- Radikal
Bradley Manning ismini hatırlamak bir yana duymamış bile olabilirsiniz. Edward Snowden de tarihte benzer şekilde; yani adıyla değilse bile cesareti ve etkisiyle hatırlanacak.
Tutuklandığı 2010’a kadar ABD ordusunda görev yapan Manning, ele geçirdiği yüz binlerce belgeyi WikiLeaks ekibine aktararak ülkesinin dış cephelerde yürüttüğü savaşlardaki vahşetini, kanun tanımazlığını ve örtbaslarını dünyaya duyurmuştu. Manning, ‘hizmetlerinden dolayı’ vatana ihanet ve düşmana (?) yardımı da içeren 22 farklı suçtan tutuklu. Ağırlaştırılmış müebbet hapisle yargılanıyor.
Bir diğer ABD vatandaşı Snowden ise sistem yöneticisi olarak çalıştığı ABD Ulusal Güvenlik Ajansı’nın (NSA) PRISM adlı gizli bir sistemle yeraltı kablolarından sosyal ağlara, arama motorlarından internet servis sağlayıcılarına kadar internet iletişimini anayasaya aykırı olarak izleyip arşivlediğini ortaya çıkardı. Şimdi Manning ile aynı kaderi paylaşmamak için sığınma talebini kabul edecek bir ülke arıyor.
Bu konuyu 3 ve 24 Temmuz tarihli yazılarımda ayrıntılarıyla yazdığım için tekrarlamayacağım. Dileyen arşivden okuyabilir.
Çözümden medet ummak Bu tip skandalların ardından herkes doğal olarak bu kurumların sarsılarak kendine gelmesini ve bu uygulamaların son bulmasını umuyor. Benimse aklıma hep amcamın bir anısı geliyor. Maliye müfettişi olarak görev yaptığı karışık bir dönemde kurum olarak Sirkeci’de yeni bir binaya taşınırlar. Ancak bazı sekreterlerin psikolojisi o günden itibaren allak bullak olur. İşin sırrı sonradan ortaya çıkar. Polisler sekreterlerin bulunduğu odanın penceresine bakan karakol odasında her sabah ‘şanslı’ misafirlerini çırılçıplak soyarak işkence yapmaktadır. Konu iki kurum arası resmi yazışmalarla yansıdığı anda ‘usulünce çözülür’. Karakolun o cephedeki camları siyaha boyanır!
Seneler sonra değişen pek bir şey yok. NSA skandalları da benzer şekillerde ‘çözülüyor’. Örneğin kurum geçen hafta zayıf halka olarak gördüğü sistem yöneticilerinde yüzde 90 oranında tırpanlama kararı aldı. Yani 900 kişi yakında işsiz kalacak. NSA’den General Keith Alexander ‘işleri’ otomasyona bağlayacaklarını ve insan ihtiyacını mümkün olduğunca azaltacaklarını belirtti. Al sana çözüm.
Alternatifler beliriyor PRISM’in ‘nimetlerinden’ biri ABD’de kurulu (dolayısıyla hepimizin kullandığı) hizmetler üstünden yazılan her mesajı anında kopyalamak, anahtar kelimelerle taramak ve ‘işe yaramaz’ bulduklarını silmek. Bunun için elbette insana ihtiyaç yok. Ama böyle (anayasaya aykırı) bir yönteme ihtiyaç duyulması en başında garip değil mi?
Oluşan tepkinin ardından kurum yaptığı açıklamada toplam trafiğin sadece yüzde 1,6’sını takip edebildiklerini, onun da sadece yüzde 0,025’ini taradıklarını iddia etti (1.usa.gov/1bpzEMI). Rahatladınız mı?
Bu skandalla sarsılan; müşteri ve yatırımcılarına tatminkâr bir açıklama yapamayan teknoloji şirketleriyse geçen hafta Başkan Barack Obama ile içeriği gizlenen bir görüşme yaptı. Ne olacak (umarız) göreceğiz. Çünkü işler gerçekten karışıyor.
Örneğin gizlilik politikası yüzünden tercih edilen, Edward Snowden’in de medyayla iletişim kurmak için kullandığı e-posta hizmeti Lavabit geçen hafta kendi kararıyla kapandı. Yaptığı açıklama aynı günlerde kapanma kararı alan emsali Silent Circle ile aynıydı: Artık bu hizmeti vermemiz mümkün değil! Her iki şirket de sunucularındaki verileri sahiplerine iade etti ve devlete vermemek için sildi... Şimdi daha yakıcı bir soruyla baş başayız: Bu durumda diğer bütün hizmetlerin verilerini NSA ile paylaştığı sonucunu mu çıkarmalıyız? Bilmek mümkün değil.
Bütün gözlerin çevrildiği Google böyle bir program içinde hiç yer almadıklarını, sadece kanuni talepler doğrultusunda bilgi paylaştıklarını ve bu talepleri devletin izin vermesi durumunda açıklamaya da hazır olduklarını söyledi (bit.ly/13vCkmI). Çok ferahlatıcı olmasa da yüreklendirici.
Esas ilginç gelişmeler ‘karşı cepheden’ geliyor. Örneğin Kim Dotcom, kimsenin takip edemeyeceği kriptolu bir e-posta hizmetini duyurmaya hazırlanıyor. Dotcom belli ki ABD’nin hukuksuz bir sınırötesi operasyonuyla Yeni Zelanda’da gözaltına alınıp paylaşım sitesinin (MegaUpload) kapatılmasının acısını unutmuş değil. Hatta işi daha da ileri götürerek Avrupa Parlamentosu’ndan Google’a rakip bir arama motoru geliştirmek için fon talep ediyor.
ABD’den başı ağrıyan bir diğer site; İsveçli The Pirate Bay ise Firefox’tan türetilen ve TOR protokolünü kullanan takip edilemez yeni web tarayıcısını ücretsiz kullanıma sundu (piratebrowser.com).
İnternet teknoloji tutkunu bir grup gencin oyun alanı olmaktan çıkalı çok oldu. Çoğunluğu oluşturan sıradan kullanıcıların kendini güvene almak için yapması gerekenlerin listesiyse uzayıp gidiyor.
Eldeki tek umut, her yapılanın bir şekilde, bir süre sonra ortaya çıkması. Umudu kıransa bu teşhirin devletlerde endişe yerine pişkinliği beslemesi.