İdlib krizi nasıl çözülür?

20 Şub 2020

Türkiye ile Rusya’yı, Türk ordusu ile Suriye ordusunu karşı karşıya getiren ve ABD-İsrail ikilisinin büyük memnuniyet duyduğu İdlib krizinin nasıl çözüleceği, Astana Platformu’nun geleceğinden Türk-Amerikan ilişkilerine kadar pek çok konuyu etkileyecek.

AKP’den ABD’ye yapılan çağrılara ve kamuoyunda oluşturulmaya çalışılan “yeniden Amerikancılığa” ve hepsinden önemlisi AKP ve MHP saflarında Suriye ile doğrudan savaş çığırtkanlığı yapılmasına rağmen, Ankara’nın Moskova’yla hareket etme yolunu koruyarak bir “yeni çözüme” razı olma olasılığı hâlâ yüksek…

Üstelik Erdoğan’ın konuşmalarına hâkim olmaya başlayan tona rağmen…

 Erdoğan’ın ‘çözümü’

Erdoğan, İdlib krizine “çözümünün” ne olduğunu önceki gün açıkladı: “İdlib’deki çözüm, rejimin saldırganlığının bir an önce durdurulması ve daha önce varılan anlaşmalardaki sınırlara ‘çekilme’sidir.”

Açık ki bu bir çözüm değil, eski “çözümsüzlüğe” dönüştür.

Zira son kriz, tam da “Soçi Mutabakatı’nın gereği yapılmıyor” diyerek Rusya desteğinde Suriye ordusunun o gereği yerine getirmeye başlaması nedeniyle çıktı.

Zira 17 Eylül 2018 tarihli Soçi Mutabakatı’nın 3. maddesine göre 15-20 km’lik silahsızlandırma bölgesi kurulacak, 6. maddeye göre 10 Ekim 2018’e kadar ağır silahlar, 5. maddeye göre de 10 Ekim 2018’e kadar radikal terörist gruplar bu silahsızlandırma bölgesinden çıkarılacaktı. 8. maddeye göre de M-4 ve M-5 otoyolu, 31 Aralık 2018’e kadar trafiğe açılacaktı.

Ancak bunlar yapılmadı. Tersine İdlib “radikal terörist” Nusra’dan (HTŞ) temizlenecekken, Nusra/HTŞ İdlib’de kontrol ettiği alanı büyüttü. Rusya Genelkurmay Başkanlığı bu gelişmeye dikkat çeken bir rapor açıkladı: “İdlib’de El Nusra güç topluyor, bölgenin yüzde 99’u onların kontrolünde” (26.4.2019).

Bu rapor üzerine önce Putin’in Suriye Temsilcisi Lavrentyev, “Türkiye’nin İdlib’de kontrolü kaybetmesi hayal kırıklığına yol açtı” (26.04.2019) dedi, ardından da Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, “Rusya’nın İdlib’deki Nusra varlığını kabullenmeyeceğini” ilan etti (29.04.2019)

Ve Moksova, 2019’un mayıs ayından itibaren, Soçi Mutabakatı’nın hedeflerinin gerçekleşebilmesi için zaman zaman Suriye ordusuna yeşil ışık yaktı. O tarihten bu yana süreç büyük kazaya yol açmadan iki ileri bir geri şeklinde götürüldü, ta ki bu yılın başında ortaya çıkan son krize kadar…

‘Rejim yıkma’ hayaline sarılma hatası

Hal böyleyken Erdoğan’ın, çözümü Suriye ordusunun eski sınıra çekilmeye bağlaması krize çözüm getirmez, eski çözümsüzlüğün sürdürülmesi anlamına gelir ki Moskova artık bunun mümkün olmadığını ve siyasi çözüme geçebilmek için “radikal teröristlerin” temizlenmesi gerektiğini savunuyor.

Oysa Hulusi Akar’ın geçen haftaki “Radikaller dahil ateşkese uymayanlara karşı zor kullanılacak, her türlü tedbir alınacak” (13.02.2020) açıklaması, Ankara’nın sahadaki pozisyonunu, HTŞ’yi terörist kabul ettiği resmi pozisyonuna uyumlu hale getireceği şeklinde yorumlandı. Ki doğrusu da budur.

Ancak Erdoğan’ın önceki gün yaptığı ve yukarıda “İdlib’de çözüm”e dair olanını verdiğimiz açıklamaları, hükümetin Türkiye’yi daha da sıkıntılı bir noktaya götürebileceğinin işaretlerini veriyor maalesef.

Erdoğan, “Suriye’yi terör örgütlerinden ve rejimden temizlemeden bize huzurla uyumak haramdır” diyerek Türkiye’nin önüne yeniden “rejimi yıkma” hayalini/hedefini koymuştur maalesef!

Ve Erdoğan, yeniden belirlediği bu hedefle ilgili olarak da Astana ortağı Rusya’yı uyarmaktadır: “Rusya’nın kendi halkına düşman bir rejime toprak kazandırma çabası, suni solunumla onun ömrünü uzatma gayretinden başka bir şey değildir. Bir süre sonra suni solunum da işe yaramayacak, rejim tümüyle bir celsede inşallah cesede dönüşecektir” (15.2.2020).

“Toprak kazandırma çabası” ne demek? O topraklar zaten Suriye toprağı değil mi? Vahim…

Önemle belirtelim: Şam rejiminin yıkılması üzerine inşa edilen her strateji çökmeye mahkûmdur. Ahmet Davutoğlu stratejisinin çöküşünden ders almayan AKP’nin yeniden aynı hatta girmeye eğilimli tavrı, Türkiye’yi bu kez daha da büyük bir sorunla karşı karşıya getirecektir.

Soçi Mutabakatı’na güncelleme

Soçi Mutabakatı hâlâ yürürlüktedir ve sahada güncellenebilecek esnekliktedir: Güncelleme İdlib krizine bölge yararına çözüm getirecektir.

1. Türkiye Suriye ordusunun kendi topraklarındaki egemenlik tesis etme çabasına karşı çıkmamalı, tersine önünü açmalıdır.

2. M-4 ve M-5 otoyolları trafiğe “tamamen” açılarak Şam’ın Halep ve Lazkiye’yle bağlantısının sağlanmasına destek verilmelidir.

3. Nusra/HTŞ’ye karşı Türk, Rus ve Suriye orduları işbirliği yaparak terörle mücadele etmelidir.

4. Türkiye, İdlib’in güneyindeki gözetleme noktalarını kuzeye çekmeli ve bunları Rusya ve Suriye ile eşgüdüm halinde göçe karşı bir tampon oluşturmanın aracı haline getirmelidir.

paylaş