Suriye’den çıkış stratejisi

22 Ağu 2022

Suriye’de mevcut durumun sürdürülebilmesi artık mümkün değildi. Görünen o ki AKP de yolun sonuna gelindiğinin bilincine vardı. Bir çıkış yolu aradığı anlaşılıyor. Kesin kararlı mı, değil mi? Bilinmiyor...

Çözüm arayışının iki temel sebebi var: İç ve dış dinamiklerdeki gelişmeler.

İlki hepimizin malumu. Ekonomik kriz ve sığınmacı karşıtlığının giderek yükseliyor olması. Azımsanmayacak bir kesimde ulusal kimliğin tehlikede olduğu, demografik yapının adeta ithal insanlarla dönüştürülmeye çalışıldığı kanaatinin genel kabul görmesi...

Halkta oluşan duyarlılığı siyasi bir programa dönüştüren Zafer Partisi’nin anketlerde kendine yer edinmesi tesadüf değil. Bu gelişmeler herkesi yeniden konumlanmaya sevk etti. Cumhur İttifakı’ndaki arayışın bir yanında bu olgu var.

İkincisi dış politika alanındaki gelişmelerden kaynaklı: Küresel güç ilişkileri farklılaşıyor. Bu nedenle Erdoğan-Putin ortaklığının boyutları bölgesel olmanın ötesine geçmiş vaziyette. Özellikle Rusya-Ukrayna savaşı Türkiye’ye özel bir rol sağladı. İktidar da bu rolle uyumlu adımlar attı ve Türkiye, Rusya için daha önemli bir konum elde etti. Tersi de geçerli zira ABD’nin Türkiye’ye yaklaşımı sorunlu olmaya devam ediyor. Bu durum Akdeniz’e, Ege’ye, Karadeniz’e yansıyor. Ancak kendini en çok Suriye’de hissettiriyor. Zira PYD’ye desteğini hiç eksiltmedi. Türkiye-Rusya ortaklığı o kadar değerli ve önemli hale geldi ki bir anlamda Esad karşıtlığı önemsizleşti, tali düzeye geriledi. Zaten Esad’ı devirmeye yönelik mevcut politika alenen PYD’yi besleyen bir ortam sağlıyor. ABD de bu çatlaktan yararlanıyor. Geç bir bilince varma!

Sanki Soçi’de kararı verilmiş bir durumla karşı karşıyayız. Eğer öyleyse önümüzdeki günlerde Suriye devletiyle kurulacak ilişkinin niteliğinden sonuç çıkabilir. Esad ile görüşme ya da diplomatik ilişki seviyesini yükseltme kararları gösterge özelliği taşır.

Bu adımların arka planında seçime yönelik bir algı yaratma çabası da dikkatten uzak tutulamaz. AKP’nin seçim kaygısı her türlü değerin üstündedir. Türk vatandaşı yapılan Suriyeli ve Ortadoğulu sayısı ürkütücü düzeye ulaştı ve artmaya devam edecektir. Öte yandan bugün ilk adımlar atılsa iyimser bir olasılıkla bu sorunun çözümü asgari birkaç yıllık bir çabayı gerektirir. Dolayısıyla hiçbir adımdan tam emin olmak mümkün değildir. 

Hangi dinamiğin yeni tercihte başat olduğunu kestirmek ise zor...

Eğer bir çözüm olacaksa bugünden şu soruya yanıt aramamız lazım: “Çıkışın yol haritası ne olabilir?”

Bunun ilk adımı Suriye devletiyle barışmaktır. 

Yol haritasının maksadı, Suriye’nin toprak bütünlüğünü, siyasi birliğini ve devletinin egemenliğini tesis etmek olmalıdır.

Bunun için öncelikle sağlam bir siyasi iradenin ortaya çıkması şarttır. Gerçekçi bir son durum tanımlaması kaçınılmazdır. Nasıl bir Suriye olabilir? 

Muhtemelen merkeze sıkı bir şekilde bağlı ancak mevcut zihinsel ve coğrafi parçalanmışlığı dikkate alan bir yapılanma ve bunun yeni anayasaya yansıması...

İlkesel olarak ülkenin iç işlerine karışmaktan uzak durmakla birlikte zorunlu müdahil olmanın çatışmacı yapısının doğru kurgulanması...

Kime, kiminle hangi yaptırımların uygulanacağının belirlenmesi... Sığınmacıların ülkelerine dönmeleri için güvencelerin sağlanması...

Zamanlamaya ilişkin takvim ortaya konması... Yabancı askerlerin çekilmelerinin koşullandırılması...

Suriye’yi istikrara kavuşturacak hukuki veçhenin netleştirilmesi...

Zorluklara ilişkin senaryolar ve bunlara yönelik çözüm vasıtalarının belirlenmesi gerekir.

Görünen en büyük zorluk ABD varlığından kaynaklıdır. Onun bölgeyi terki yalnızlaştırılmasıyla mümkündür. Türkiye’nin politika değişikliği bölgedeki güç dengesini farklılaştırır. Denklem değişir. PYD için de farklı arayış kendini dayatır.

İkinci zorluk ise İdlib’deki durumdan kaynaklıdır. Bölgeye yönelik BM yardımlarının kesilmesi ya da Suriye üzerinden yapılması önemli bir araçtır. Sağlam bir irade bu bölgedeki terörist yapılanmayı dağıtacak en büyük güçtür.

Çıkış stratejisi üzerinde çok çalışmayı gerektirecek bir konudur...

paylaş