Ordubozan NATO’culuk

15 Haz 2021

Erdoğan-Biden görüşmesi öncesinde yazdıklarımda iki temel sonuç vardı:

1. Erdoğan ve Biden, Türk-Amerikan ilişkilerini “kurtarmak” için NATO’yu en uygun zemin görüyorlar.

2. Erdoğan ve Biden, sorunları paranteze alarak işbirliği alanları üzerine odaklanmak istiyorlar: Afganistan ve Ukrayna başta olmak üzere, adım adım Libya ve Suriye konuları üzerinden işbirliği yapmaya çalışacaklar.

Özetle ABD için “müttefiklerini denetleme”, Türkiye için “ABD’yle iyi ilişkilerin” aracı olan NATO ve NATO’culuk, Erdoğan ve Biden ilişkilerinin temel zemini olacak.

Bu örtüşmeyi en iyi özetleyen açıklamalar ise ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’dan geldi. Blinken her ne kadar “Türkiye NATO müttefiki gibi davranmıyor” dese de ABD’nin Türkiye’yle ilgili iki çıkarına işaret etti:

1. “Türkiye Batı’ya çapalanmış şekilde kalmalı.”

2. “Türkiye’nin, bazı kritik meselelerde ABD’yle aynı safta olması sağlanmalı” (9.6.2021).

Washington’un bu çıkar saptamasıyla örtüşen Ankara açıklaması da Akar’dan geldi: “Türkiye, NATO’yu kendi güvenliğinin merkezine koymaktadır” (11.6.2021).

ATLANTİK ÇAPASI OLARAK NATO

“Türkiye’nin NATO’yu kendi güvenliğinin merkezine koyması” şeklindeki stratejik hata yeni değildir ve 70 yıldır Türkiye’yi her durumda Atlantik’e bağlayan çapadır! (Bu 70 yıl ve çapalanmanın derecesi, kuşkusuz kendi içinde farklı dönemlere ayrılarak değerlendirilmelidir.)

Türkiye’nin NATO’yu kendi güvenliğinin merkezine koymasının 70 yılda onlarca olumsuz sonucu oldu:

İçeride; Kemalist Devrim’e karşı-darbe, siyasal İslamcılığın yükselişi, laikliğin tırpanlanması, 12 Mart ve 12 Eylül’den 15 Temmuz’a Amerikancı darbeler, solcu ve Kemalist subayların ordudan tasfiyesi, Ergenekon ve Balyoz kumpasları...

Dışarıda; Atatürk’ün “kolektif güvenlik” anlayışının reddedilmesi, komşularla düşmanlık, ABD’nin çıkarları için Kore, Somali ve Afganistan’a Mehmetçik gönderilmesi...

Savunmada; askerin, giydiği postalından üniformasına, kullandığı silahından izlediği talimnameye kadar milli olmaktan uzaklaştırılması ve kurmayının uyacağı stratejinin bile ABD stratejisinin alt stratejisi olarak belirlenmesi... Örneğin Soğuk Savaş yıllarında Türkiye’nin SSCB’ye karşı savunma hattı Toroslar’dı; çünkü ABD için bölgede asıl savunulacak alan Anadolu değil, Toroslar’ın altı, petrol bölgesiydi.

NATO 2030 KONSEPTİ

Önce Genelkurmay Başkanı olarak, ardından da Başkanlık sistemiyle yönetilen Türkiye’de Milli Savunma Bakanı olarak Türk ordusunu yöneten Hulusi Akar’ın, “Türkiye’nin güvenliğinin merkezine” NATO’yu koymasını, sadece yukarıda belirttiğimiz Türk-Amerikan ilişkileri bağlamında değil, NATO 2030 konsepti bağlamında da değerlendirmeliyiz.

Nedir NATO 2030 konsepti? En iyi tarifi, “Çin’in güçlenmesini ve Rusya’yla kötüleşen ilişkileri hesaba katmadığı” gerekçesiyle NATO’nun 2010 stratejik konseptinin yenilenmesi gerektiğini belirtirken NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg yapmıştı zaten.

NATO 2030 konsepti ile ABD, geleneksel müttefiki AB’yi de yeniden denetimine alarak Çin ve Rusya’yı kuşatmak istiyor. Bu ittifak yetmeyeceğinden Çin’e karşı dengeleyici olarak Hindistan’ı ve Japonya, Güney Kore, Avustralya ile Yeni Zelanda’yı da NATO’nun doğudaki ortakları olarak kullanabilmeyi hesaplıyor. Washington böylece NATO’yu bir anlamda küreselleştirmeye çalışıyor.

ABD, Rusya’yı Baltık-Doğu Avrupa-Karadeniz-Kafkasya-Orta Asya hattı ile; Çin’i de Orta Asya ve Hindistan ile batısından, Japonya ve Güney Kore ile doğusundan ve diğer bölge devletleriyle de güneyinden kuşatmak istiyor.

ABD bu strateji içinde, özellikle Karadeniz-Kafkasya-Orta Asya hattında Türkiye için kritik bir rol öngörüyor.

İKİNCİ KIRILMA

Bu tablo içinde NATO’yu Türkiye’nin güvenliğinin merkezine koyan bir anlayış, Çin ve Rusya’yı hedef alan bir stratejiye askeri olarak eklemlenmek demektir. Bu da haliyle Türkiye’nin dış politikasını etkileyecektir.

Oysa Türkiye’nin çıkarlarıyla NATO’nun çıkarlarının çatıştığı bir süreci yaşıyoruz. Ama Türkiye, Erdoğan’ın iç politikadaki ihtiyaçları nedeniyle, NATO’yu güvenliğinin merkezine alarak Çin ve Rusya’ya karşı konumlanacak!

Açıkça belirtelim: Bu Türkiye’nin Soğuk Savaş’tan sonra ikinci kez kendi ayağına kurşun sıkması durumudur.

Hulusi Akar, Türk ordusunun getirildiği durumu eleştirenlere “ordubozan” diye tepki gösteriyor; oysa asıl ordubozanlık, NATO’culuk ve NATO’yu Türkiye’nin güvenliğinin merkezine koymaktır!

paylaş