- Cumhuriyet
'Çifte standartlar’ ve ‘riyakârlıklar’ âlemine bir kez daha hoş geldiniz... Donald Trump’ın daha ilk haftasında ABD’nin göçmen kabul programını 120 günlüğüne askıya alan ve ‘kayda değer’ değişim olana dek Suriyeli sığınmacıların ülkeye girişini yasaklayan; Irak, Suriye, İran, Libya, Sudan, Somali ile Yemen olmak üzere yedi ülkeden Amerika’ya gitmek isteyenlere üç ay vize verilmemesini öngören başkanlık kararnamesiyle kızılca kıyamet koptu. Popülist, izolasyonist, ‘ne idüğü belirsiz’ Trump, ‘liberal değerler’ Amerikası’nı ayaklandırdı.
***
Haksız değiller. New York’un JFK, Washington’ın Dulles uluslararası havaalanlarında dramlar yaşanıyor. 5 yaşındaki İranlı çocuklar kelepçelenip aileleriyle ülkelerine postalanıyor. Amerikalıların azımsanmayacak bir kısmının zannettiğinin aksine Arapların hepsi Müslüman değilken, misal Florida’da Yahudi asıllı Suriyeliler gözaltına alınıp saatlerce sorgulanıyor. Pek hazin lakin Suriye’deki El Kaideci Nusra Cephesi’nin Britanya ve ABD destekli yardım kuruluşu Beyaz Miğferler de Oscar törenine katılamıyor.
Velhasıl Boston’dan San Francisco’ya Amerikan kentlerinde isyan var. ABD’nin ana akım siyasileri, akademisyenleri, solcu sanatçıları sokaklarda. 2003’teki Irak işgalinde, Obama/Clinton yıllarının Libya, Suriye, Yemen’i kavuran ateşinde yoktular. İkinci Dünya Savaşı sonrası en büyük sığınmacı akınını yaratmış liberal müdahaleciliğe itirazlarını da işitmedik. Şimdi ‘Müslüman yasağı’ başlığı altında dayanışmadalar. Savaşlara onay vermiş Senatörler timsah gözyaşları döküyor. Sosyal medya #MuslimBan hashtag’ıyla ayakta.
Zaten kararname öncesi Trump’a karşı isyan ruhu ‘Yaşlı Kıta’ya zuhur etmiş, Almanlar ‘özgürlük için tekbir getirmişlerdi’. Velhasıl ‘İslamofobi’, ‘medeniyetler çatışması’ mefhumları yine gözde. Lakin İslam âleminin liderlikleri suskun. Liberal Batılılar o denli ‘Aydınlanmışlar’ ki, mevzuyu anlayamıyorlar.
***
Misal Suriye savaşına Vahhabi/cihatçı Selefi virüs basmış kutsal mekânların evsahibi Suud’un gıkı çıkmıyor. BM Güvenlik Konseyi sistemin etnik/dinsel ayrımcılık temelinde yükselmesi için ‘Dünya Beş’ten büyüktür’ söylemleri üretenlerin ha keza... Birkaç kırık ‘kem küm’ işitilse de ‘Müslüman hakları’ kükreyişleri işitilmedi. Akla ‘yoksa listeye biz de girer miyiz’ kaygısı mı var diye düşmüyor değil.
Nihayet Birleşik Arap Emirlikleri Dışişleri Bakanı Şeyh El Nahyan, mevzunun ‘Müslüman yasağı’ olmadığı, Trump’ın kararının da ‘İslam karşıtı’ olmadığı tespitini koydu. Haklı. Batı medyasında ‘radikal İslamcı ihracatçısı’ olarak sunulan Suudi Arabistan’ın vatandaşları, Katarlısı, Kuveytlisi, Pakistanlısı, Afganı liste dışıysa bunun nesi ‘Müslüman yasağı’? Yoksa işin altında bir bit yeniği mi var? Soruyu ‘Hangi Müslüman ülkeye, niye’ diye mi yöneltmeli?
***
Bu teknik manada ‘Müslüman yasağı’ filan değil. Kararnamede bu ifade yok. Trump haklı da, temelini atan 2011’den itibaren bu ülkeleri izlemeye alıp, 2015’teki yasayla ABD İç Güvenlik Bakanlığı’nın ‘kaygı kaynağı ülkeleri’ kılmış Obama yönetiminin ta kendisi. Yeni kararnameyle yedi ülke Sudan dışında ABD’nin doğrudan yahut dolaylı askerî eylemine sahne olmuş diyarlar. Şimdi ‘iki ateş arasında bırakılmış’ insanlar karambole gidiyor. Trump’ın iş çıkarlarının bulunduğu yerlerin liste dışı tutulmasını boşverin, çok tali.
Şeytan ayrıntıda gizli. Asıl kilit kararnamenin ‘Korunmasız Suriyeli nüfus’ kısmında. Yani Trump’ın hafta sonunda Suudi kralı Salman ile Yemen’i de ekleyerek mutabık kaldığı ‘güvenli bölgeler’le... “Suriye sahasında borusu asıl öten Rusya iken, nasıl edecekler” diye de sormayın. Besbelli mevzu orayı aşıyor. Kararnameye önce öfkelenip sonra ‘susmaya’ karar veren Irak’ı, Irak Kürt Bölgesi’ni de bir şekilde ‘kenara koyarsanız’, asıl tepkinin sahibi İran’ı göreceksiniz. Yani Trump’lı ABD’nin stratejik tercihle cezbetmek istediği Rusya yahut Çin aksının ortağını. Ve elbette Suudi saldırganlığının kavurduğu Yemen’i...
Velhasıl hep birlikte Trump yönetimine hoş geldik.