Rusya’yı savaştıran ‘güç’

29 Mar 2022

ABD müdahaleciliğinin yeni bir evresi bu yaşanan. Emperyal güç olma tarihinin serüvenine baktığımızda, “müdahale” ede ede yeryüzünü cehenneme çeviren bahçeler kurma derdinde olduğunu görürüz. Suriye’de gelinen yer bunun son örneğiydi. Afganistan, Irak, Arap Baharı, Yemen ile gelişen süreç, kuşkusuz burada nihayete ermedi. 

YALNIZLAŞTIRAN SÜREÇ

Filmi biraz geriye sardığımızda Sovyetler Birliği’nin çöküşü için Afganistan’a “rejim taşıma” hamlesi, ABD’nin Sovyet iktidarına kurduğu bir tuzaktı. Jimmy Carter’ın ulusal güvenlik danışmanı Zbigniew Brzezinski’nin ideoloğu olduğu tezler, sahada kendini gösterirken “büyük çöküş”ün nereye evrildiğini de bize anlattı. İran’da 1979’da yaşanan “devrim”, ABD müdahaleciliğinin sonucudur. Ardından Irak- İran savaşı, Ortadoğu’da yaratılacak ateş çemberinin işaretiydi. Pakistan’ın göz ardı edilmemesi, Türkiye’nin “12 Eylül” askeri darbesiyle şekillendirilmesi, AKP’yi var edecek yolun taşlarının döşenmesi, tümüyle bunun sonucudur.

Bugün, ABD dünya barışını tehdit eden her yerde var. Rusya’yı kendi müdahaleciliğinin mayınlı alanına çekmesi yeni değil. Suriye deneyimi Afganistan sonrası bir hamleydi. Bugün Ukrayna’da hazırlanan zemin/oyun, Rusya’yı “kışkırtma”nın ötesinde, “gel gel” diyerek, AB ülkelerine ve küçük ortağı İngiltere’ye “ittifak”, “güçbirliği” çağrısı olarak algılanmalı. ABD müdahaleciliğinde “sürekli savaş” teorisi belirleyicidir. 

Latin Amerika ülkeleri, ABD müdahaleciliğinin çirkin yüzünü deşifre ettiler. Orada demokratikleşen bir sürecin başlaması ABD’yi yorsa da elini çekmedi. Yeni av sahaları arayışı sürüyor. Bugün Rusya’yı “uyuyan dev” olarak görmenin yanılgısını dünyaya gösteren de ABD’nin müdahaleciliği oldu. Burada, Çin’e bir gözdağı var. Rusya’nın, kendinde ABD ve AB karşısında, “majino hattı” çizmek zorunluluğu görmesi, Rusya’yı daha da yalnızlaştırmaktadır. 

YANIT BEKLEYEN SORULAR

Bugün Rusya kendi olmak zorundadır. Kendine müttefik ararken, bunu savaşarak yapamayacağı aşikârdır. Afganistan, Suriye deneyimi bunu ne yazık ki anlatamadı.

“Düşünen Sazlık”ın yazarı Boris Kagarlitski, 1987’de kitabına yazdığı “önsöz”de şunları söylüyordu:

“Radikal bir gelecek tasarımı olmadan devrimci pratik olamaz. Böyle bir tasarım da, sonuçta, yeni bir politik kültür gelişmeden, toplumsal bilinçte bir değişim olanaksızdır. Bu görevi tek başına politikacılar ile toplumsal eylemciler başaramazlar. Yazarlardan, oyun yazarlarından ve şairlerden yardım görmeden kavgalarını kazanamazlar.”

Rusya’yı savaştıran “güç”ün karşısındaki halk nerede? Rus entelijansiyasının varlığı nerede? Dün Boris Kagarlitski gibi Rus aydınları seslerini yükseltip alanlarda yerlerini almışlardı. Bunların her biri “perestroyka”nın yükselen sesi olmuşlardı. Ama bugün görünen o ki bu siyasal ve toplumsal bilinç savaş karşısında suspus!

paylaş