Refah dünyayı terk ederken

21 Eyl 2022

Arkadaşlar sadece ülkemizde değil, tüm dünyada tuhaf şeyler olmakta. Yaşadığımız pandemi dönemi ve Ukrayna-Rusya savaşı halının altına süpürülen pek çok gerçeği tüm çıplaklığıyla ortaya çıkardı.

Neler öğrendim neler, kızım Hamburg’dan geldi ve pandemi döneminde aşı karşıtı olduğu için kendisinin ve bu konuda haklı gerekçeler gösterip sağlık sistemini protesto eden yaklaşık 1 milyon kişinin devlet politikasına karşı geldikleri için “Nazi” diye damgalandıklarını daha da ötesi televizyonda komedyenlerin onlara “blinddram” Türkçesi apandisit dediğini söyledi.Yani bedende hiçbir işlevi olmayan, yok edilmesi gereken organ! Beden de devlet! Ayrıca özellikle Berlin polisi protestocuları yaşlı, genç gaddarca coplamış, kızım da öğrenmiş ki polis her yerde polistir! Neyse ki zaman geçip de bazı gerçekler ortaya çıkmaya başlayınca milyonlarca kişiyi “Nazi”, “apandisit” diye damgalayanlar gruplar halinde özür dileme eylemine geçmişler.

Bazı gerçekler ortaya çıkmaya başlayınca dedim, örneğin Biontech aşısı olan 50 yaş altı erkeklerde kalp krizinden anında ölüm oranı bütün dünyada yüzde 500 artmış. Yeni doğan ölümlerindeki artış da ürkütücüymüş. Japonya, 1.5 milyon aşıyı içinde bilinmeyen partiküller olduğu için iade etmiş.

O anlattıkça ben şaşırıyorum, meğer biz kendi bataklığımızda debelenirken dünyada neler oluyormuş? Bilmemek ayıp değil, öğreniyorum. Örneğin Ukrayna’da tam 23 tane biyolojik silah yapan laboratuvar varmış. Bu ölüm üreten laboratuvarları hangi parası çok ülke yapmış, siz tahmin edin. Ve Rusya ilk saldırıda bu laboratuvarları bombalamış. Durum açığa çıkınca Amerika da bu laboratuvarların varlığını kabul etmiş. Hemen ilave edelim: Biyolojik silah yapımı 1975 yılında tüm dünyada yasaklandı ama kim takar bu yasağı? Gene Ukrayna’da Amerikan Başkanı Joe Biden’in oğlunun bir sürü şirketi varmış. Ve bu kış artan doğalgaz fiyatlarıyla Alman halkı ne yapacağını şaşırmış. Rusya durup dururken Ukrayna’ya askeri yardım yapan Almanları affetmemiş, doğalgazının fiyatını artırmış. Japonya’da meydana gelen Fujiyama felaketinden sonra Yeşiller’in baskısıyla nükleer santrallarını kapatma yoluna giden Almanya şimdilerde bu kapatma işini askıya almış. Hatta kömüre geçme gündemdeymiş.

Bu arada gene Almanya’da odun mafyası oluşmuş. Odun parasını alıp ortadan kaybolan şirketler. Bu işin başını da Romenler çekiyormuş. Bu arada milletvekilleri televizyona çıkıp “Duşu birlikte yapın” “Her gün duş almak gerekmiyor” bazıları daha da ileri gidip “Koltuk altlarınızı ve boynunuzu süngerle silin o sizi idare eder” diyerek vatandaşlarına nasıl silineceklerini gösteriyorlarmış. Bu tavsiyeleri verenlere dünyanın en zengin ülkelerinden İsviçre enerji bakanı da katıldı. Öte yandan özellikle Almanya’da pandemi sırasında pek çok şirket ve kuruluş işçi çıkarmış ve pandemi sonrası insanlar yurtdışına gitmek için havaalanlarına hücum edince de hiç kriz yaşamamış Alman halkı, havaalanı krizi yaşamaya başlamış. Neyse ki Türkiye’den uzman işçi getirilip bu sorun geçici olarak çözülmüş, kısaca kriz çözmeye alışık Türkler işleri yoluna koymuşlar. Ve daha vahim bir olay, tıpkı Türkiye’deki gibi Alman medyası da tümüyle uluslararası tekellerin eline geçmiş ve devletin kutsal olduğuna dair çeşitli açık oturumlar yapılmaya başlanmış ve en solcu gazeteler bile ülkelerindeki protesto olaylarını vermekten kaçınıyorlarmış hatta yalan haberler televizyonları kuşatmış.

Sadece Almanya değil, Fransa’da artan yakıt fiyatlarını protesto eden çiftçiler kentleri kuşatıyorlarmış. İngiltere dahil pek çok Avrupa ülkesi sık sık kullandıkları “insan hakları” sözcüklerini unutup mülteci almamak için duvarlar örüyorlarmış, İspanya’nın botla sınırlarına yaklaşan mültecilere direkt ateş açtığı ve 23 mültecinin kurşunlanarak öldürüldüğünü hepimiz biliyoruz.

En önemlisi Alman ekonomisinin zayıflaması Avrupa Birliği’nin usuldan çökmesi demek çünkü birliğin yüzde 40 geliri Almanya’dan. Evet kısaca bu çöküş neoliberalizmin dünyayı nerelere getirdiğinin canlı bir fotoğrafı.Tabii Amerika’da da işler iyiye gitmiyor, yeni güç Çin korku salıyor ve tüm dünyadan buğday alıp stokluyor. Şili’de bütün haklara özgürlük tanıyan, her yurttaşın parasız eğitim ve barınma hakkını savunan anayasa, referandumda yüzde 63 oyla reddediliyor. Ve gelecek için kehanetlerde bulunan Bill Gates bütün dünyayı dolaşıp her yerden toprak alıyor. Kızıma dedim ki “Biliyor musun Bill Gates’in yatı aylardır Bodrum’da demirli.” O çok güldü “Anne sen Bill Gates’in tek bir yatı mı var sanıyorsun?” Yani bendeki zenginlik anlayışı tam bir fiyasko!

Kısaca dostlar şimdilerde dünyanın bütün ezilenlerinin hep birlikte Enternasyonal’i söyleme zamanı geldi: “Uyan artık uykudan uyan/Uyan esirler dünyası!”

paylaş