Türkiye’nin orman zenginliği ve geleceği

06 Ağu 2021

Ülke yangın yerine döndü. Akdeniz Bölgesi ağırlıklı olmak üzere ülkenin pek çok yerinde ormanlarımız yanıyor. Televizyonların başında, sosyal medyadan çaresiz bir şekilde canlı olarak yangınları izliyoruz.

Orman yangınlarına müdahalede çok önemli görevi olan Türk Hava Kurumu’nun önemini bugünlerde çok daha iyi anlıyoruz.

Orman Bakanlığı’nın Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile birleştirilmesinin ne kadar yanlış bir karar olduğunu da bir kez daha görmüş olduk. Hantal yapısı ve çok geniş bir görev alanı olan Tarım Bakanlığına, orman işini de vermek ve işi bilmeyenleri görevlendirmenin faturasını Türkiye çok ağır ödüyor.

Siyasetçiler yangın bölgelerini ziyaret ederek görevlerini yapmanın mutluluğu(!) ile sırça köşklerine döndü.

Tatile gidenler valizini toplayıp güvenli bir limana çoktan döndü.

Bölgede yaşayan halk ise yangını söndürmek için canla başla çalışıyor. Ormanı, evini, hayvanlarını, çocuklarını ve canını alevlerden kurtarmaya çalışıyor. Başarılı olamayınca sırayla feda ediyor. Önce orman ve yüzlerce yılda oluşan ekolojik, doğal yaşam yanıp yok oluyor. Sonra evler, hayvanlar ve sonra insanlar.

Kurtuluş Savaşı’nda kağnı çeken kadınların torunları, yangın hortumu çekiyor

Kurtuluş Savaşı’nda kağnıları çeken Anadolu kadını, şimdi yangını söndürmek için hortumları çekiyor. Su taşıyor.

Tepedekiler kavga ederken, halk yangın bölgesine adeta yardım oldu yağdı. Sadece insanlar için değil, hayvanların beslenmesi için saman, yem desteği yığıldı. Halkın bu birlikteliği, dayanışması milli mücadeleyi anımsattı.

Yanan sadece ağaçlar, ormanlar değil. Geleceğimiz yanıyor. Ekolojik, ekonomik, sosyal ve kültürel değerlerimiz yanıyor.

Yangınların sayısını takip edemez olduk. Söndürülen ve yeniden başlayan yangınlar. Kaç gündür hiç kontrol edilemeyen yangınlar. Muğla Marmaris, Milas, Bodrum, Antalya Manavgat’ta yangınlar sürüyor.

Yangının nedeni olarak, sabotaj, iklim değişikliği, aşırı sıcaklar, dikkatsizlik, ihmal, piknik ateşi ve daha bir çok neden sayılabilir. Önemli olan yangın çıkmadan gerekli önlemleri almak, denetimleri sağlamak ve en önemlisi ormanlarımıza sevgiyle, duyarlılıkla sahip çıkabilmektir.

Artık her konuda olduğu gibi orman yangınlarında da ülke neredeyse ikiye bölündü. Ciddi bir bilgi kirliliği var.

Türkiye’nin yaklaşık yüzde 30’u ormanla kaplı

Ormanlar; insanlığa gıda, yakıt, barınak, temiz hava ve su, ilaç, gelir kaynağı, istihdam, dinlenme, peyzaj gibi maddi-manevi birçok ekonomik, ekolojik ve sosyokültürel faydalar sunan tabii bir kaynak olarak tanımlanıyor.

Bir ekosistem olarak orman, belirli bir kapalılıkta ağaçlar, diğer bitki ve hayvan topluluğu ile topraktaki gözle görünmeyen diğer organizmaların cansız çevreyle belli bir denge içinde karşılıklı olarak birbirleriyle etkileşimde bulunduğu canlı bir sistem ve topluluktur.

Orman Genel Müdürlüğü Orman İdaresi ve Planlanma Dairesi Başkanlığı’nın yakın zamanda yayınlanan “Türkiye’nin Orman Varlığı” araştırmasına göre, Türkiye’nin 78 milyon hektarlık alanının yüzde 29,4’ü ormanlık alanlardan oluşuyor. Toplam ormanlık alan 22,9 milyon hektar. Türkiye ormanlarının tamamına yakını devletin. Orman Genel Müdürlüğü tarafından yönetiliyor. Özel mülkiyete ait orman alanı tüm ormanlık alanın binde ikisinden daha az, yaklaşık 30 bin hektar.

Türkiye ormanlarının yüzde 49’unu oluşturan 11 milyon 120 bin 745 hektarı ekolojik, yüzde 42’lik bölümü olan 9 milyon 696 bin 156 hektarı ekonomik ve yüzde 9’u da 887 bin 406 hektarı sosyokültürel fonksiyonlu ormanlardır.

Ormanlık alanın yüzde 32’sini yapraklı ormanlar (meşe, kayın, kızılağaç, kestane, gürgen gibi ağaç türleri),yüzde 48’ini iğne yapraklı (ibreli) ormanlar (kızılçam, karaçam, sarıçam, göknar, ladin, sedir gibi ağaç türleri), yüzde 20’sini ise ibreli+ yapraklı karışık ormanlar kaplamaktadır.

Ormanlarda yayılış alanı olarak en fazla meşe (6,7 milyon ha) yayılış göstermekte, ondan sonra alan büyüklüğü sırasına göre kızılçam, karaçam, kayın, ardıç, sarıçam, göknar, sedir, ladin, fıstıkçamı, kızılağaç, kestane, gürgen, sahilçamı, kavak, fındık, defne ve dişbudak gelmektedir.

10 yılda 99 bin hektar yandı, 700 bin hektar yok edildi

2020 yılı sonu itibarıyla Türkiye ormanlarında tutulan karbon miktarı yaklaşık 2 milyar ton olarak hesaplanmıştır. Yapılan hesaplamalara göre ülkemiz ormanları yıllık 43 milyon ton oksijen üretmektedir.

Son 10 yılda yaklaşık 99 bin hektar orman yandı. Aynı dönemde amaç dışı kullanıma açılan ormanlık alan yaklaşık 700 bin hektar. Yani yanan orman alanın neredeyse 7 katı, turizm, otoyol, madencilik, altyapı yatırımları için yok edilmiş.

Orman Genel Müdürlüğü’ne göre orman yangınların yaklaşık yarısı (yüzde 47) ihmal nedeniyle çıkarken, yüzde 9’u kaza, yüzde 11’i doğal, yüzde 25’inin nedeni bile bilinmiyor.

Orman yangınlarının önemli nedenlerinden birisi verilen izinlerle orman içine kurulan otel ve turistik tesisler, madencilik yatırımları, altyapı yatırımları, konut ve benzeri yerleşimlerle ormanın bütünlüğünün bozulması. Bu faaliyetlerle ormanın içine daha çok insan girip çıkıyor. Bu da yangın riskini artıran önemli faktörlerden birisi.

Kişi başına en çok ormanlık alan Tunceli’de en az Iğdır’da

Türkiye’de kişi başına en çok orman alanı 29 bin 426 metrekare ile Tunceli’de en az alan ise 8 metrekare ile Iğdır’da. Üç büyük kent arasında ise Anlara ilk sırada. Ankara’da kişi başına orman alanı 4 bin 497 metrekare. İzmir’de 1089 metrekare, İstanbul’a ise sadece 156 metrekare.

Dünya ormancılığında Türkiye’nin yeri

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü(FAO) öncülüğünde dünyadaki bütün ülkelerden elde edilen ormancılık alanındaki verilerden derlenen ve her 5 yılda bir yayınlanan Küresel Orman Kaynakları Değerlendirmesi(FRA) 2020 Raporu’na göre Türkiye orman alanları bakımından dünyada 7. sırada. İlk sırada 815 milyon hektarla Rusya Federasyonu var. İkinci sırada Brezilya 496 milyon hektar ormanlık alana sahip. Sonra sırasıyla Kanada 346 milyon hektar, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) 309 milyon hektar, Çin 219 milyon hektar, Avusturya 134 milyon hektar ve Türkiye 22.2 milyon hektar.

Aynı rapora göre, Türkiye yıllık ormanlık alan artışında ise 6.sırada yer alıyor. Yıllık ormanlık alan artışı sıralamasında Çin ilk sırada, Avusturya, Hindistan, Şili, Vietnam’dan sonra Türkiye geliyor.

Yeniden ağaçlandırma sıralamasında 12. sırada yer alan Türkiye, ağaç serveti bakımından dünyada 42.sırada bulunuyor.

Orman köylülerinin geçim kaynağı yanıyor

Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre, Türkiye’de 22 bin 948 orman köyü var. Bu köylerde yaklaşık 7 milyon orman köylüsü yaşıyor. Orman köylüleri ülkenin en yoksul, sosyal olanaklardan mahrum, temel hizmetlerden bile yararlanamayan ve geçimini ormandan topladıkları ürünlerle sağlıyor. Geçim sıkıntısı yaşadıkları için fırsatını bulduklarında kente göç ediyorlar. Bu orman yangınları göçü hızlandıracak. Çünkü orman köylüleri evlerini, gelir kaynaklarını kaybettiler.

Marmaris başta olmak üzere Muğla yöresi Türkiye’nin ve aynı zamanda dünyanın en önemli çam balı üretim merkezi. Bu orman yangınlarından en çok etkilenen kesimlerden birisi arıcılar. Dünya çam balı üretiminin yaklaşık yüzde 90’ı Türkiye’de, bunun da yüzde 80’ni Muğla’da üretiliyor. Türkiye’nin yıllık 115 bin ton bal üretiminin 30-40 bin tonu çam balı. Bunun da 15-20 bin tonu orman yangınlarının en etkili olduğu Marmaris ve yöresinde gerçekleştiriliyor.

Orman köylülerinin en önemli gelirlerinden biri olan ve orman içinden toplanan doğa mantarları yine bu yangınlar nedeniyle yok oluyor.

En önemlisi de yangınlarla birlikte ekosistemin, biyoçeşitliliğin yok olmasıdır. Ormanlık sahalar yeniden oluşturulabilir ama bu ekosistemin oluşması yüzlerce, yıl alır.

Özetle, Türkiye, orman varlığı ile dünyanın önemli ülkeleri arasında yer alıyor. Ancak, bu zenginliğini koruyamıyor. Rant uğruna, yangınlarla, yanlış yönetimle orman varlığımızı kaybediyoruz. Ormanı odun olarak gören, rant alanı olarak gören ve ekosistemi yok sayan anlayışla bu zenginliği korumak ne yazık ki mümkün değil. Yeni bir politika ve bakış açısına ihtiyaç var. Orman yangınlarından sonra yapılması gerekenleri yarınki yazıda paylaşacağım.

 

paylaş