- Cumhuriyet
NATO’nun 70. yıldönümünde toplanan 29 ülkenin dışişleri bakanları, ortak bir açıklamayla Rusya’yı hedef aldı.
Rusya’nın “en büyük risk” ilan edildiği açıklama ile NATO, yeni dönemde Karadeniz’i mücadele alanı olarak belirledi.
Nitekim toplantı öncesinde ABD Dışişleri, Rusya’ya karşı Karadeniz’de bir “önlem paketi” kabul edeceklerini açıklamıştı.
Pompeo’nun işaret ettiği cepheler
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun şu açıklaması, hangi cephelerde yoğunlaşacaklarının işaretlerini veriyor:
“Vladimir Putin emperyalizmin karanlık hayallerini güdüyor. Gürcistan ve Ukrayna’yı ilhak etmesi, Suriye’ye ve şimdi Venezuela’ya karışması bunun kanıtı. İttifakımızı bölmek ve demokratik kararlılığımızı zayıflatmak istiyor.”
Oysa Gürcistan ve Ukrayna’yı, Rusya’ya karşı kullanmak üzere ilhak eden ABD’ydi. ABD Başkanı Barack Obama’nın Ukrayna’daki iktidar değişiminde nasıl rol aldıklarına dair itiraf gibi açıklaması ortada: “Putin, Maydan protestoları ile Ukrayna’da yönetimin değişiminde bizim aracı olmamıza hazırlıksız yakalandı.” (3 Şubat 2015’te CNN’e verdiği röportaj)
Suriye ve Venezuela’ya karışan ise Rusya değil, ABD! ABD Suriye’yi parçalamak üzere bu ülkeye saldırdı, iç savaş çıkarttı; Venezuela’da ise bir süredir iktidarı değiştirmeye çalışıyor.
Rusya’nın pozisyonu, Suriye ve Venezuela’da meşru hükümetlere destek vermek ve Ukrayna ile Gürcistan’da kendisini hedef alan ABD komplosuna karşı durmaktı.
ABD ile Rusya’nın stratejik çarpışması
SSCB’nin dağılmasıyla birlikte ABD, eski Sovyet cumhuriyetlerine yerleşerek Rusya’yı daha ileriden sıkıştırma stratejisi izlemişti. Bu amaçla Baltık ülkeleri ile Doğu Avrupa ülkelerini AB ve NATO’ya üye yaptı ve Rusya’yı batısından sıkıştırdı. Yine Orta Asya ve Kafkaslar’a yerleşmeye çalışarak Rusya’yı güneyinden de sıkıştırmaya çalıştı.
Özetle yaklaşık 30 yıldır ABD ile Rusya arasında stratejik bir çarpışma yaşanıyor.
Rusya ilk 20 yılında geri çekildiği bu çarpışmada, son 10 yılda atak yaparak ABD’yi durdurdu. Putin’in 2008’de Gürcistan’a müdahalesi, yeni bir dönemi de başlatmış oldu.
ABD’nin sonrasında gelen Suriye ve Ukrayna müdahaleleri de Rusya engelini tam olarak aşamadı.
Karadeniz’in kilidi Türkiye
Burada bizim için asıl önemli olan, ABD’nin Rusya’yı hedef alan stratejisi nedeniyle NATO’nun yeni dönemde Karadeniz’de hamle yapma kararı almış olmasının Türkiye’ye olacak etkisi...
Zira Karadeniz’in kilidi Türkiye: Ankara’nın Karadeniz’in kapısını NATO’ya açma ya da kilitleme gücü/ pozisyonu var.
Türkiye çok uzun bir süredir Karadeniz’i ABD’ye “kilitleme” eğiliminde. ABD’nin Karadeniz kıyı ülkeleri Bulgaristan ile Romanya’yı 2004’te AB’ye, 2007’de NATO’ya üye yapması, o kilidi kırma hamlesiydi.
ABD diğer yandan Karadeniz’deki mevcut statükoya itiraz edip Karadeniz’in “kıyıdaş ülkelere ait” konumunu bozmaya çalışıyor. Bunun yolu ise öncelikle Montrö Sözleşmesi’ni delmek, ardından da yeni bir anlaşma yapmaktır. Sözleşme, bölge dışı devletlerin Karadeniz’de bulundurabileceği savaş gemilerinin toplamını 45 bin tonaj ve 21 günle sınırlamaktadır.
Karadeniz’de NATO’ya kırmızı ışık yakılmalı
Türkiye, şimdi NATO üyeliğinin de sorgulanması baskısıyla, Karadeniz’deki NATO varlığının artırılmasına yeşil ışık yakmaya zorlanıyor.
Ve AKP bunu NATO toplantısında, “Biz NATO hedeflerine sıkı sıkıya bağlıyız” diyerek onaylıyor!
Ancak önemle belirtelim: Ankara’nın Karadeniz’de Rusya’yı sıkıntıya sokacak kararlara NATO üyeliği bağlamında destek vermesi, Rusya’dan önce, aslında ülkemizi olumsuz etkileyecektir!
Türkiye zaten Doğu Akdeniz’de bir büyük saldırı altındadır. Şimdi benzer bir cephenin Karadeniz’de açılmasına engel olmalıdır.
S-400 meselesini de, F-35 programını da, dahası NATO üyeliğini de bu çerçeve içinde yeniden ve bir bütün olarak ele almalıyız!