- ABC Gazetesi
Astana sürecine ve Soçi mutabakatına rağmen AKP hükümeti neden Suriye yönetimiyle bir türlü anlaşmıyor? Saray, Suriye’nin ortakları Rusya ve İran’la birlikte hareket ederken neden Suriye’ye karşı konumlanmaya devam ediyor? Dahası, neden sürekli “katil Esad” diyerek olası bir anlaşma zeminini de baltalıyor?
Türkiye’nin özellikle ABD karşıtı muhalif kesimleri, haklı olarak AKP hükümetinin Esad’la anlaşması gerektiğini vurguluyor. Gayri resmi Cumhurbaşkanı Yardımcısı Devlet Bahçeli ise “Esad’la görüşülmeli” diyenleri tehdit ediyor: “Katil Esad’la görüşülmesinin zorunlu olduğunu söyleyenler akıllarını başlarına alsın!”
Suriye cephesindeki gelişmeler nedeniyle uçağını düşürdüğü Rusya’yla ve “Pers yayılmacılığı” yapmakla suçladığı İran’la barışabilen ve birlikte hareket edebilen AKP hükümeti, neden Esad’la bunu yap(a)mıyor?
Elde Esad’ın yıkılacağına dair bir veri olsa, denilebilir ki, AKP hükümeti ona göre pozisyon alıyor. Fakat öyle bir belirti de yok. Tersine Esad kalıcılığını gün geçtikçe pekiştiriyor.
“Yola ‘Esad’ı devirmek’ üzere çıktıkları için, geri adım atmak iç politikada ellerini zayıflatır” desek, bu hükümet için “kandırılmanın” sıradan bir bahane haline geldiğini de biliyoruz.
Ya o zaman?
AKP’NİN TOPRAK KAZANMA HEDEFİ!
AKP Hükümeti Suriye topraklarının bir bölümünü ele geçirmek istiyor!
Bunu sadece olgulara dayalı bir analizden çıkarmıyoruz, doğrudan AKP’nin fikir hayatında etkili bazı isimlerin “dar sohbetlerde” söylediklerine de dayandırıyoruz!
O “dar sohbetlere” göre AKP’nin esas hedefi Halep’i 82. il yapmak. Olmadı, İdlip, Afrin, Cerablus’la, yani Fırat’ın batısıyla yetinmek ama mutlaka toprak kazanmak!
AKP şöyle bir yol haritası belirledi ve başarılı oldu: Rusya’ya dayanarak Suriye’de alan açılabilirdi. (Açtı da…) Moskova, Ankara’nın Washington’dan uzaklaşmasının karşılığı olarak nasılsa askeri operasyonlara sessiz kalacaktı. İçeride geniş kesimleri ikna etmek zaten kolaydı. Çünkü elde ABD’nin Kuzey Suriye kuşağını engellemek gibi çok haklı bir gerekçe vardı.
Rusya ise şöyle bakıyordu: Ankara’nın Suriye’de ABD karşıtı cephede yer alması denklemi değiştirecekti. (Nitekim değiştirdi de…) Nasılsa süreç ilerledikçe AKP hükümeti kazandığı toprakları birer birer iade etmek zorunda kalacaktı. Önemli olan Ankara’nın yeniden Washington’la aynı stratejiye eklemlenmemesiydi.
SOÇİ’DE KAZAN-KAZAN
İşte İdlip operasyonu bu nedenle kırılma noktasına dönüştü. AKP hükümeti Rusya ve Suriye’nin İdlip operasyonu yapmasını istemiyordu. Çünkü Astana sürecine dayanarak 12 gözlem noktası kurduğu İdlip’i Esad’a devretmek istemiyordu. Dahası İdlip’i verirse, Afrin’i ve Cerablus’u da vermesi sırayla gündeme gelecekti.
AKP hükümeti operasyonu engelleyebilmek için bir yandan göç tehdidi üzerinden AB’yi yanına çekmeye, bir yandan da ABD’yle flörtleşerek Rusya’ya politik şantaj yapmaya çalıştı.
Sonuçta Putin İdlip operasyonunu erteleyerek, yani esasta taviz vererek hem Astana’yı kurtardı, hem de AKP’nin ABD’ye doğru bir ray değişikliği yapmasını önledi. Toplamda Soçi mutabakatı taraflar için kazan-kazana dönüştü.
Fakat “güven sorunu barındıran” bu süreç ne kadar böyle götürülebilir?
FIRAT’IN DOĞUSUNA KARŞILIK FIRAT’IN BATISI
AKP kazandığı toprakları Suriye, Rusya ve İran’a karşı koruyabilmek için stratejisinin ikinci aşamasını uygulamayı hesaplıyor.
İlk aşamada, ABD’ye karşı Rusya’ya dayanarak toprak kazanmıştı, ikinci aşamada Rusya’ya karşı ABD’yle anlaşarak o toprakları korumayı planlıyor.
Peki bu nasıl olacak? ABD’nin kontrolündeki Fırat’ın doğusuna karşılık AKP’nin kontrolünde Fırat’ın batısı…
Peki iki yıldır Fırat’ın doğusuna itiraz eden bir hükümet için Fırat’ın doğusunu kabul etmek mümkün mü? O iki yıldan önce de PYD’ye “Özerkliğiniz bizi ilgilendirmez, yeter ki Esad’a karşı bizimle hareket edin” diyen bir hükümet için oradan buraya sürekli yer değiştirmek pek sorun değil…
Fakat bu hedef ve niyetlerin hayata geçebilmesi mümkün mü? Bize göre mümkün değil…
Nitekim Rusya deneyimli bir devlet ve adım adım, oya gibi işleye işleye sonuç alıyor.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un son açıklaması bu bakımdan çok çok önemli. Şöyle diyor deneyimli devlet adamı: “Suriye’nin bütünlüğüne yönelik ana tehdit ABD’nin kontrolündeki Fırat Nehri’nin doğu kıyısından yükseliyor!”
TOPRAKTA ISRAR HERKESLE DÜŞMAN YAPAR!
Normalde Ankara’nın Moskova’dan gelen bu açıklamaya sarılması gerekirdi. Dahası bu açıklamanın gereğini yerine getirebilmek için de Suriye ordusunun Fırat’ın doğusundaki topraklarına yeniden egemen olabilmesinin önünü açmaya çalışırdı.
Fakat öyle olmuyor. Tersine Esad düşmanlığı ısrarla sürdürülüyor.
Çünkü AKP hükümeti Fırat’ın doğusundan önce, Fırat’ın batısında ne kazanabileceğiyle ilgileniyor!
AKP hükümetinin bu komşudan toprak kazanma hedefi önlenemezse, Saray en sonunda ülkeyi herkesle düşman hale getirecek!
Çünkü bir elinde benzin bidonu, bir elinde kibritle dış politika yapmaya çalışıyor!
Bugün karşı tarafla hareket etmemesi için AKP’ye ses çıkarmayan “müttefikleri”, yarın AKP toprak kazanmakta ısrar ettiği zaman başka türlü davranacaktır.