- Bianet
Asistanlar genelde hafta sonu çalışmaktan şikâyetçi, yarısına yakını haftada 30 saat veya daha fazla çalışıyor. Yüzde 98’i ise yaptıkları asistanlık işlerinin karşılığında sosyal güvenceleri olması gerektiğini düşünüyor.
Üniversiteler açılırken biraz da, özellikle vakıf üniversitelerindeki, emek sömürüsü hakkında birkaç kelime etmek isterim. Ne yalan söyleyeyim, 800 lira maaşla başlayıp iki yılın sonunda 1000 lirayla devam ettiğim şirketten sonra Koç Üniversitesi’ndeki 1,675 liralık burs ilaç gibi gelmişti ve çok mutluydum; burslar ayın biri dedin mi yatıyordu.
Bir asistanlık lafı vardı ki, canıma minnetti. Sene içinde iki hafta izin alabilirdik, onun dışında ofis saatlerinde ofiste olmalı, haftalık 10 saatlik eğitim asistanlığı görevlerini ve ek olarak araştırma asistanlığı görevlerini yerine getirmeliydik. Peki ya sigorta? İşte o biraz masraflı işti. SGK yapmak yerine “kısıtlı kapsamlı özel sigorta” yapmayı uygun görmüşlerdi.
Bu sisteme zaman zaman karşı çıkılmış ve sigortalı olmak için birkaç teşebbüste bulunulmuş ama değişen bir şey olmamış. En son benim okulda olduğum dönemde, Koç Üniversitesi işçileri direnişe geçtiğinde biz de “İşçisini taşeronla ve güvencesiz, asistanını sigortasız çalıştırıyor bu okul” diyebildik. İşçi direnişi sırasında rektör üniversite kapısında direnen işçilerin yanına geldi ve bir açıklama yapmıştı. Konuşmasının en can alıcı noktasını iletiyorum: “Ben araştırdım hiçbir üniversitede kadrolu temizlik elemanı çalışmıyor, hepsi taşeron.” Ağzımız açık kaldı; bir an düşününce daha önce de "Araştırdım, hiçbir asistan üniversitelerde SGK’lı çalışmıyor” da demişti.
Velhasıl artık şaşırmayı bırakıp Koç Üniversitesi’nde asistan sayılmayan ama üniversitenin asistanlık işlerini yapan “burslu öğrencilerin” doldurduğu ankete geçelim. Anketi cevaplayan 140 asistanın çoğunluğunun Fen Bilimleri ve Mühendislik Enstitüsünden olduğunu belirtip, anketin yine de “merdiven altı asistanların” çalışma koşullarıyla ilgili iyi bir fikir verdiğini düşünüyorum. Anketi cevaplayanlar nerdeyse yarı yarıya doktora ve yüksek lisans öğrencilerinden oluşuyor. Okuldan alınan para/maaş/burs ise binbir çeşit. Kimileri okuldan para alıp asistanlık yaparken bazıları da TÜBİTAK başarı bursu almalarına rağmen asistanlık işi yapıyor.
“Bu burs öğrenci olmam için veriliyor, neden asistanlık yapıyorum?” diye sorma cesareti bulan arkadaşlara ise okul yönetimi şu cevabı veriyor: “Biz de sizi emeğinizin karşılığında okul parasından muaf tutuyoruz." Hiçbir şekilde anlamlandıramadığım bir açıklama olduğu için anket sonuçlarıyla devam ediyorum. Yapılan işler arasında herkes için ortak olan sınav gözetmenliği. Sınav gözetmenliği işi, yapacak kişilere e-posta yoluyla geliyor ve üç kere bu görevi başarıyla yerine getirmeyen asistanların bursunun kesileceği söyleniyor. Ankete göre en sık yapılan diğer işlerse, deney öncesi laboratuvar hazırlığı, deney uygulama, öğrencilerin sınav kâğıtlarının bir kısmını veya tamamını okuma, sınav kâğıtlarının cevap anahtarlarını hazırlama, öğrenci notlarının sisteme girilmesi, proje asistanlığı ve öğrencilerin sorularını cevaplandırmak, tartışma yürütmek ve soru çözmek için derse girmek.
Bu işlerin hepsi tanım itibarıyla bir asistan/araştırma görevlisinin yapması gereken işler. Hatta benzer şekilde “burslu öğrenci” adı altında asistanlık işleri yaptıran Bilkent Üniversitesi’ne Elçin Kurbanoğlu’nun açtığı iş tespit davasında, mahkeme asistanlık görevlerini “işçi” kapsamına alarak Kurbanoğlu’nun haklarının iadesine karar vermişti.
Ankete geri dönecek olursak, asistanlar genelde hafta sonu çalışmaktan şikâyetçiler ve kendi hesaplamalarına göre yarısına yakını haftada 30 saat veya daha fazla çalışıyor. Yüzde 98’i ise yaptıkları asistanlık işlerinin karşılığında sosyal güvenceleri olması gerektiğini düşünüyor. Açık uçlu sorulardaki cevaplar ise daha açıklayıcı. Asistanlığın zorlukları arasında en çok belirtilenler şunlar: çalışma saatlerinin belirli olmaması, iş yoğunluklarının çalışılan hocaya göre değişmesi ve sosyal sağlık güvencesi olmadan çalışma. Bu çalışma koşullarının sonucunda asistanlar, öğrencilerin asistanları ciddiye almadığından ve adaletsiz iş dağılımından memnun olmadıklarını belirtiyor. Ayrıca sigortasız çalışmanın kılıfını da okul şu şekilde uyduruyor; TEACH 500 kodlu dersi bütün lisansüstü öğrenciler almak zorunda ve bu ders asistanlara öğretmeyi öğretiyor. Üniversitelerde asistanlarının iş tanımı dışında işleri yapmaları belki çok sık görünen bir sorundur ama burada en büyük tehdit “bursun” kesilmesi olabiliyor.
Okulda asistanlığı sonlanan ve 5. döneme tezi sarkan öğrencileri ise okul farklı birimlerde asistanlık şartlarının benzeri ile sigortasız çalıştırmaya devam ediyor. Tıpkı benim 1000 liradan 1675 liraya geçtiğimde yaşadığım rahatlık gibi, bu öğrenciler de parasız kalmamak için Koç Üniversitesi'nin muhteşem çözümü “sigortasız bursluluğun rahatını” yaşamak durumunda kalıyor.
Ben bu koşulları yazarken bile inanamıyorum ama Koç, Sabancı, Yeditepe ve Bilkent gibi prestijli üniversiteler maaşlı ve SGK’lı asistan almaya hiç gerek duymuyor. (Eİ/NV)