Yasaklanan editoryal yazı: Hayat kurtarıcı ortaklık olarak 'Sputnik' aşısı

12 Ağu 2020

Rusya'nın Kovid-19 aşısı geliştirme geçmişinin anlatıldığı ve Rusya'nın uluslararası toplumla işbirliğine hazır olduğunun vurgulandığı editoryal yazı, Batı'nın önde gelen tüm medya kuruluşları tarafından görmezden gelindi.

Bu nedenle, görüşlerimizi uluslararası hedef kitleyle paylaşmak ve Rus Kovid-19 aşısı hakkındaki olumlu bilgilere yönelik ablukayı delmek için onu olduğu gibi yayınlama kararı aldık. Dünyada tescil edilen ilk koronavirüs aşısının geçmişini ve bazı yönlerini okurlarına aktarmayı yararlı bulunan tüm medya kuruluşlarına bu makaleyi yayınlama hakkı tanıyoruz. Bu bilginin, en büyük küresel meydan okumayla mücadeleye yönelik uluslararası çabalar açısından belirleyici öneme sahip olduğunu düşünüyoruz ve bu makalenin neden görmezden gelindiğine okurların bizzat karar vermelerini istiyoruz. Ayrıca aşı hakkında tam ve güncel bilgileri sağlamak için www.sputnikvaccine.com sitesini hizmetinize açtık.

'Rusya'nın Kovid-19 aşısı geliştirmedeki başarısının kökleri geçmişe dayanıyor'

'Sputnik anı' gerçekleşti. Dünyanın ilk tescilli Kovid-19 aşısı olan ve 1957 yılında uzayı insanlığın araştırmalarına açan Sovyet uydusunun şoke edici şekilde fırlatılmasını anımsatan Rus aşısı 'Sputnik V' üretildi. Bu yeni dönem, sadece rekabeti getirmedi, aynı zamanda ABD ve SSCB'nin 'Apollon' ve 'Soyuz' ortak misyonu da dahil olmak üzere birçok ortak çabayı beraberinde getirdi.

Kovid-19 aşısı dünyada en öncelik konu durumunda ve birçok ülke, kuruluş ve şirket bir aşı geliştirmeye yakın olduklarını söylüyor. Bazı ülkeler, bu yılın sonuna kadar kendi aşılarını üretebilir. Siyasi engellerin, insanlığın son yıllarda karşılaştığı en büyük problem karşısında erişilebilir en iyi teknolojilerin tüm insanların yararına kullanılmasını engellememesi önemlidir.

Maalesef bazı uluslararası politikacılar ve medya kuruluşları, Rusya tarafından geliştirilen adenovirüs vektörüne dayalı kanıtlanmış aşı platformunun temelindeki bilimsel verileri incelemek yerine Rus aşısına olan güveni zayıflatma siyasetine ve girişimlerine odaklanmayı tercih etti. Bu yaklaşımın yapıcılıktan uzak olduğunu düşünüyoruz ve Kovid-19 salgını karşısında aşılara yönelik 'siyasi ateşkes' çağrısı yapıyoruz.

Rusya'nın yüzyıllardır aşı araştırmalarında dünya liderlerinden biri olduğu dünyada geniş kesimlerce biliniyor. Rus İmparatoriçesi Büyük Yekaterina'nin ABD'de ilk aşının geliştirilmesinden 30 yıl önce, 1768'de ülkenin ilk çiçek aşısını elde etmesi bunun bir örneğidir.

1892'de Rus bilim insanı Dmitriy İvanovskiy, mozaik hastalığının bulaştığı tütün yapraklarını incelerken olağandışı bir etki gözlemledi. Bilim insanı bakterileri filtreledikten sonra bile yapraklar bulaşıcı kaldı. İlk virüsün mikroskop altında görülebilmesinden neredeyse yarım asır geçmesine rağmen, İvanovskiy'in araştırmaları viroloji adı verilen yeni bir bilimin temellerini attı.

Rusya, Dmitriy İvanovskiy'in buluşlarıyla birlikte viroloji ve aşı araştırmalarında dünya liderlerinden biri haline geldi ve Paris'teki Fransız biyolog Louis Pasteur'un laboratuvarında öğrenim gören ve 1886'da Rusya'da dünyanın ikinci kuduz aşısı uygulama istasyonunu açan araştırmacı Nikolay Gamaley gibi birçok yetenekli bilim insanı yetiştirdi.

Sovyetler Birliği, virüsler ve aşılar ile ilgili araştırmaları desteklemeye devam etti. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra doğan herkes çocuk felci, tüberküloz ve difteri hastalığına karşı zorunlu olarak aşılandı. Soğuk Savaş dönemindeki işbirliğinin nadir bir örneği olarak önde gelen üç Sovyet virolog, milyonlarca insanın hayatını kaybetmesine neden olan ölümcül hastalık çocuk felcine karşı geliştirilen ABD aşısı için Sovyetler Birliği'nde test imkanları sunmak üzere 1955'te ABD'ye gitti. Eğer o zaman işbirliği yapabildilerse, şimdi bunu yeniden yapabiliriz ve yapmalıyız.

Rus ve Sovyet bilim insanlarının onlarca yıllık çabaları, Nikolay Gamaley Ulusal Epidemiyoloji ve Mikrobiyoloji Merkezi gibi mükemmel bir araştırma tesisinin kurulmasını sağladı. Bu tesis, benzersiz koruma teknikleri kullanılarak oluşturulan dünyanın en zengin 'viral kütüphanelerinin' birinden deneysel hayvan yetiştirme merkezlerine kadar geniş bir yelpazeye sahiptir. Kovid-19'a karşı dünyanın ilk onaylı aşısını oluşturmamızı sağlayan bu mirastan gurur duyuyoruz. Aşımız için halihazırda 1 milyar dozluk uluslararası talep aldık ve bu hacmi artırmak amacıyla yılda 500 milyon dozluk üretimi öngören uluslararası mutabakatlar yaptık.

Gerçek sır

Batı’da birçok medya kuruluşu ve politikacı bugün Rusya’da Kovid-19 aşısını geliştirme hızını sorguluyor, etkinliği ve gerçekliği konusunda şüpheler uyandırmaya çalışıyor. Bu hızın sırrı, Rusya’nın aşı araştırmaları alanındaki deneyimi. Gamaleya Merkezi, 1980’li yılların başından bu yana insan adenoidlerinde bulunan ve genellikle bir virüsten bir hücreye genetik materyal sevk eden taşıyıcılar olarak soğuk algınlık yayan adenovirüsleri kullanan teknoloji platformu geliştirme çabalarına öncülük ediyor. Enfeksiyona neden olan adenovirüs geni siliniyor, başka bir virüsün protein koduna sahip gen ekleniyor. Bu eklenen eleman küçük, virüs için tehlike oluşturmaz ve vücut için güvenli, ama yine de bağışıklık sisteminin yanıt vermesine ve bizi enfeksiyondan koruyan antikorlar üretmesine yardımcı oluyor.

Adenovirüse dayalı vektör teknoloji platformu, yeni ortaya çıkan virüslerin ürettiği genetik materyallerin etkisiyle baştaki vektör taşıyıcının değişmesi sayesinde yeni aşıların oluşturulmasını basitleştiriyor ve hızlandırıyor. Bu tür aşılar, bağışıklık oluşturmak amacıyla insan vücudunun güçlü tepkisini ortaya çıkarırken genel taşıyıcı modifikasyon ve pilot üretim süreci sadece birkaç ay sürüyor.

İnsan adenovirüsleri, bu şekilde geliştirilmesi en kolay olanlar arasında ve bu yüzden taşıyıcı olarak çok popüler. Kovid-19 salgının başından bu yana Rus bilim insanlarının yapması gereken tek şey, yeni koronavirüsten kodlama genini çıkarmak ve insan hücresine ulaştırılması için tanıdık bir adenoviral taşıyıcıya aşılamaktı. Bilim insanlarımız, bilinmeyen alana girmek yerine denenmiş, mevcut teknolojiye başvurmaya karar verdi.

Son araştırmalar ayrıca uzun vadeli bağışıklığın oluşturulması için aşının iki kez yapılması gerektiğini gösteriyor. Rus araştırmacılar, 2015’ten bu yana çift vektörlü yaklaşım üzerinde çalışıyor, Kovid-19 aşısında Ad5 ve Ad26 olmak üzere iki tip adenoviral vektör kullanma fikri de buradan kaynaklanıyor. Böylece birinci tip vektöre karşı bağışıklık geliştiren vücudu aldatıyor, diğer vektörün kullanıldığı ikinci enjeksiyonla aşının etkisini güçlendiriyorlar. Bu, insan vücudu dediğimiz kaleye önemli kargo ulaştırmaya çalışan iki trene benzer. Bu kalenin, antikor üretebilmesi için bu kargoya ihtiyacı var. Kargonun kaleye ulaşması için ikinci trene ihtiyacınız var. İkinci tren, vücudun bağışıklık sistemi tarafından saldırıya uğrayan ve kimliği tespit edilen ilkinden farklı olmalı. Diğer aşı üreticilerin elinde tek bir tren varken bizim elimizde iki tane var.

Gamaleya Merkezi daha önce bu çifte vektörlü yaklaşımı kullanarak Ebola aşısını geliştirip tescil ettirmişti. Bu aşı son birkaç yılda binlerce kişiye yapılarak aşı için kanıtlanmış platform oluşturulmuştu. Kovid-19 aşısı için de bu platformdan yararlanıldı. Gine’de yaklaşık 2 bin kişi, 2017-2018 döneminde Gamaleya Merkezi’nin aşısını aldı. Gamaleya Merkezi, Ebola aşısı için uluslararası patente sahip.

Çift vektörlü yaklaşım

Gamaleya Merkezi, grip ve Orta Doğu solunum sendromu (MERS) aşısını geliştirmek için adenoviral vektörlerden yararlanmıştı. Her iki aşı da halihazırda klinik testlerin son aşamasında bulunuyor. Bu başarılar, Kovid-19 salgını ortaya çıkmadan önce küresel sağlık tehditlerinin olmadığı koşullardan uluslararası ilaç endüstrisi genellikle yeni aşı araştırmalarının önemini hafife alırken Rus laboratuvarlarının zaman kaybetmediğini gösteriyor.

Diğer ülkeler, adenoviral vektörlere dayalı aşılar geliştirerek bizi takip ediyor. Oxford Üniversitesi, insan adenovirüslerinden farklı olarak daha önce onaylanmış aşılarda kullanılmayan maymun adenovirüsünü kullanıyor. ABD’nin Johnson & Johnson şirketi Ad26, Çin’in CanSino şirketi ise Ad5 adenavirüsünü, yani Gamaleya Merkezi’nin kullandığının aynılarını kullanıyorlar, ama onlar henüz çift vektörlü yaklaşıma hakim değiller. Her iki şirket de hükümetlerinden çok sayıda aşı siparişi almış durumda.

İki vektörden yararlanılması, Gamaleya Merkezi bilim adamları tarafından geliştirilen ve Rus aşısını, dünya her yerinde geliştirilen adenovirüs vektörlerine dayalı diğer aşılardan ayıran eşsiz bir teknoloji. Adenoviral vektörlere dayalı aşılar ayrıca mRNA aşıları gibi diğer teknolojilere göre bariz üstünlüklere sahip.

ABD ve diğer ülkelerde klinik çalışmalardan geçen mRNA aşılarında vektörler kullanılmıyor. Bu aşılar, lipit zar içine alınmış koronavirüs proteinin koduna sahip bir RNA molekülü. Bu teknoloji umut verici, ama yan etkileri, özellikle de doğurganlık üzerindeki etkisi henüz derinlemesine araştırılmış değil. Henüz hiçbir mRNA aşısı dünya çapında onay almış değil. Koronavirüsle mücadelede, küresel aşı yarışında zaferin adenovirüs vektörlerine dayalı aşıların olacağını düşünüyoruz. Ama bu kategoride bile Gamaleya aşısının üstünlükleri var.

Şüphecilikle mücadele

Rus aşısı hazır ve tescil edildi. Klinik testlerinin ilk iki aşaması tamamlandı, sonuçları uluslararası kurallara uygun şekilde bu ay içerisinde yayınlanacak. Bu belgeler, birkaç ek test ile Gamaleya Merkezi’nin koronavirüse saldıran en etkili antikorları tanımlayan kendi tescilli testinin ortaya koyduğu net antikor seviyeleri dahil aşı hakkında detaylı bilgi içerecek. Belgeler ayrıca klinik testlere katılan tüm deneklerde Kovid-19’a karşı yüzde 100’lük bağışıklık geliştiğini gösterecek. Genelde Kovid-19 yüzünden ölen Suriye hamsterleri üzerinde yapılan araştırmalar, ölümcül enfeksiyon dozu verildikten sonra yüzde 100’lük koruma edindiklerini ve akciğerlerinin zarar görmediğini gösterdi. Tescil süreci tamamlandıktan sonra 3 ülkede daha uluslararası klinik testler gerçekleştireceğiz. Aşının Eylül ayında seri üretime girmesi beklenirken şimdiden dünya çapında bu aşıya büyük ilgi olduğunu görüyoruz.

Rusya, Kovid-19 aşısını seri üretime sokmayı planladığını duyurduktan hemen sonra Batı medyasının ve politikacıların şüpheciliği ortaya çıktı. Batı medyası ile konuştuğumda, birçokları, Rusya’nın Kovid-19 aşısı üzerindeki çalışmalarıyla ilgili gerçekleri yazılarına eklemeyi reddetti. Bu şüpheciliği, pandemiyi durduracak ve küresel ekonomiyi canlandırmaya yardımcı olacak işe yarar bir aşı geliştirme çabamızı bozmaya yönelik girişim olarak değerlendiriyoruz.

Rusya daha önce de bilim alanındaki liderlik konusunda, siyasetin bilimsel keşiflere engel olduğu ve insanların sağlığını tehlikeye attığı uluslararası güven eksikliğiyle karşılaşmıştı. 1950'lerde Japonya'daki çocuk felci salgını sırasında, bu hastalıktan çocukları ölen Japon anneler, politik sebepler yüzünden Sovyet aşısının ithalatını yasaklayan hükümetlerine karşı protesto gösterilerine çıkmıştı. Protestocular hedeflerine ulaşmış, yasak kalkmıştı ve 20 milyondan fazla Japon çocuğun hayatı kurtarılmıştı.

Bugün yine siyaset, dünya genelinde hayat kurtarabilecek Rus teknolojilerinin önünde duruyor. Rusya, bu ve gelecekteki salgınlara karşı mücadelede uluslararası işbirliğine açık. 1960’lı yıllarda Washington’da düzenlenen ‘çocuk felci aşısı’ konulu uluslararası konferansta konuşan Sovyet bilim insanı, geliştirdikleri aşının güvenliğiyle ilgili soruya, “ABD halkı veya dünyanın herhangi bir yerinden başka insanlar olduğu gibi biz de çocuklarımızı seviyor, onlarını iyiliğini düşünüyoruz” yanıtını vermişti. Bu sözlerin ardından Sovyet temsilcisinin konuştuğu salonda alkışlar koptu ve aşı üzerinde ortak çalışmalar devam etti. Gelecek nesillerin refahı, şu anda bunu düşünmemiz lazım. Canları korumak ve ekonomik faaliyete devam edebilmek için tüm ülkeler siyaseti geride bırakmalı ve en iyi çözüm ve teknoloji arayışı üzerinde odaklanmalı. Vakfımız şimdiden Rus aşısının ortaklaşa üretilmesi için 5 ülkede üretim partnerliği kurdu. Belki belli bir noktadan sonra, Kovid-19 ile mücadeledeki bu ortaklık sayesinde, uluslararası ilişkilerdeki politik kısıtlamaları yeniden gözden geçirip kaldırabileceğiz. Zira bu kısıtlamalar artık bayatladı ve küresel sorunların üstesinden gelmek için gereken koordineli çabalara engel oluyor.

Yönetiminde 50 milyar dolarlık kaynağa sahip bir varlık fonu olarak hizmet veren Rusya Doğrudan Yatırım Fonu’nun CEO’su Kirill Dmitriev.

paylaş