Suriye’nin petrolü Suriyelilerindir

07 Ağu 2020

ABD’li Delta Energy şirketinin Suriye’nin kuzeydoğusunda PKK’nin uzantısı PYD/YPG ile petrol anlaşması yapması, göstere göstere geldi:

ABD Başkanı Donald Trump bir yıl önce “Kürtlerin petrol bölgelerine yönelme zamanı gelmiştir” diyerek işareti vermişti (24.10.2019).

Aynı gün, ABD’li Senatör Lindsey Graham Beyaz Saray’da ABD Genelkurmay Başkanı Org. Mike Milley’den brifing aldıktan sonra gazetecilere konuşmuş ve “Pentagon, Suriye petrolü için plan hazırlıyor” demişti.

Nitekim ertesi gün ABD Savunma Bakanı Mark Esper, “Suriye’nin kuzeydoğusundaki bazı ABD birliklerinin, bölgedeki petrol yataklarını korumak amacıyla burada kalmaya devam edeceğini” açıklamıştı (25.10.2019). Ardından Beyaz Saray, Trump’ın “Suriye’deki petrol sahaları için askeri operasyonlara onay verdiğini” duyurdu (6.11.2019). Sonrasında ABD, bölgede yeni bir askeri üs daha kurdu (5.12.2019) ve Deyr ez Zor’da YPG kontrolündeki doğalgaz sahası yakınlarına alçak irtifa hava savunma füze sistemi konuşlandırdı (28.05.2020). Yani petrol anlaşması adım adım, göstere göstere geldi... Hatta ABD, bu süreçte PKK’nin Suriye kolu PYD/YPG ile Barzani’nin Suriye’deki kolu ENKS arasında bir anlaşma yapılmasını da sağladı.

Erdoğan’ın ABD’ye petrol teklifi

Peki, tüm bu süreçte Türkiye ne yaptı? Yapılacak olan en kötü taktik hamleyi yaptı!

Erdoğan ABD’ye işbirliği çağrısında bulundu: “Gelin Deyr ez Zor’dan ve Kamışlı’dan çıkan petrolün satışını yapalım ama buradan hep güvenli bölge diyorsunuz, güvenli bölgeyi buradan elde edeceğimiz gelirle inşa edelim. Biz bu işin müteahhitliğini yaparız. Parasal kaynağını da buradan elde ediyorsak, biz plan, proje çalışmalarını yaptık” (15.12.2019).

Yani AKP hükümeti ABD’ye, “petrol anlaşmasını PYD’yle değil, benimle yap” diyordu. Tıpkı ABD’nin IŞİD stratejisinin esasını anlamayarak, “IŞİD’e karşı PYD’yle değil, benimle çalış” dediği gibi...

Esad’ın işbirliği teklifi

Hatta Şam yönetimine göre ABD tarafından çalınan Suriye petrolü zaten Türkiye’ye satılıyordu. Esad’ın konuyla ilgili Çin televizyonuna yaptığı açıklama, aslında altında işbirliği teklifi olan bir uyarıydı: “Türk rejimi, önce Nusra, sonra IŞİD ve bugün de ABD ile bölgenin petrolünün satışı konusunda doğrudan bir rol oynuyor” (16.12.2020). Meselenin yanlışı işte burada: Suriye petrolünün Şam yönetiminin egemenliğine aykırı olarak çıkarılıp satılmasını siz yaptığınız takdirde meşru görürseniz, başkası yaptığında da eliniz kolunuz bir ölçüde bağlanmış olur!

ABD’nin petrolü AKP ya da PKK ile çıkarıp satması arasında sonuçları bakımından bir fark yoktur. İkisi de uluslararası hukuka aykırıdır. Çünkü Suriye’nin petrolü Suriyelilerindir. Uluslararası hukuka uygunluğun ölçütü Şam’ın rızasıdır.

Ankara’nın Şam karşıtlığı, ABD’nin PKK’yle anlaşarak Suriye petrolünü çalmasını pratikte kolaylaştırmaktadır!

Şam’la anlaşmak, sorunların anahtarı

Buradan dönüş yolu kapalı mı peki? Elbette hayır.

AKP’nin yanlış dış politikasını Türkiye’nin kaldırması gün geçtikçe zorlaşmaktadır ve Türkiye bu iç sorununu er geç çözecektir.

Dönüş yolu da şudur: Şam’la anlaşmak artık pek çok meselenin anahtarıdır: Şam’la anlaşan Ankara, ABDPKK ortaklığını bozar, yalnızlaştığı Doğu Akdeniz’de müttefik kazanır, Türkiye-Suriye yakınlaşması Mısır’ı kazanır, Türkiye-Suriye-Mısır işbirliği de Libya’da büyük aktörleri devre dışı bırakan bir çözüm getirir...

ABD’nin ‘Kürt kanı’ üzerine kurduğu oyun

Bitirirken belirtelim.

Dün benzerini Irak’ta Barzani yapmıştı; Irak petrolünü “Kürt petrolü” varsayarak, AKP hükümeti desteğiyle İsrail’e pazarlamıştı.

PYD’nin de benzer şekilde Suriye petrolünü “Kürt petrolü” varsayarak ABD’yle birlikte satmaya kalkması, Kürtlere büyük kötülüktür.

Bu coğrafyada ABD emperyalizmine güvenerek Türk ve Arap düşmanlığı kazanmanın Kürtlere bir hayrı olmayacaktır. Ankara ve Şam ise ABD’nin “Kürt petrolü” dediği ama aslında “Kürt kanı” üzerine kurduğu bu oyunu bozabilecek potansiyele sahiptir: Önce ABD karşıtı işbirliği yaparak, ardından da vatandaşları olan Kürtlerin yararını gözeterek...

paylaş