- Cumhuriyet
Günlerdir acıya şiirle direniyorum. Arap şiirinin en özgün, en yetkin seslerinden, Filistin direniş şairi Mahmut Derviş’le (1942-2008) konuşuyorum, onun şiirlerini okuyorum. Yollarımız birkaç kez kesişmişti.
Ona “Ben söylemek isteyip de söylemeye korktuğum, çekindiğim şeyleri, sizin dizelerinize sığınarak söylemeye çalıştım” dediğimde, yüzünde kocaman bir gülümsemeyle, şöyle karşılık vermişti: “Ne mutlu bana! Şiir dediğiniz, zaten yazanın elinden çıktı mı, herkesin olur. Gerçekten şiirse, ne kadar çok kullanılırsa o kadar güçlenir.”
Bugün, barbarlara inat, İsrail devlet şiddetine, vahşete inat, bu köşeyi Mahmut Derviş’in “Filistinli Sevgili” şiirine bırakıyorum. (Türkçesi: A.Kadir- Süleyman Salom. lütfen yavaş yavaş her sözcüğü içinizde büyüterek okuyun.)
* * *
“Gözlerin bir diken / yüreğe saplanmış,/ çıldırasıya sevilen,/ işkencesine dayanılamayan./
Gözlerin bir diken,/ rüzgârdan koruduğum,/ ötesinde acıların, gecelerin,/ derinlere sapladığım./
Kandiller yanar ışığınla,/ geceler dönüşür sabaha./
Bense unuturum birden,/ - göz rastlar rastlamaz göze-,/ yaşadığımız bir vakitler/ kapının ardında yanyana.
* * *
Şakırdın sanki konuşurken./ İsterdim konuşmak ben de./
Dudaklarda hayır mı kalmıştı ki,/ O bahar gibi dudaklarda!/
Sözlerin güvercin gibi/ yuvamdan/ uçtu gitti./
Kapımız, sonbahar kadar sarı/ basamakları ardından/ fırladı gitti /canının çektiği yere./
Aynalar oldu paramparça,/ yığıldı içimize acı üstüne acı./
Topladık sesin küllerini / getirdik bir araya./ Böylece söyler olduk/ acılı türküsünü yurdumuzun./
Hep birlikte sazın bağrına/ ektik bu türküyü,/ evlerin damlarına taş fırlatır gibi/ fırlattık attık bu türküyü, /alın, dedik, sancıdan kıvranan kalplere./
Oysa her şeyi unuttum ben şimdi./ Ya sen, ya sen, sevgili,/ sesini kimselerin bilmediği! /
Belki de gidişindir senin/ ya da susmandır sazı paslandıran.
* * *
Dün seni limanda gördüm,/ yapayalnız, yolluksuz yolcu./
Bir yetim gibi sana doğru koşuyordum,/ arıyordum sanki yaşlı anamı.
Nasıl, nasıl, yemyeşil bir portakal ağacı/ kapanır bir hücreye ya da bir limana,/ nasıl saklanır gurbet elde/ ve yemyeşil kalır?/
Yazıyorum not defterime:/
Limanda durakaldım.../
En dondurucu kış kadar soğuk gözler gibiydi dünya,/ doluydu portakal kabuklarıyla ellerimiz./
Ve hep çöl, ve hep çöl, ve hep çöldü ardım.
* * *
Seni yalçın dağlarda gördüm,/ kuzularınla, kovalanan çoban kızı.
sen benim bahçemdin, yıkıntılar ortasında. /
Bendim o yabancı, bendim kapını vuran./
Ey gönül! ey gönül!/
Kapı kalbimin üzerinde yükseliyordu,/ pencere, taşlar ve çimento kalbimin üzerinde.
* * *
Seni su testilerinde gördüm,/ buğday başaklarında,/ yıkık dökük, parça parça, unufak./
Hizmet ederken gördüm gece kulüplerinde,/ sancıların şimşeklerinde gördüm ve yaralarda./
Bağrımdan koparılmış ciğer parçası sensin./
Dudaklarıma ses olacak yel sen./ Ateş ve akarsu sensin./
Gördüm seni bir mağaranın ağzında/ yetimlerinin çamaşırlarını iplere asarken.
* * *
Gördüm sokaklarda seni ve ateş ocaklarında,/ kaynayan kanında güneşin./
Ve ahırlarda... / Ve bütün tuzlarında denizin./ Ve kumlarda.../
Toprak gibi güzel,/ yasemin gibi,/ ve çocuklar gibi.
* * *
Ve ant içerim ki, bir mendil işleyeceğim yarına kadar,/
gözlerine sunduğum şiirlerle süslü/
ve bir tümceyle, baldan ve öpücüklerden tatlı:/
‘bir Filistin vardı,
bir Filistin gene var!’
* * *
Gözleriyle Filistin,/ kollardaki, göğüslerdeki dövmelerle Filistin,/ adıyla sanıyla Filistin./
Düşlerin Filistin’i ve acıların,/ ayakların, bedenlerin ve mendillerin Filistin’i,/ sözcüklerin ve sessizliğin Filistin’i / ve çığlıkların./
Ölümün ve doğumun Filistin’i,/ taşıdım seni eski defterlerimde / şiirlerimin ateşi gibi./
Kumanya gibi taşıdım seni gezilerimde./
Koyaklarda çağırdım seni bağıra bağıra,/ inlettim senin adına koyakları:
Sakının hey/ kayaları döve döve şarkımı koparan şimşekten!/
Benim gençliğin yüreği!/ Benim beyaz kanatlı atlı!/ Benim yıkan putları!/
Kartalları tepeleyen şiirleri benim eken/ tüm sınırlarına Suriye’nin!/
Zalim düşmana bağırdım, ey Filistin, senin adına:/
‘ölürsem, ey böcekler, vücudumu didik didik edin!’ Karınca yumurtasından kartal çıkmaz hiçbir vakit,/ yalnız yılan çıkar zehirli yılanlardan!/
Ben barbarların atlarını iyi bilirim./
Bir ben dururum onların karşısında,/ bir ben,/ gençliğin yüreğiyim her daim,/ yüreğiyim beyaz kanatlı atlıların.”
