- Tarım Dünyası
22 Nis 2020
Koronavirüsün tarıma etkileri konusunda ülke adeta ikiye bölündü. Hükümet, Tarım ve Orman Bakanlığı yetkililerine bakılırsa her üründe yeterli stok var. Endişe edilecek bir durum yok. Hükümet karşıtlarına göre ise, tarımda hemen her ürün ithal ediliyor, ithalat yapılamazsa kıtlık kapıda, Türkiye aç kalacak. Aslında iki tarafın da söyleminde doğruluk payı olduğu gibi eksiklikler de var.
Tarımla ilgili yeni bir düzen kurulurken geçmişe takılıp kalmak yerine geçmişten ders alarak neler yapmamız gerektiği konusunda herkesin fikirlerini paylaşması ve ülke için doğru bir tarım politikası oluşturmakta yarar var.
Yaklaşık çeyrek asırdır tarım yazan bir gazeteci olarak, hep söylediğimizi bir kez daha tekrarlayalım. Sahip olduğu tarımsal potansiyeli doğru değerlendirirse, üretim odaklı politika uygulanırsa, Türkiye, kendi kendine yeterli olacağı gibi, başka ülkelerdeki insanların da en azından bir bölümünü besleyebilir.
Hep diyoruz ya zengin toprakların yoksul insanları olmayı hak etmiyoruz. Potansiyel ayrı, onu değerlendirmek ve üretimle ortaya çıkarmak ayrı. Üretmez, ithal edersen gün gelir paran olsa bile ithal edemezsin. İşte o zaman kıtlık da olur,açlık da.
Yıllardır tarımdan uzaklaştırılan,üretimden koparılan çiftçiyi bir günde tarıma kazandırmak mümkün değil. Ayrıca çiftçinin üretim yapması için para kazanması gerekiyor. Bunun için tarımsal girdilerin temininde,tarımsal desteklemelerde, araştırma,geliştirme, teknoloji kullanımında üretimi ve çiftçiyi destekleyici politikalar uygulanması gerekir.
Tarım ve gıdada Türkiye’nin kendine yeterli olduğu bir çok ürün var. Ama yanlış politikalar sonucunda soğan, patates bile ithal edildi. Miktarı önemli değil ama, saman ithal edildi. Bunlardan ders alarak geleceğe bakmakta yarar var. Çünkü, koronavirüs ile mücadele mutlaka başarıya ulaşacaktır. Fakat, yarın başka virüsler çıkacak. Tarım ve gıdada üretimin ve kendine yeterliliğin önemi her geçen gün daha da artacaktır.
SOYA: En kritik ürünlerden birisi soya. Hayvancılıkta yem hammaddesi ve gıdada kullanılan soyada Türkiye’nin yıllık ortalama tüketimi 3 milyon tonun üzerinde. Bunun sadece 150 bin tonu üretiliyor. Kalan yüzde 95’i ithal ediliyor. İthalatın da neredeyse tamamı genetiği değiştirilmiş (GDO) soya. Türkiye’nin soya ihtiyacını kısa vadede üretmesi mümkün görünmüyor. Yem sanayi için önemli bir ürün olan soyaya alternatif ürün bulunabilir mi bunu araştırmak gerekiyor.
MISIR: Hem yem sektöründe hem de gıda sektöründe kullanımı yaygın olan mısır ve türevlerinde Türkiye’nin kendine yeterliliği yüzde 70 civarında. 2019 yılında 3 milyon 588 bin ton mısır ithal eden Türkiye, yaklaşık 6 milyon ton üretim yapıyor. Mısır da bir kaç yıl öncesine kadar Türkiye büyük oranda kendine yeterliydi. Ancak, mısıra verilen desteğin azaltılması üretimin azalmasına neden oldu. İthalat arttı. Mısır üretiminin artırılmasındaki en büyük engel su sorunu. Çok su tüketen mısır için doğru karar vermek önemli.
AYÇİÇEĞİ: Ayçiçeğinde Türkiye’nin üretimi 1.9 milyon ton. İthalatı ise 1.2 milyon ton ihtiyacın yüzde 66’sı üretiliyor.Yüzde 34’ü ithal ediliyor. İthalat yapılamadığında ayçiçeği yağı, yem için ithal edilen ayçiçeği küspesi fiyatları artıyor ve ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Bu nedenle ithalatta sürekli vergi oranları değiştiriliyor. Türkiye, ihtiyacı olan ayçiçeğinin tamamını üretebilir. Bunun için üretimin desteklenmesi gerekiyor.
BUĞDAY: Bazı yıllar 21, bazı yıllar 19 milyon ton olmak üzere ortalama 20 milyon ton buğday üretimi olan Türkiye, kendine yeterli. Ancak, buğday ithal ederek un, makarna ve diğer mamuller ihraç ediliyor. Dünya un ihracatında birinci, makarna ihracatında ikinci olan Türkiye, ithalata bağımlı olarak bu ihracatı sürdürmesi her zaman sorun olacak. Bu nedenle yerli üretime dayalı ihracatın benimsenmesi için buğday üretiminin artırılması gerekiyor.
PİRİNÇ: Yeterlilik oranı yüzde 69.2. Türkiye, pirinç ihtiyacının yaklaşık yüzde 30’unu ithalatla karşılıyor. Dolayısıyla dünya pirinç fiyatlarının artması,ithalatta sorun yaşanması iç piyasada her zaman sorun olacaktır. Çeltik üretiminde önemli başarılara imza atan Türkiye, verimliliği artırarak, çeltik üretiminden vazgeçen bölgelerde üretimi yeniden canlandırarak kendi ihtiyacını karşılayabilir.
BAKLİYAT ÜRÜNLERİ: Kuru Fasulye ve mercimekte Türkiye kendine yeterli değil. Kuru fasulye üretiminde ihtiyacın yüzde 72’sini, kırmızı mercimekte yüzde 74.9’unu, yeşil mercimekte yüzde 86.8’ini karşılayan Türkiye, bu ürünlerde de ithalat yapmak zorunda. Nohutta ise kendine yeterli. Son yıllarda nohutta sağlanan üretim artışı mercimek ve fasulyede de sağlanırsa bu ürünlerde ithalata gerek kalmaz.
Ayrıca besilik, damızlık ve bazı durumlarda kasaplık canlı hayvan ve kırmızı et ithalatı yapılıyor. Bu dönemde ithalata kısıtlama getirilse de üretim artırılmazsa ithalat yine kaçınılmaz olacak.
Dışa bağımlılıktan kurtulmak için tohumdan başlanarak ıslah çalışmalarının, çeşit geliştirmenin, hayvancılıkta ıslahın önemi dikkate alınarak araştırma- geliştirme çalışmalarına,verimliliğe odaklanmak gerekir. Üretmezsek aç kalırız, üretirsek dünyayı besleriz. Türkiye böyle bir ülke.
Mustafa Kemal Atatürk’ün 100 yıl önceden armağanı olan, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramınızı kutlar, çocuklar gibi temiz,sağlıklı, önyargısız,barış içinde bir gelecek diliyorum.
Tarımla ilgili yeni bir düzen kurulurken geçmişe takılıp kalmak yerine geçmişten ders alarak neler yapmamız gerektiği konusunda herkesin fikirlerini paylaşması ve ülke için doğru bir tarım politikası oluşturmakta yarar var.
Yaklaşık çeyrek asırdır tarım yazan bir gazeteci olarak, hep söylediğimizi bir kez daha tekrarlayalım. Sahip olduğu tarımsal potansiyeli doğru değerlendirirse, üretim odaklı politika uygulanırsa, Türkiye, kendi kendine yeterli olacağı gibi, başka ülkelerdeki insanların da en azından bir bölümünü besleyebilir.
Üretmezsen dışa bağımlı olursun
Burada anahtar sözcük üretimdir. Üretmezsen dışa bağımlı olursun. Üretmezsen kıtlık da olur,yoksulluk da olur.Hep diyoruz ya zengin toprakların yoksul insanları olmayı hak etmiyoruz. Potansiyel ayrı, onu değerlendirmek ve üretimle ortaya çıkarmak ayrı. Üretmez, ithal edersen gün gelir paran olsa bile ithal edemezsin. İşte o zaman kıtlık da olur,açlık da.
Yıllardır tarımdan uzaklaştırılan,üretimden koparılan çiftçiyi bir günde tarıma kazandırmak mümkün değil. Ayrıca çiftçinin üretim yapması için para kazanması gerekiyor. Bunun için tarımsal girdilerin temininde,tarımsal desteklemelerde, araştırma,geliştirme, teknoloji kullanımında üretimi ve çiftçiyi destekleyici politikalar uygulanması gerekir.
Tarım ve gıdada Türkiye’nin kendine yeterli olduğu bir çok ürün var. Ama yanlış politikalar sonucunda soğan, patates bile ithal edildi. Miktarı önemli değil ama, saman ithal edildi. Bunlardan ders alarak geleceğe bakmakta yarar var. Çünkü, koronavirüs ile mücadele mutlaka başarıya ulaşacaktır. Fakat, yarın başka virüsler çıkacak. Tarım ve gıdada üretimin ve kendine yeterliliğin önemi her geçen gün daha da artacaktır.
İşte o kritik ürünler!
Bu çerçeveden bakılınca bugün tarım ve gıda için kritik ürünler var. Türkiye’nin kendine yeterli olamadığı ürünler. Bu konuda neler yapılabilir? sorusuna yanıt bulmak için o ürünlere bakmakta yarar var.SOYA: En kritik ürünlerden birisi soya. Hayvancılıkta yem hammaddesi ve gıdada kullanılan soyada Türkiye’nin yıllık ortalama tüketimi 3 milyon tonun üzerinde. Bunun sadece 150 bin tonu üretiliyor. Kalan yüzde 95’i ithal ediliyor. İthalatın da neredeyse tamamı genetiği değiştirilmiş (GDO) soya. Türkiye’nin soya ihtiyacını kısa vadede üretmesi mümkün görünmüyor. Yem sanayi için önemli bir ürün olan soyaya alternatif ürün bulunabilir mi bunu araştırmak gerekiyor.
MISIR: Hem yem sektöründe hem de gıda sektöründe kullanımı yaygın olan mısır ve türevlerinde Türkiye’nin kendine yeterliliği yüzde 70 civarında. 2019 yılında 3 milyon 588 bin ton mısır ithal eden Türkiye, yaklaşık 6 milyon ton üretim yapıyor. Mısır da bir kaç yıl öncesine kadar Türkiye büyük oranda kendine yeterliydi. Ancak, mısıra verilen desteğin azaltılması üretimin azalmasına neden oldu. İthalat arttı. Mısır üretiminin artırılmasındaki en büyük engel su sorunu. Çok su tüketen mısır için doğru karar vermek önemli.
AYÇİÇEĞİ: Ayçiçeğinde Türkiye’nin üretimi 1.9 milyon ton. İthalatı ise 1.2 milyon ton ihtiyacın yüzde 66’sı üretiliyor.Yüzde 34’ü ithal ediliyor. İthalat yapılamadığında ayçiçeği yağı, yem için ithal edilen ayçiçeği küspesi fiyatları artıyor ve ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Bu nedenle ithalatta sürekli vergi oranları değiştiriliyor. Türkiye, ihtiyacı olan ayçiçeğinin tamamını üretebilir. Bunun için üretimin desteklenmesi gerekiyor.
BUĞDAY: Bazı yıllar 21, bazı yıllar 19 milyon ton olmak üzere ortalama 20 milyon ton buğday üretimi olan Türkiye, kendine yeterli. Ancak, buğday ithal ederek un, makarna ve diğer mamuller ihraç ediliyor. Dünya un ihracatında birinci, makarna ihracatında ikinci olan Türkiye, ithalata bağımlı olarak bu ihracatı sürdürmesi her zaman sorun olacak. Bu nedenle yerli üretime dayalı ihracatın benimsenmesi için buğday üretiminin artırılması gerekiyor.
PİRİNÇ: Yeterlilik oranı yüzde 69.2. Türkiye, pirinç ihtiyacının yaklaşık yüzde 30’unu ithalatla karşılıyor. Dolayısıyla dünya pirinç fiyatlarının artması,ithalatta sorun yaşanması iç piyasada her zaman sorun olacaktır. Çeltik üretiminde önemli başarılara imza atan Türkiye, verimliliği artırarak, çeltik üretiminden vazgeçen bölgelerde üretimi yeniden canlandırarak kendi ihtiyacını karşılayabilir.
BAKLİYAT ÜRÜNLERİ: Kuru Fasulye ve mercimekte Türkiye kendine yeterli değil. Kuru fasulye üretiminde ihtiyacın yüzde 72’sini, kırmızı mercimekte yüzde 74.9’unu, yeşil mercimekte yüzde 86.8’ini karşılayan Türkiye, bu ürünlerde de ithalat yapmak zorunda. Nohutta ise kendine yeterli. Son yıllarda nohutta sağlanan üretim artışı mercimek ve fasulyede de sağlanırsa bu ürünlerde ithalata gerek kalmaz.
Daha az kritik öneme sahip ürünler
Yeterlilik oranları bakımından daha az kritik öneme sahip ürünler var. Cevizde yeterlilik oranı yüzde 74, bademde yüzde 82, arpada yüzde 94.7, taze soğanda yüzde 94.2, kuru soğanda 97.4, sarımsakta 99, çayda 96.8, muzda 79.3 ve başka ürünler de var.En sorunlu alanlardan birisi hayvancılık
Türkiye’nin en kritik alanlarından birisi hayvancılık. Hayvancılığın ana girdilerinden yemde yüzde 50’nin üzerinde dışa bağımlıyız. Karma yem üretiminde kullanılan soya, mısır, ayçiçeği, kepek, küspe ve daha bir çok ürün ithalatla karşılanıyor. Türkiye Yem Sanayicileri Birliği kayıtlarına göre, ayçiçeği, soya, mısır ve bunların türevleri dahil Türkiye’nin yem hammaddeleri ithalatı 2019 yılında 13 milyon 123 bin ton oldu. Ödediğimiz döviz 4 milyar 818 milyon dolar.Ayrıca besilik, damızlık ve bazı durumlarda kasaplık canlı hayvan ve kırmızı et ithalatı yapılıyor. Bu dönemde ithalata kısıtlama getirilse de üretim artırılmazsa ithalat yine kaçınılmaz olacak.
Yeterlilik oranı yüksek ürünler
Türkiye’nin kendisine yeterli olduğu ve dünyada ihracatta söz sahibi olduğu çok sayıda ürün var. İlk akla gelenler, fındık, üzüm, kayısı, incir, limon, mandalina, nar, portakal, mandalina, elma, şeftali, greyfurt, havuç, domates, kabak, biber, hıyar, bezelye, ıspanak, pırasa, lahana, marul, patlıcan.Ne yapmalı?
Bu dönem artıları ile eksileri masaya koyup tartışmanın ve karar vermenin zamanı. Türkiye günü kurtarmak yerine orta ve uzun vadeli plan yapmak zorunda. Hangi ürünlerin üretimini artıracağını, hangi ürünlerin ekiminden vazgeçeceğini, boş tarım arazilerini nasıl değerlendireceğini hesaplamak ve karar vermek zorunda.Dışa bağımlılıktan kurtulmak için tohumdan başlanarak ıslah çalışmalarının, çeşit geliştirmenin, hayvancılıkta ıslahın önemi dikkate alınarak araştırma- geliştirme çalışmalarına,verimliliğe odaklanmak gerekir. Üretmezsek aç kalırız, üretirsek dünyayı besleriz. Türkiye böyle bir ülke.
Mustafa Kemal Atatürk’ün 100 yıl önceden armağanı olan, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramınızı kutlar, çocuklar gibi temiz,sağlıklı, önyargısız,barış içinde bir gelecek diliyorum.