- CRI Türkçe
Belarus’tan Polonya’ya (yani AB’ye) geçmek üzere sınırda bekleyen yaklaşık 2 bin göçmen nedeniyle dünya alarmda…
Avrupa Birliği’nin (AB) çeşitli kurumları toplantı üzerine toplantı yapıyor, AB, Belarus’a uyguladığı yaptırımları genişletme kararı alıyor. Birleşmiş Milletler (BM) ve NATO üst üste açıklamalar yayımlıyor. Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Rusya’yı suçluyor.
Ukrayna alarmda. Letonya Belarus sınırında askeri tatbikat başlattı. Türkiye, AB baskısı nedeniyle Irak, Suriye ve Yemen vatandaşlarına İstanbul-Belarus uçak bileti satmama kararı aldı. Konu, Irak Kürt Bölge Yönetimi ile PKK arasında bile krize neden oldu.
FRANSA-İNGİLTERE GÖÇ KRİZİ
Oysa bu süreçte, Fransa ile İngiltere arasında da bir göç krizi var ve neredeyse haber değeri bile görmüyor. Üstelik Belarus-Polonya sınırında bekleyenlerin yaklaşık iki katı göçmen, Fransa’dan İngiltere’ye geçmiş durumda ve Paris ile Londra karşılıklı birbirini suçluyor.
İngiltere Başbakanı Boris Johnson, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’u göçmen krizine karşı acilen harekete geçmeye çağırırken, Fransa İçişleri Bakanı Gerald Darmanin “İngilizlerden ders alacak değiliz” diyor.
Londra, Paris’i önlem almayarak göçmenlerin ülkeye gelişine neden olmakla suçlarken, Paris ise sorunun kaynağında “İngiliz politikalarını” görüyor.
İki ülke arasındaki üst düzey temaslara rağmen 10 günde Fransa’dan İngiltere’ye 3 bin 780 kişinin giriş yaptığı açıklandı. Yani dünyayı ayağa kaldıran Belarus-Polonya sınırında bekleyen göçmenlerin yaklaşık iki katı…
BATI’NIN İKİYÜZLÜLÜĞÜ
Peki, Belarus’tan Polonya’ya geçmen isteyen göçmenler tüm dünyanın sorunu olurken, Fransa’dan İngiltere’ye geçmek isteyenler neden haber bile olmuyor, neden sadece iki ülke arasındaki bir kriz olarak kalıyor?
Bu, işte “medeni” Avrupa’nın gerçek yüzünü resmeden somut durumdur. Zira mesele göçmenlerden ziyade, Batı’nın Belarus karşıtlığıyla ilgilidir. Belarus’un Doğu Avrupa’da Rusya’yla iş birliğini sürdürüyor olmasından Batı’nın duyduğu rahatsızlıktır.
Konunun politik güç mücadelesi boyutunu, 13 Kasım’da Cumhuriyet gazetesinde “Polonya-Belarus göç krizinin perde arkası” başlığıyla inceledim. O nedenle yinelemeyeceğim ve CRI Türk okurlarına o yazıyı bulup okumalarını önereceğim.
Bu yazıda, daha çok Batı’nın göçmen politikalarının ikiyüzlülüğü üzerinde duracağım.
PUTİN: GÖÇ KRİZİNİ BATI YARATTI
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, çok önemli bir soru soruyor: “Belarus mu bu sorunun öncüsü?”
Ve Putin kendi sorusuna şu yanıtı veriyor: “Hayır, bunlar Batılı ülkelerin, Avrupalı ülkelerin kendileri tarafından yaratılan sebeplerdir. Bunlar, siyasi, askeri ve ekonomik niteliktedirler. Askeri nitelik çünkü herkes Irak’ta askeri operasyonlara katıldı ve şimdi Irak’tan çok sayıda Kürt sınırda. 20 yıl Afganistan’da savaştılar şimdi sınırda daha fazla Afgan var. Belarus’un bununla hiçbir ilgisi yok.”
Kesinlikle böyle…
Ve Avrupa, ABD’yle birlikte sorunun nedeni olmasına rağmen, çözümde yer almayarak, dahası göçmenleri kendi topraklarından uzak tutabilmek için “tampon ülke”leri fonlayarak, tam bir ikiyüzlülük sergiliyor.
Belarus’tan Avrupa’ya geçmek isteyenler kim? Çoğunlukla Iraklı ve Suriyeliler.
Peki, Fransa’dan İngiltere’ye geçmek isteyenler kim? Çoğunlukla Libyalılar.
Ya Türkiye’den Avrupa’ya geçmek isteyenler? Çoğunlukla Suriyeliler, sonra Afganlar ve Iraklılar…
ABD ve AB emperyalizminin son 20 yıldır işgal ettiği, saldırdığı, bombaladığı ülkeler bunlar: Afganistan, Irak, Libya ve Suriye…
Yani bu dört ülkeden göçün nedeni, ABD ve AB’nin emperyalist politikalarıdır.
SORUMSUZ VE UTANMAZ AVRUPA
ABD terörü kaynağında önlemek bahanesiyle Afganistan’ı, kitle imha silahları olduğu yalanıyla Irak’ı işgal etti. ABD, Fransa ve İngiltere Kaddafi’yi devirmek için Libya’ya, ABD ve İsrail Esad’ı yıkmak için Suriye’ye saldırdı.
Bugün göç krizinden şikâyet eden Polonya dâhil pek çok Avrupa ülkesi, Amerikan yalanlarına “inanarak” savaş koalisyonlarına katıldı.
Emperyalistlerin çıkarları nedeniyle milyonlar katledilirken, on milyonlar da göç yollarına düştü.
Şimdi “medeni” Avrupa, kendisinin de nedeni olduğu bu soruna karşı diğer ülkelerle birlikte sorumluluğu üstlenmek yerine, birkaç milyar avro verip Türkiye gibi ülkelere “geri kabul anlaşması” imzalatarak sorumluluktan kaçıyor.
Dahası, Avrupa’ya geçmek isteyen göçmenlere engel olmayan Belarus gibi ülkeleri de utanmazca “göçmenleri siyasi bir kart olarak kullanmakla” suçlayabiliyor!
Uysa göçmenleri yollara düşüren de, kendi sınırından uzak tutmaya çalışan da, sınırı geçeni insanlık dışı uygulamalarla geri iten de, sınırı geçenlere devlet terörü uygulayan da Avrupa’nın kendisidir!