Sen misin peçeyi yasaklayan?

10 Nis 2020

Müslüman hanımlara peçe yasağı getiren ülkelere bakıyorum, bütün sağlık çalışanları, bütün görevliler ve halk “peçeye” bürünmüş vaziyette. Yüzlerinde maskeler, baştan aşağı kapalı kıyafetler, ellerinde eldivenler. Tıpkı “şer’î tesettüre” tam olarak riâyet eden Müslüman hanımlar gibi…

Danimarka, Hollanda, Fransa, Belçika, İtalya, İspanya. İsviçre, Almanya, Avusturya, Bulgaristan, Avrupa’da peçe yasağını gündeme getiren ülkelerdi. Bir kısmında parlamentoda tartışıldı. Birçoğunda yasak getirildi. Ağır para cezası ve hapis cezası getirenler oldu. Sen misin peçeyi yasaklayan? Bir korona fırtınası esti, bütün o yasakçı ülkeler baştanbaşa peçeye bürünüverdi. Rabbim nasıl da insanları terbiye ediyor, nasıl da ders veriyor?..

Aslında bütün dünya koronadan “korunmak” için çarşafa ve peçeye büründü. Nasıl gözle görünmeyen virüse karşı çarşaf, peçe, eldiven benzeri bir kıyafete bürünülmekteyse; hanımların, virüs gibi pis nazarlardan korunması için de çarşaf, peçe ve eldivene ihtiyaçları vardı. Bu kıyafet de doğrudan Allah-u Azimüşşân’ın emriydi.

Kimse kusura bakmasın, biz öyle “kıvıran”, “lafı eğip büken”, “keyfine göre fetva veren” hocalardan değiliz. Allah’ın dini neyse o… Hanımlar için şer’î tesettür de belli. 350 bin tefsirin işaretiyle o tesettür şekli çarşaftır. Ya da Erzurum ve Karadeniz Bölgesi’nde de örneği görülen kıyafetlerdir. Adına ne derseniz deyin, ev kıyafetleri de örtülecek, cemalin tezahür yeri olan yüz de örtülecek. Böylece fitne kapısı kapanacak. Bunu yapamayanlar da tevbe istiğfar edecek. “Yok şöyle, yok böyle!” denilmeyecek. Yeter artık, yeter! Allah’ın dinini eğip bükme, yeter!

Biz en sağlam delillere dayanarak “Hanımların Siperi ve Kal’ası: TESETTÜR” (Tuğra Yayınları) ve “İslâm’da Haremlik-Selamlık” (Çığır Yayınları) kitaplarımızda hanımların bu tesettür şeklini  belgeleriyle gözler önüne sermeye çalıştık.

Yüzün kapatılması, yani peçe ile ilgili sahabelerden nakleden iki rivayeti teberrüken aktaralım:  İbn-i Cerir Taberî, İbn-i Sirin’in şöyle dediğini rivayet etmiştir. İbn-i Sirin demiştir ki: “Ubeydes-Selmani’den ‘cilbablarını üzerlerine örtsünler’ meâlindeki âyet hakkında sordum. Hicabın şeklini şöyle târif etti:

‘Üzerindeki milhafeyi (çar ve çarşaf dedikleri kaftanı) kaldırıp, onunla –baştan ayağa kadar—bütün vücudunu örttü. Ve o çarşafla bütün başını, ta kaşlarına kadar kapattı ve yüzünü de örttü. Yalnız yüzünün sol tarafındaki yerden sol gözünü tek açık bıraktı.” (Taberî Tefsiri, c. 22)

Yine İbn-i Cerir ve Ebu Hayyan, Hz. İbn-i Abbas (R.A.)’dan şöyle dediğini rivayet ediyorlar:

“Kadın, cilbabını cebin denilen yüz cephesinin her iki tarafına kadar getirip kapatır. Bağlayarak, ondan sonra örtüsünü burnu üzerine atar. Her ne kadar iki gözü açık kalsa dahi. Fakat boynunu, göğsünü ve yüzünün büyük çoğunluğunu (yani, gözleri açık kalabileceğinden dolayı yüzünün hepsini denmeyip ekserisini demiş) örter.” (Bahr-ül Muhit, c. 7, shf: 250)

Neden böyle? Rabbimizin kadına verdiği büyük değerden dolayı. Bakınız değerli mücevherler nasıl korunuyor? Hele bir de elmas gibi çok değerli mücevherler ise, kasa, elektronik alarm sistemi, vs. ile kat kat koruma sistemi ile muhafaza altına alınır. İşte İslâm’da hanımlar da öyle değerlidir. Rabbimiz bir hanımı hangi erkeklerin görebileceğini bizzat Kur’an-ı Kerim’de belirtmiştir. (Nur Sûresi/31) Hanımları korumak için, “Vegarnâ fî büyûtikünne” [Evlerinizde vakarınızla oturun] (Ahzâb Sûresi/33) buyurmuştur. Gayr-i Müslim hanımlar gibi, Müslüman hanımlar da bu İlâhî emri dinlemediler, şimdi korona sebebiyle mecburen evlerinde oturuyorlar.

Allah-u Azimüşşân’ın her emrinde bir değil, binlerce hikmet var. Bunlardan bir kısmına bizim aklımız erer, bir kısmına ermez. Biz Müslümanlara düşen; “Semi’na ve eta’nâ” [İşittik (kabul ve) itaat ettik] (Nur Sûresi/51) demektir. Allah-u Azimüşşân’ın emirlerini ya adam gibi kabullenir ve itaat ederiz. Ya da son hâdisede olduğu gibi cebren kabulleniriz. Peçe bir örnek. Diğer bütün hükümler de böyle… Onları kabullenmek için illâ koronalar mı gerek?
paylaş