Suriye’de kmysl silah

05 Eyl 2013

"BANA yalan söylettiler.”

Bu itiraf dönemin Amerikan Dışişleri Bakanı Colin Powell’a  ait. 2003’te Amerika Saddam’ı devirmek üzere Irak’a girmeden önce dünya çalkalanıyor, Powell tamamlıyor, “Irak kimyasal silah üretiyor, Irak’ta kitle imha silahları var”. Madem kimyasal silah var, o zaman saldıracaksın. Dünya bunu oybirliği ile onaylıyor. Amerika, Irak’a giriyor, savaş çıkıyor. Ancak, Powell’ın daha sonra, hem de Birleşmiş Milletler’de itirafı müthiş: “Irak’ta kimyasal silah yoktu, bana yalan söylettiler”. O yalan ilk değil. Bir süre önce CIA belgeleri ortaya çıkıyor, Vietnam yalanı. Silah tüccarları 60’larda Başkan Johnson’a savaş baskısı yaparken, dünya aniden bir haberle çalkalanıyor: “Vietnam savaş gemileri Amerikan donanmasına saldırdı”. Saldırı filan yok, CIA belgeleri kırk yıl sonra bunun yalan olduğunu sergiliyor. Ama, o yalan üzerine Amerika Vietnam bataklığına saplanıyor, savaş yıllarca sürüyor.

YALANDAN KİM ÖLMÜŞ “Tarihte yalanlar” üzerine yazılan kitaplar işte şurada. Yalan ve savaş, savaş ve yalan atbaşı gidiyor. İkinci Dünya Savaşı sırasında Japonların Pearl Harbour’a baskın yapacağını Amerikan Başkanı Roosevelt su gibi biliyor. Diplomatik yolla önlemesi mümkünken, savaş nedeni saymak için “baskını bilmiyormuş gibi” davranıyor ve Amerika savaşa giriyor. “Roma’yı Hıristiyanlar yaktı” yalanından, İran’da Şah Rıza Pehlevi’nin devrilişine, İran-Irak savaşına kadar, savaş için pek çok yalan uyduruluyor.

DEDEKTİF DAVUTOĞLU Şimdi Suriye halkına kimyasal silah kullandı iddiası var. Gerçeği bilmiyoruz, gerçekten kimyasal silah kullandı mı, yoksa “kmysl silah mı?” Birleşmiş Milletler’den bir uzman grubu konuyu araştırmak üzere Suriye’ye gidiyor. Herkes sonucu beklerken, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu dedektiflere taş çıkarıyor, Hafiyesi Davutoğlu şaşmaz kesinlikle, Suriye’de kimyasal silah kullanıldığına inanıyor. Birleşmiş Milletler uzmanlarından önce gerçeği keşfediyor. Savaşa çok hevesli. Yandaş çığırtkanların dışında, acaba Türk halkı da savaşa hevesli mi? Hiç halka sormak yok mu? Davutoğlu’nun Gezi’den zerre kadar ders almadığı belli. Ağaç kesimini halka sormadıkları için başlarına gelmedik kalmayan AKP yönetimi kimseye sormuyor, savaş tamtamları çalıyor. Ve faturası kabarıyor. Suriye kimyasal silah mı kullandı, yoksa kmysl silah mı? Vietnam örneği gibi, gerçeği kırk yıl sonra CIA belgelerinden öğreniriz.

Üretici ağlıyor ŞU belde, bu kasaba, öteki köy yerinde kurulan pazarlardan bazı fiyatlar. Sıkı durun: Bir kilo patates önce iki lira, alıcı yok, sonra bir lira, alıcı yok, sonra beş kilo patates dört lira. İstanbul Ticaret Odası endeksine göre ise, fiyatı en çok artan ürün patates. Endeks ve pazar birbirini tutmuyor. Bir kasa domates, yaklaşık yirmi beş kilo, on beş lira, kilosu altmış kuruş. Alıcı yok. Karpuzun kilosu elli kuruş, üzümün kilosu bir buçuk lira, alıcı yok. Hepsi organik, alıcı yok. Lokumun kilosu yedi lira, alıcı yok, üç lira, yine alıcı yok. Üretici ürettiğini satamıyor, ağlıyor, pazarın keyfi yok. Faiz, dolar yükseliyor derken, gözler borsada ve döviz piyasasında, oysa tabanda ekonomi müthiş sıkıntıda. Zararına satışa rağmen, insanlar pazarlarda eskisi gibi alışveriş yapmıyor. Buna ek olarak, gayrimenkul satışları inanılmaz durgun. Arsa, konut, işyeri alım-satımlarında herkes beklemeye girmiş durumda. “Ne olur ne olmaz” kaygısıyla insanlar üç kuruşu, beş kuruşu hesaplıyor. Ekonomide durgunluk tabandan başlıyor.

Sönük sezon BAYRAM dönemi hariç, bu yaz turizm açısından tatsız. Turistik tesislerin çoğunda ne zaman isterseniz yer var. Yüz liralık oda, kahvaltı dahil, altmış liraya satıldığı halde. Lüks otel ve moteller biraz daha iyi. Halkın geçmiş yıllarda rağbet ettiği ortalama işletmeler ise, müşteri avında, ama nafile. Lokantalar da öyle. En işlek yerlerde altı-yedi masa, o kadar. İnsanlar keyifsiz ve düşünceli, genel bıkkınlık çok yaygın.

paylaş