‘Filistinli Sevgili’

20 May 2018

 

Günlerdir acıya şiirle direniyorum. Arap şiirinin en özgün, en yetkin seslerinden, Filistin direniş şairi Mahmut Derviş’le (1942-2008) konuşuyorum, onun şiirlerini okuyorum. Yollarımız birkaç kez kesişmişti.

Ona “Ben söylemek isteyip de söylemeye korktuğum, çekindiğim şeyleri, sizin dizelerinize sığınarak söylemeye çalıştım” dediğimde, yüzünde kocaman bir gülümsemeyle, şöyle karşılık vermişti: “Ne mutlu bana! Şiir dediğiniz, zaten yazanın elinden çıktı mı, herkesin olur. Gerçekten şiirse, ne kadar çok kullanılırsa o kadar güçlenir.”

Bugün, barbarlara inat, İsrail devlet şiddetine, vahşete inat, bu köşeyi Mahmut Derviş’in “Filistinli Sevgili” şiirine bırakıyorum. (Türkçesi: A.Kadir- Süleyman Salom. lütfen yavaş yavaş her sözcüğü içinizde büyüterek okuyun.)

* * *

“Gözlerin bir diken / yüreğe saplanmış,/ çıldırasıya sevilen,/ işkencesine dayanılamayan./

Gözlerin bir diken,/ rüzgârdan koruduğum,/ ötesinde acıların, gecelerin,/ derinlere sapladığım./

Kandiller yanar ışığınla,/ geceler dönüşür sabaha./

Bense unuturum birden,/ - göz rastlar rastlamaz göze-,/ yaşadığımız bir vakitler/ kapının ardında yanyana.

* * *

Şakırdın sanki konuşurken./ İsterdim konuşmak ben de./

Dudaklarda hayır mı kalmıştı ki,/ O bahar gibi dudaklarda!/

Sözlerin güvercin gibi/ yuvamdan/ uçtu gitti./

Kapımız, sonbahar kadar sarı/ basamakları ardından/ fırladı gitti /canının çektiği yere./

Aynalar oldu paramparça,/ yığıldı içimize acı üstüne acı./

Topladık sesin küllerini / getirdik bir araya./ Böylece söyler olduk/ acılı türküsünü yurdumuzun./

Hep birlikte sazın bağrına/ ektik bu türküyü,/ evlerin damlarına taş fırlatır gibi/ fırlattık attık bu türküyü, /alın, dedik, sancıdan kıvranan kalplere./

Oysa her şeyi unuttum ben şimdi./ Ya sen, ya sen, sevgili,/ sesini kimselerin bilmediği! /

Belki de gidişindir senin/ ya da susmandır sazı paslandıran.

* * *

Dün seni limanda gördüm,/ yapayalnız, yolluksuz yolcu./

Bir yetim gibi sana doğru koşuyordum,/ arıyordum sanki yaşlı anamı.

Nasıl, nasıl, yemyeşil bir portakal ağacı/ kapanır bir hücreye ya da bir limana,/ nasıl saklanır gurbet elde/ ve yemyeşil kalır?/

Yazıyorum not defterime:/

Limanda durakaldım.../

En dondurucu kış kadar soğuk gözler gibiydi dünya,/ doluydu portakal kabuklarıyla ellerimiz./

Ve hep çöl, ve hep çöl, ve hep çöldü ardım.

* * *

Seni yalçın dağlarda gördüm,/ kuzularınla, kovalanan çoban kızı.
sen benim bahçemdin, yıkıntılar ortasında. /

Bendim o yabancı, bendim kapını vuran./

Ey gönül! ey gönül!/

Kapı kalbimin üzerinde yükseliyordu,/ pencere, taşlar ve çimento kalbimin üzerinde.

* * *

Seni su testilerinde gördüm,/ buğday başaklarında,/ yıkık dökük, parça parça, unufak./

Hizmet ederken gördüm gece kulüplerinde,/ sancıların şimşeklerinde gördüm ve yaralarda./

Bağrımdan koparılmış ciğer parçası sensin./

Dudaklarıma ses olacak yel sen./ Ateş ve akarsu sensin./

Gördüm seni bir mağaranın ağzında/ yetimlerinin çamaşırlarını iplere asarken.

* * *

Gördüm sokaklarda seni ve ateş ocaklarında,/ kaynayan kanında güneşin./

Ve ahırlarda... / Ve bütün tuzlarında denizin./ Ve kumlarda.../

Toprak gibi güzel,/ yasemin gibi,/ ve çocuklar gibi.

* * *

Ve ant içerim ki, bir mendil işleyeceğim yarına kadar,/

gözlerine sunduğum şiirlerle süslü/

ve bir tümceyle, baldan ve öpücüklerden tatlı:/

‘bir Filistin vardı,
bir Filistin gene var!’

* * *

Gözleriyle Filistin,/ kollardaki, göğüslerdeki dövmelerle Filistin,/ adıyla sanıyla Filistin./

Düşlerin Filistin’i ve acıların,/ ayakların, bedenlerin ve mendillerin Filistin’i,/ sözcüklerin ve sessizliğin Filistin’i / ve çığlıkların./

Ölümün ve doğumun Filistin’i,/ taşıdım seni eski defterlerimde / şiirlerimin ateşi gibi./

Kumanya gibi taşıdım seni gezilerimde./

Koyaklarda çağırdım seni bağıra bağıra,/ inlettim senin adına koyakları:

Sakının hey/ kayaları döve döve şarkımı koparan şimşekten!/

Benim gençliğin yüreği!/ Benim beyaz kanatlı atlı!/ Benim yıkan putları!/

Kartalları tepeleyen şiirleri benim eken/ tüm sınırlarına Suriye’nin!/

Zalim düşmana bağırdım, ey Filistin, senin adına:/

‘ölürsem, ey böcekler, vücudumu didik didik edin!’ Karınca yumurtasından kartal çıkmaz hiçbir vakit,/ yalnız yılan çıkar zehirli yılanlardan!/

Ben barbarların atlarını iyi bilirim./

Bir ben dururum onların karşısında,/ bir ben,/ gençliğin yüreğiyim her daim,/ yüreğiyim beyaz kanatlı atlıların.”

paylaş