Sınır ötesi operasyonun asıl hedefi

06 Haz 2022

Erdoğan’ın adres vererek ilan ettiği olası sınır ötesi operasyonun hedefi ne? Yine Erdoğan’ın açıklamalarına göre birinci hedef terörle mücadele, ikinci hedef de sığınmacıların geri dönüşü için alan açmak...

Bu iki hedef üzerinden konuyu inceleyerek esas hedefi ortaya koymaya çalışalım:

KORİDORU KALDIRMAK MI, DARALTMAK MI?

Türkiye’nin geçmişteki Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekâtlarıyla, ABD’nin Fırat’ın doğusunda inşa ettiği devletçiği batıya doğru uzatarak Akdeniz’e açmasının önünün kesildiği ortada. Ancak bu harekâtların Şam yönetimiyle anlaşma olmaksızın yapılması ve AKP’nin bir “ÖSO nüfuz alanı” peşinde olması, Türkiye’nin kestiği koridoru tamamen ortadan kaldırılabilmesini önledi. 

Aynı şekilde Türkiye’nin yine Suriye’yle anlaşmadan yeni bir sınır ötesi harekât yapması, ABD/PKK koridorunu ortadan kaldırmaya değil daraltmaya ve karşılığında da AKP’nin “ÖSO nüfuz alanı”nı biraz daha genişletmesine yarar.

Somutlarsak: Türkiye’nin yeni operasyonuyla PKK-YPG sınırın 30 km altına itilirse ne değişecek? PKK-YPG bu kez orada varlığını gösterecek ve Türkiye “nüfuz bölgesiyle” komşu olmayı sürdürecek. Oysa Ankara ile Şam’ın anlaşması ve Suriye ordusunun kendi topraklarında/sınırlarında egemen olmasının önünün açılması, koridorun ortadan kalkmasını sağlayacak. Üstelik Rusya ve İran da bunu destekliyor...

AKP ise Esad yönetimiyle birlikte hareket ederek ABD-PKK koridorunu ortadan kaldırmak yerine koridoru daraltarak kendi nüfuz alanını genişletmek peşinde...

SIĞINMACILARI KULLANMAK

AKP’nin olası sınır ötesi harekâtının ikinci gerekçesi yaptığı “1 milyon sığınmacı için alan açmak” özetli politikası ise yukarıda özetlediğimiz “koridoru daraltarak nüfuz alanını genişletme” hedefinin kaldıracı anlamına geliyor. 

Erdoğan’ın “1 milyon Suriyeli kardeşimizin gönüllü geri dönüşü için Azez, Cerablus, El Bab, Tel Abyad ve Resulayn başta olmak üzere 13 bölgede yerel meclislerle çalışıyoruz” sözleri, pratikte “Suriye’nin siyasal birliği ve toprak bütünlüğü” politikasına değil, “Suriye’nin parçalanması” politikasına hizmet etmektedir.

Şam’daki meclis yerine daha önceki sınır ötesi harekâtlarla oluşturulan nüfuz bölgelerindeki 13 yerel meclisle çalışmak, buralara yönetici atamak, Türk üniversitesine bağlı fakülte açmak, TL’yi resmi para yapmaya çalışmak şeklindeki pek çok olgu, AKP’nin esas amacına işaret etmektedir. 

Şam’daki meclisin karşısına 2017 yılında Türk topraklarında kurdukları 425 üyeli genel meclis ile çok sayıdaki yerel meclisleri koymak, Şam’daki hükümetin karşısına 2017’de ilan edilen Ankara destekli “milli kurtuluş hükümeti” çıkarmak, Şam merkezli Suriye ordusunun karşısında TSK destekli “Özgür Suriye Ordusu / 2017’den itibaren Suriye Milli Ordusu” oluşturmak, Erdoğan’ın “kurucu” fonksiyonu kazanabilmek adına sürdürdüğü “toprak kazanma” hedefinin gereğidir!

KOMŞULUK HUKUKU 

Sınır ötesi operasyon konusunda Erdoğan’ın yukarıda özetlediğimiz hedefine, şimdi bir de bunu olası erken seçimde kullanma hedefi eklediği görülüyor. 

Üstelik Erdoğan uluslararası şartların elini güçlendirdiğini düşünüyor: Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine veto kartı kullanıyor olması ABD’yi, Ukrayna krizinde Batı yaptırımlarına dahil olmaması da Rusya’yı “sınır ötesi operasyon” konusunda “aktif karşıtlığa” itmeyecek faktörler olarak hesaplanıyor.

Ancak asıl hesap uluslararası şartlar zemininde değil komşuluk hukuku zemini üzerinde yapılmalıdır. Ankara-Şam anlaşması, tüm bölgesel sorunların çözümünün anahtarıdır.

paylaş