuk devletinin yeniden kurulmasının bir parçasıdır. Sendikalar ve işçiler artık şu gerçeği anlamak zorundadır: Demokrasi olmadan, cumhuriyet olmadan, laiklik olmadan, hukukun üstünlüğü olmadan grev hakkı da olmayacak. Demokrasi ve cumhuriyetin kaderiyle işçilerin kaderi bir kez daha güçlü biçimde kesişiyor. Demokrasiyi kazanmakla grev hakkını kazanmak bir madalyonun iki yüzü gibi.

Ama ümitsiz olmamak lazım. İşçi sınıfı, 300 yıla yaklaşan hak mücadelesi tarihinde nice yasaklar ve engeller gördü. İşçi sınıfı engelleri aşarak kadim haklarından olan grev hakkını kullanmasını bildi. Can Yücel’in Galata Köprüsü’ne dediği gibi: “Yüreğinin dubalarını geniş tut, ihtiyar!”

Meraklısı için not: Yeni yayımlanan ve emek hareketinin çeşitli boyutlarıyla ve ayrıntılarıyla ele alındığı Emek Yıllığı 2015 adlı kitapta grev ertelemelerini inceleyen “Grev Ertelemelerinin 30 Yılı veya ‘Islatmayan Su’ ve ‘Yakmayan Ateş’ (1985-2015)” başlıklı bir makalem yer alıyor. Daha fazla ayrıntı için buraya bakılabilir. (Yazılama Yayınevi, 2015).

***

GÖZLER EMİS BÜNYESİNDEKİ FABRİKALARDA
Grevleri Bakanlar Kurulu kararıyla yasaklanan metal işçileri bugün fabrikalarına dönüyor. Şimdi gözler fabrikalarda yürütülecek mücadelede.

EMİS bünyesindeki firmaların 4 ayrı ilde kurulu 13 fabrikasında geçen cuma günü greve çıkan ve aynı gün Bakanlar Kurulu kararıyla grevleri yasaklanan 2 bin 200 metal işçisi, bugün fabrikalarına dönüyor. Grevin yasaklanmasına tepki gösteren Birleşik Metal-İş Sendikası, cuma günü yaptığı açıklamada, pazartesi gününe kadar işbaşı yapmayacaklarını, sonrasında nasıl bir mücadele yürütüleceğine de işçilerle birlikte karar vereceklerini duyurmuştu. Hafta sonu bir dizi toplantı gerçekleştiren işçiler ve sendika yöneticilerinin bugün bir açıklama yapması bekleniyor. Öte yandan bazı fabrikalarda işverenlerin işbaşı yapmayan işçiler hakkında tutanak tutturduğu, buna karşın işçilerin geri adım atmadığı öğrenildi.

paylaş