Yakınlarının “haber” diye çırpındığı saatlerde yayın yasağı getirilen ve ışık hızıyla unutturulan Çorlu’daki tren kazasını son nefesine dek unutmayacak olanlar var.
Fotoğrafını gören herkesin kalbini kanatan 9 yaşındaki Arda Sel’i, evladını kaybeden Mısra Sel onlardan biri. Mısra Sel, taziye ziyaretine gelen CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’ndan facianın takipçisi olunmasını rica etmiş.
CHP, “Çorlu Tren Kazası” başlığıyla kapsamlı bir rapor hazırladı. Sayıştay’ın TCDD 2016 denetim raporuna yer verilen bölümden vurucu bir alıntı:
“TCDD şebekesi yenileme ve bakım-onarım hizmetlerinin özel kesim eliyle yürütülmesi; TCDD’nin Türkiye Demiryolu Ulaştırmasının Serbestleştirilmesi Hakkında Kanun çerçevesinde TCDD’nin yeniden yapılandırılması tamamlanacak, demiryolu yük ve yolcu taşımacılığı özel demiryolu işletmelerine açılacaktır. TCDD şebekesi yenileme ve bakım-onarım hizmetlerinin özel kesim eliyle yürütülmesi esas olacaktır. TCDD’nin kamu üzerindeki mali yükü sürdürülebilir bir seviyeye çekilecektir” denilmektedir.
Yani TCDD’nin mali yükünü aşağıya çeksin diye vazgeçilen bakım onarım hizmetlerinin bedeli ne kadar olabilir? Kaç lira tutar ki vazgeçiliyor ve bu korkunç tablo ortaya çıkıyor?
TCDD’nin 21/b yani davet yöntemiyle 2 milyar TL’lik bir ihale yapabildiğine bakılırsa, “mali yük” meselesi, bakıştan bakışa değişen bir şey olduğunu söylemek mümkün.
“Sapanca-Geyve Hızlı Tren Hattı Altyapı Üstyapı” inşaat ihalesini kastediyorum.
8 Ağustos 2017’de yapılan ve Bayburt Grup bünyesindeki Özgün Yapı İnşaat üzerinde kalan ihaleden.
2 milyar TL gibi yüksek tutarlı bir projeyi, davet yöntemiyle yapacak mali kapasiteye sahip bir yatırımcı kuruluşun, insan hayatıyla doğrudan ilgili “bakım onarım” harcamasını “yük” diye görmemesi gerekirdi.
Fazla yolcu almış
Raporda, Cumhuriyet Savcıları ve Bilirkişilerce hazırlanan 9 Temmuz tarihli “Olay Yeri İnceleme ve Keşif Tutanağı”na da yer verilmiş.
Bakın ne deniyor: “6 vagonlu trenin her vagonu 60’ar kişiliktir. Toplam kayıtlı Uzunköprü- Halkalı arasında 563 bilet satışı yapılmış, 393 bilet Muratlı istasyonuna gelmeden kondüktör tarafından kontrol edilmiştir. Hafta sonu olması nedeniyle trendeki yolcu sayısı fazladır. Personel, 16.52 itibarıyla trende ‘yer adedinden fazla yolcu vardır’ ibaresiyle mobil bilgi sistemlerine veri girişi yapmıştır.”
Hayatımızın bozuk para gibi harcanmamasını istemek hepimizin hakkı.
Örtülü ödenekte yeni dönem
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçilmesiyle birlikte Başbakanlık ortadan kalktı. Bu gelişmenin sayısız önemli sonuçlarından biri de “örtülü ödenek” kullanımının artık yalnızca Cumhurbaşkanlığı’na geçmiş olması,
Kuvvetler ayrılığı sisteminde başbakana tahsis edilmiş bir ödenek olan örtülü ödenek, üç yıl önce yapılan yasa değişikliğiyle cumhurbaşkanı ile ortak kullanıma tahsis edilmişti.
O tarihten bu tarafa örtülü ödenek kullanımında, hangi makamın hangi tutarda kullanım yaptığı açıklık kazanmadı.
Yeni sistemle birlikte tıpkı Başbakanlık döneminde olduğu gibi, örtülü ödenek harcamalarındaki aylık gelişmelerin artık yalnızca Cumhurbaşkanlığı’na dair olacağını bileceğiz.
Haziran ayındaki 208 milyon TL ile birlikte, bu yılın ilk yarısında örtülü ödenek 1 milyar 123 milyon TL’ye ulaştı.
Daha 2.5 milyar TL var
İlginçtir, Muhasebat Genel Müdürlüğü verilerine göre, yıllar itibarıyla hep bir önceki yıla göre düzenli artış gösteren örtülü ödenek harcamaları, bu kez 2017’ye kıyasla azalmış.
2017 yılının ilk yarıyılında örtülü ödenek harcaması 1 milyar 171 milyon TL’ydi.
Bu aydan itibaren yeni bir dönem başlıyor. Örtülü ödenek bu temmuz ayından başlayarak yalnızca Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kullanımında olacak.
Yasa gereği örtülü ödenek başlangıç ödeneklerinin binde 5’i oranında verilmiş bir harcama yetkisi.
Bu da her yılın bütçe rakamına göre değişecek bir oran.
2018 yılının örtülü ödenek harcama limiti, bütçe başlangıç ödenek hesabına göre 3 milyar 756 milyon TL. Yılın ilk yarısında harcanan tutarı düştüğümüzde, Erdoğan’ın temmuz-aralık dönemi için Mali Kontrol Kanunu’na göre yaklaşık 2.5 milyar TL tutarında bir örtülü ödenek kullanım hakkı bulunuyor.
2.5 milyar TL.
SGK’nin denetimi
SGK’nin Sayıştay denetimine tabi olduğu maddesinin yasa metninden çıkarılıp Cumhurbaşkanlığı kararnamesine taşınması bir haftadır tartışılıyor.
Düzenlemeyi hatırlatıp Sayıştay’ın 2016 yılı SGK denetim bulgularına yer veren yazımız geniş ilgi gördü. Okurum Sayın Kızıltan Ulukavak’tan bir e-posta aldım. Ulukavak, anayasanın Sosyal Güvenlik Kurumları’nın Sayıştay denetimine tabi olduğunu öngören 160. maddesi ile benzer nitelikli Sayıştay Yasası’nın 4/a maddesini hatırlatıyor. Dolaylı olarak, bu maddeler yürürlükteyken da SGK’nin Sayıştay’ın denetim dışında kalamayacağını vurguluyor.
4 No’lu Cumhurbaşkanlığı kararnamesi 15 Temmuz’da yayımlandı. Hemen ardından “SGK Sayıştay denetimi dışına çıktı” başlığıyla yani bu yorumla sayısız habere konu oldu. Altı gündür SGK’nin denetim dışına çıktığı haberlerine, ne SGK’den ne de Sayıştay’dan bir ses geldi. Ta ki düne kadar.
Sayıştay Başkanı Seyit Ahmet Baş’ın dünkü Yeni Şafak’ta bir açıklaması yayımlandı. Sayıştay Yasası’na atıfta bulunan Baş, SGK’nin denetim dışına çıkarılmadığını, bu yöndeki yorumların doğru olmadığını söylemiş.
Şimdi 2017 yılı Sayıştay Raporu’nu bekleyeceğiz. 15 madde halinde sıralanan tahsilat ve takip sorunlarını gidermeye dönük adımlar atılmış mı, yayımlandığında paylaşırız.
Mutfak mı, salon mu?
Süresi uzatılmayan üçer aylık OHAL’ler yerine en az üç yıl süreli ve ağırlaştırılmış bir OHAL modeli getiren yasa teklifi TBMM Adalet Komisyonu’nda kabul edildi.
Komisyonda CHP Milletvekili İbrahim Kaboğlu da konuştu. Hani OHAL rejiminde 15 Temmuz darbesi bahane edilerek ihraç edilip pasaportu iptal edilen, ne ders verip ne yurtdışına çıkabilirken, şu anda yasa yapıcı konumda olan Kaboğlu.
Düzenlemeyi eleştirirken Başkan’a şöyle dedi:
“Açış konuşmasında komisyonu mutfağa benzetme biçimindeki sözlerinizi ben de yinelemiştim ve bir umut ışığı olmuştu en azından. Fakat dünkü on beş saatlik maratonumuz, bir mutfak yerine belki bir istasyon, gıda malzemelerinin getirildiği ve paketlerin hiç açılmadan bir başka istasyona geçirildiği bir salon olarak göründü bana.”
Kaboğlu haklı. Mutfak, yemeğin hazırlanıp piştiği yerdir. Komisyonlar “mutfak”tan ziyade önemini inkâr edemeyeceğimiz hukuk tartışmalarının yapıldığı organlara dönüştü. Ama o kadar. Muhalefet temsilcileri ne kadar önemli şeyler söylerse söylesin sonuç asla değişmiyor.
“Kanun teklifleri”, içlerindeki tek bir kelime dahi değişmemek üzere adeta “yeminli” geliyor çünkü.