“Dünya Gıda Günü”nde, dünyada 9 kişiden 1'i aç

19 Eki 2019

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) 16 Ekim 1945 yılında kuruldu. FAO’ nun kuruluş yıldönümü “Dünya Gıda Günü” olarak kutlanıyor. İnsanlığın karşı karşıya olduğu açlık, yoksulluk dikkate alındığında kutlanacak bir durum yok.

Dünya Gıda Günü’nde daha çok gıda üretimine, gıda güvencesine dikkat çekilerek, açlıkla mücadele konusunda duyarlılığı artırmaya yönelik çalışmalar,etkinlikler yapılıyor.

FAO’nun “Dünyada Gıda Güvenliği ve Beslenme Durumu 2019 Raporu” na göre, açlık yaşayan insan sayısındaki artış devam ediyor. Raporda ayrıca, gıda güvensizliğinin sadece açlıkla sınırlı kalmadığı, ilk kez pek çok insanın, aç olmasalar bile, yiyecek alma konusundaki belirsizliklerle karşı karşıya kaldıklarına vurgu yapılıyor.

İnsanların, yiyeceklerin kalitesinden ve /veya miktarından ödün vermek zorunda kaldıklarına dair bulgulara yer verilen raporda, sorunun sadece düşük ve orta gelirli ülkelerde değil,yüksek gelirli ülkelerde de gözlendiğine işaret ediliyor.

 

Dünyada 9 kişiden 1’i açlık yaşıyor

FAO’nun raporuna göre, dünyadaki her 9 kişiden birisi aç. Son yıllarda açlık yaşayanların sayısında artış var.Raporda yer alan verilere göre, açlık yaşayanların sayısı 2005 yılında 947 milyon seviyesindeydi. 2005-2015 döneminde yapılan etkin çalışmalar,kampanyalar ile 2015 yılına gelindiğinde açlık yaşayanların sayısı 785 milyon kişiye kadar düşürüldü. Fakat, 2015 yılından sonra açlık yaşayanların sayısı tekrar artmaya başladı. Yetersiz beslenen,açlık yaşayan insan sayısı 2018’de 811 milyonun üzerine çıktı.

Tahmin edileceği üzere, Afrika kıtası, açlığın en yaygın yaşandığı ve giderek arttığı kıta olarak öne çıkıyor.Asya ve Latin Amerika’da da artış gözleniyor.

 

Besin güvensizliği tehdit ediyor

Raporda, açlığın ötesinde gıda güvensizliğinin yayılmasına da dikkat çekiliyor. Verilere göre, dünya nüfusunun yüzde 17.2’sinin veya 1,3 milyar insanın, orta düzeyde besin güvensizliği yaşadığı, yani besleyici ve yeterli gıdaya düzenli erişemediklerini gösteriyor.

Orta ve şiddetli gıda güvensizlik seviyeleri birlikte ele alındığında, dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 26.4’ü, yani yaklaşık 2 milyar kişi gıda güvensizliği ile karşı karşıya. Bu yönüyle besin güvensizliği insanlığın geleceğini tehdit ediyor.

 

Obezite sorunu büyüyor

Dünyada sadece açlık sorunu yok. Aşırı beslenme ve obezite de önemli bir sorun. Gıda güvensizliği ile aşırı kilo ve obezite arasındaki ilişki (farklı yaş grupları arasında), ülkenin gelir düzeyine bağlı olarak değişiyor. Düşük-orta gelirli ülkelerde, gıda güvensiz bir evde yaşamak, fazla kilolu ya da obez olma olasılığını azaltırken veya hiç yaşanmazken, üst-orta ve yüksek gelirli ülkelerde, gıda güvensizliği bazı yaş gruplarında aşırı kilolu ya da obez olma olasılığını arttırıyor.

 

Türkiye’de durum nedir?

Türkiye’de bir çok konuda olduğu gibi açlık konusunda da net, güvenilir veriler yok. Ancak yaşanan ekonomik sorunlar, halkın alım gücünün zayıflaması ile tahminen nüfusun yüzde 20’si yoksul kabul ediliyor. Yoksul nüfus oranı kırsalda daha yoğun.Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun her ay yayınladığı açlık ve yoksulluk sınırı ile ilgili verilere bakıldığında bu sınırın altında yaşayanların sayısında artış olduğu söylenebilir.

Türk-İş’in son olarak Eylül ayında yayınladığı verilere göre, dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı yani açlık sınırı 2 bin 64 lira 52 kuruş. Bunun altında geliri olan açlık yaşıyor demektir.

Gıda harcaması ile birlikte giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı 6 bin 724 lira 81 kuruş olarak hesaplandı. Buna da yoksulluk sınırı deniliyor. Açlık sınırı ve yoksulluk sınırı altında yaşamak zorunda kalanların sayısında artış olduğu söylenebilir.

 

Gıdanın temeli tohum ve tarım

Her fırsatta söylediğimiz gibi gıdanın temeli tohum ve tarımdır. Tarımdaki sorunları çözmeden gıda sorununu çözmek mümkün değil. Türkiye, sahip olduğu tarım potansiyeli, biyoçeşitliliği ile, dünyada en son açlık ve yoksulluk sorunu yaşayacak ülke konumundadır.

Yanlış tarım politikaları ile, belki de bilinçli olarak bir çok üründe dışa bağımlı bir yapı oluşturuldu. Türkiye,soğan,patates,saman gibi akla bile gelmeyecek ürünleri bile ithal eder duruma geldi. Fiyatı artan her ürün ithal edilen bir politika uygulanıyor. İthalat politikası nedeniyle üretici tarımdan,üretimden uzaklaşıyor.Üreten köylü, tüketici konuma geçiyor.

Ancak, son dönemde tarım ve tohum konusunda ciddi bir farkındalık oluştu. Ülkenin her yerinde tarımın önemi,tohumun önemi daha çok konuşulmaya başlandı. Haftada bir kaç yerde tarım konusunda toplantılara katılıyoruz.

Pazar günü, Manisa’da Şehzadeler Belediyesi’nin düzenlediği Atalık Tohum Takas Şenliği’ne katıldık. Katılımcıların ata tohumlarına nasıl sahip çıktığını, tohumun önemini nasıl benimsediklerine tanık olduk.

Şehzadeler Belediye Başkanı Ömer Faruk Çelik, tarımsal üretim, atalık tohumları konusunda duyarlı. Çiftçilere destek olmak istiyor. Bu amaçla tohum üretimi konusunda attığı ciddi adımlar var. Atalık tohumlardan üretim yapılmasını teşvik ediyor. Seracılık konusunda atılacak adımlarla fide ve fidan yetiştiriciliği yapılacak.

Tarım ve tohum konusunda yerel yönetimlerin önemli rolü var. Tohum ve tarım konusunda oluşan duyarlılık harekete geçirilirse Türkiye, tarımda kendi kendine yeterliliğin çok ötesinde dünyanın en önemli gıda üreticisi,tedarikçisi olur. Özetle, Dünya Gıda Günü’nde tekrar hatırlatmakta yarar var: tohum bağımsızlığın gıda güvencesinin temelidir. yaygın deyimle, tohuma sahip olan gıdayı, gıdaya sahip olan ülkeleri yönetiyor. Tohumumuza,tarımımıza sahip çıkarsak gıda güvencesini sağlayabiliriz. Tarımın sorunları çözülmeden gıdanın sorunları çözülemez.

paylaş