- Cumhuriyet
AKP ile ABD’nin Suriye’nin kuzeyi için Fırat’ın doğusunda bir “güvenli bölge” uzlaşmasına varması ve bunun için Şanlıurfa’da “Müşterek Harekât Merkezi” kurulmaya başlanması, gerek Türk-Amerikan ilişkileri açısından, gerekse Suriye’de süren savaş açısından yeni bir aşamadır. Türkiye’nin, AKP’ye rağmen, önümüzdeki süreçte bu anlaşmadan dönmesi olasılığına rağmen, “Müşterek Harekât Merkezi” bazı olası sonuçlar ortaya çıkarmıştır: 1. ABD hem PYD’yle hem de AKP’yle çalışacak Suriye’de IŞİD tehdidinin ortaya çıkmasından itibaren AKP’nin ABD’ye yaptığı çağrı özetle şuydu: “PYD/YPG ile değil, benimle çalış.” Oysa ABD’nin IŞİD stratejisinin hedefi, “bölgedeki en yeterli kuvvetlerle IŞİD’i hızla ortadan kaldırmak” değildi! ABD’nin IŞİD stratejisi, IŞİD üzerinden PYD/YPG’yi “meşru” kuvvet yapmak ve oradan hareketle bu örgüte Suriye’nin kuzeyinde bir devletçik kurmaktı. Dolayısıyla ABD’nin o süreçte PYD’ye karşı AKP’yi seçmesi olası değildi. O zamanlar da belirttiğimiz gibi ABD birine stratejik, diğerine taktik araç olarak bakıyordu. AKP ile ABD’nin “güvenli bölge” uzlaşmasına bu perspektiften baktığımızda, ortaya şu tablo çıkmış oluyor: AKP ABD’ye “PYD’yle değil, benimle çalış” diyordu, varılan mutabakat ABD’nin PYD’den vazgeçmeden AKP’yle çalışmasının “taktik aşaması” oldu! 2. Güvenli bölge Suriye’yi böler Derin analizlere gerek yok: “Güvenli bölge” pratikte “ABD Suriye’yi YPG ile değil, TSK+ÖSO ile bölsün” demektir! ABD’nin PYD ile Suriye’nin kuzeyinde “güvenli bölge” kurması ile, AKP’nin ABD ile Suriye’nin kuzeyinde “güvenli bölge” kurması arasında, Suriye’nin parçalanması bakımından bir fark yoktur. Türkiye ve bölge için temel mesele, dün Irak’ın parçalanmamasıydı, bugün de Suriye’nin parçalanmamasıdır. Zira dün Irak’ın parçalanması, bugün de Suriye’nin parçalanması, Türkiye’nin de parçalanabilmesi riskini getirir. ABD’nin stratejik hesaplar yaptığı bölgemiz için denklem basittir: Komşunun toprak bütünlüğü, bizim toprak bütünlüğümüzün garantisidir. 3. AKP bölgesi için PYD bölgesini tanıma AKP’nin Suriye’nin kuzeyinde, belli bir derinlikte ABD’yle “güvenli bölge” kurması, o derinliğin altını da fiilen tanıması demektir. ABD’nin hedefi de budur: AKP’ye Suriye’nin kuzeyinde 15 km. derinliğinde bir bant (tampon, kuşak) hediye ederek, altındaki geniş PYD bölgesini Ankara’da kabul ettirmek! PYD bu nedenle belli bir derinliğe kadar AKP güvenli bölgesini kabul edebileceğini açıklamıştı. 4. ‘Yeni Açılım’ olasılığı AKP’nin ABD’yle “güvenli bölge” uzlaşması, sonuçları itibarıyla PYD bölgesini tanımasını getireceğinden, içeride Kürt politikasında kimi değişikliklere neden olacaktır. Nitekim HDP sözcüsü Kubilay Güney, parti olarak AKP ile ABD arasındaki “güvenli bölge” uzlaşmasını “olumlu bir gelişme olarak” değerlendirdiklerini açıklamıştır. Anlaşma sürecine paralel olarak Öcalan’la yeniden görüşmelere başlanması, Öcalan’a daha 6 Mayıs’ta “PYD Türkiye’nin hassasiyetlerine duyarlı olmalı” mesajı verdirilmesi, “yeni açılım” olasılığına işaret etmektedir. ABD’nin hedefi Ankara’ya PYD bölgesini kabul ettirmek olduğundan, bu kez “yeni açılım”da PYD’nin PKK’den “bağımsızlaştığı” işlenecek, buna paralel olarak da Öcalan’dan PKK’ye “silah bırakma çağrısı” gelebilecektir.
ABD’yle değil Suriye’yle ‘müşterek harekât’ Kuşkusuz bu dört sonuç da henüz olasılık boyutundadır. Türkiye’nin bu sonuçları yaşamak yerine önünde bir başka olasılık daha vardır: Türkiye ABD ile değil, Suriye ile “müşterek harekât merkezi” kurmalıdır! Türkler için de, Araplar için de, Kürtler için de, en hayırlı çözüm, Amerikasız çözümdür!