Rençber Gözüyle - Şekerin tadı kaçıyor! 

29 May 2013

Abdullah Aysu’nun, Özgür Gündem’de 10-17-23 Mayıs tarihlerinde yayınlanan 3 devam yazısını toplu olarak yayınlıyoruz.

- I -

Pancara dayalı yerli şeker üretim hamlesi 1926 yılında başladı, 2001 yılına kadar devam etti. Pancardan şeker üretimi 2001 yılından sonra daraltıldı. Pancar şekerinin aleyhine ithalata dayalı Nişasta Bazlı Şeker (NBŞ) kotaları getirildi ve süre içinde NBŞ oranı hep artırıldı. Arttırılmaya da devam ediliyor.

Bilindiği üzere 2001 yılında çıkarılan 4634 sayılı Şeker Kanunu “Kemal Derviş’in 15 gün içinde 15 Kanun yapacağız” dayatmasıyla çıkarılmıştı. Bu kanun çıkarıldığında Türkiye’yi 59. DSP-MHP-ANAP koalisyonu yönetiyordu. Adı geçen koalisyon ortağı partilerin imzasıyla Kanun Meclis’e sunuldu ve geçti.

Çiftçiler ve şeker fabrikalarında çalışan işçiler çıkarılan bu kanundan memnun değillerdi. Çiftçiler ve işçiler işleri ile aşlarını kaybedecekleri endişesiyle kanuna karşıydılar. İstemiyorlardı. Kanun çıkarılırken muhalefetteki Fazilet Partisi ciddi tepki koydu. Tepkisi ve oy oranı yasanın çıkmasını engellemeye yetmedi. O dönemin muhalefetinin içinden şimdiki AKP çıktı, kuruldu ve iktidar oldu. AKP çıktığı ilk seçim arenasında çiftçilere seslenirken, tütün, şeker ve Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleri’ne (TSKB) ilişkin kanunları kastederek, “bu kanunlar çiftçinin lehine değil aleyhine, değiştireceğiz!” diye bolca nutuklar atmıştı. AKP’nin söyledikleri bu manada doğruydu. Karşılık da buluyordu.

Çıkarılan kanunla, Nişasta Bazlı Şeker (NBŞ) kotası arttırıldı. ANAP İktidarı döneminde yüzde 5 olan NBŞ kotası, DSP-MHP-ANAP koalisyonu döneminde yüzde 10’a çıkarıldı. Yüzde 10 oranının da yüzde 50 eksiltme veya arttırma yetkisi Bakanlar Kurulu’na tanındı. AKP Hükümetinin Bakanlar Kurulu bu yetkilerini hep arttırma yönünde kullandı. Çiftçilerin endişesi doğru çıktı. NBŞ’ye tanınan kotayla çiftçilere yüzde 15 oranında üretmeme kotası getirildi. Bu Kanunla, çiftçilerin bir bölümünün üretme hakkı elinden alındı. Üretemez oldular. Getirilen kota oranından daha fazla sayıda fabrika çalışanı işinden oldu. İşçilerin de kaygısı yazık ki doğru çıktı.

Bazı iktisatçılar, sosyologlar ve yazarlar ise, “çıkarılacak Şeker Kanunu’nun ülke ekonomisini zarara uğratacağı, nakliye sektörüne darbe indireceği, insanların aşsız ve işsiz kalacağı, besiciliğin zarar göreceği, hububat üretiminin verimliliğinde düşüş yaşanacağı” uyarısında bulundular. Söyledikleri olumsuzluklar, kanun uygulamaya konulduktan sonra bir bir gerçekleşti. Ancak serbest piyasa yanlısı kimi “aydın” ve yazarlar, kendilerine ayrılan köşelerinden ve sunulan ekranlardan olumsuzlukları görünmez kılmayı başardılar.

Bazı ekolojistler, cılız da olsa; “şekerpancarı oksijen üretimine olumlu katkı koyuyor, konulan kota oranında oksijen oranımızın eksileceğini” söyledi. Buna da aldıran olmadı.

Birçok doğru, çıkarılan Şeker Kanunu ile aynı paydada buluşmuştu. Fakat yanlış galebe çaldı. Kanun çıkarıldı. Bu yanlışların doğrularını seçim meydanlarında söyleyen AKP, “karakolda doğru söyler, mahkemede şaşar” misali, şaştı. Seçim vaatlerini “unuttu”, unutturdu.

DSP-MHP- ANAP Koalisyonu döneminde (2001) çıkarılan Şeker Kanunu’nda şimdi AKP değişikliğe gidiyor. Bilinebileceği gibi her değişiklik işleyişteki aksaklıkları giderme amaçlı yapılır. Muhalefetteyken yanlışlığına dikkat çeken siyasi bir geleneğin (Fazilet Partisi) devamı denilebilecek şimdiki iktidar (AKP) acaba yıllar sonra yanlışları giderme amaçlı bir değişikliğe mi gidiyor? Yoksa?!!!

Buna da bir sonraki yazımızda bakalım

 

- I I -

Şeker Kanunu’nda Değişiklik Tasarısı ne getiriyor, ne götürüyor, gelin ona birlikte bakalım. Bakmaya tasarının genel gerekçesiyle başlayalım.

Meclis’e sunulan Şeker Kanunu Değişiklik Tasarısı’nın genel gerekçesinde: “ülke şeker talebinin, yerli üretimle karşılanması, yerli üretimin teşvik edilmesi, korunması geliştirilmesi öngörülüyor” deniliyor.

Yapılacak değişikliğe biraz dikkatle bakıldığında 2001 yılında çıkarılan 4634 sayılı Şeker Kanunu’nda Bakanlar Kurulu’na verilen yüzde 50 kota artırma ve azaltma yetkisinin bu tasarıyla yeniden düzenlendiği görülüyor. Eksiltme yetkisi Bakanlar Kurulu’ndan alınıyor. NBŞ şirketleri tartışmasız yüzde 15’lik kotanın sahibi kılınıyor. Nişasta Bazlı Şekerin (NBŞ) önemli bölümü ithal mısırdan elde ediliyor. Tasarıdaki değişikliğin Meclis’ten geçmesi halinde şekerpancarı çiftçileri yüzde 15 daha az üretecek. Yani gerekçede belirtildiği gibi ülke şeker talebinin yerli üretimle karşılanması hedeflenseydi artış sabitlenmezdi, eksiltilirdi; yerli üretim pancar lehine, ithal mısır aleyhine değişikliğe gidilirdi. Kanunun çıktığı 2001 yılından bu yana zaten Bakanlar Kurulu artırma ve eksiltme yetkisini hep artırmadan yani NBŞ sektöründen yana kullandı. Bu nedenle Bakanlar Kurulu’ndan eksiltme yetkisinin alınmasıyla işleyişte bir şey değişmiş olmuyor.

Yeni olan; hükümetin NBŞ sektörü şirketlerinden yana açıkça taraf olması. Şekerpancarına dayalı şeker üretim kotasının yüzde 15 olarak tartışmasız şirketler çıkarına sabitlemesidir. Aslında Bakanlar Kurulu bu artırma ve eksiltme “oyununda” tümden devre dışı bırakılmıyor. Bakanlar Kurulu arz yetersizliği gerekçesiyle pancar dışı şeker kotasını istedikleri kadar artırabilecek! Başka bir deyişle, Bakanlar Kurulu’nun NBŞ sektörü lehine çalışması/ön açıcılığı daha üst boyutta devam edecek. Siz buna, “NBŞ’ye hizmette sınır yok” diyebilirsiniz.

Bu konuyu izninizle biraz açalım. Bilindiği üzere şeker fabrikalarının çoğu hala devlete bağlıdır. Devlete bağlı şeker fabrikalarının bazıları yılda 15 gün, hatta bir kısmı yalnızca bir hafta çalıştırılıyor. Yani arz açığını oluşturacak olan fabrikaların çalıştırılma/yönetilme politikaları olacak. Fabrikaların çalıştırılma süre ve kapasitelerini belirleyecek olan hükümet politikaları. Arz açığına dayalı kota belirleme işini de hükümetin Bakanlar Kurulu belirleyecek. Bakanlar Kurulu zaten bugüne kadar kota artırma ve eksiltme yetkisini, eksiltmeden yararlanacak olan çiftçiler yerine artırmada çıkarı olan NBŞ şirketleri için kullanmadı mı? Kullandı. Eğer hükümet, artırma/ eksiltme kotasındaki politikalar benzeri bir tutumu fabrika çalıştırmada da gösterirse arz yetersizliğinin oluşacağına kesin gözüyle bakabiliriz.

Güçsüz ve aynı zamanda yalnız bırakılmış, bu konuda da yalnız bırakılacak olan çiftçilerin, ekonomik olarak güçlü ve devlet politikalarıyla desteklenen nişasta ve sakaroz şeker sektörü ile rekabet etme gücü olamayacağından arz açığı oluşması kaçınılmaz olacak. Bakanlar Kurulu’nun pancar dışı şeker kotasında yapacağı her artış, pancar şekeri üretimini baskılayacak. Dayanamayan, zarar eden küçük çiftçiler üretimden vazgeçecek. Vazgeçtikçe arz açığı artacak. Arz açığı arttıkça nişasta ve sakaroz şeker sektörü pazar payı artacak. Demem odur ki; değişiklikle çiftçilerin pancar üretiminden çekilmesi yüzde 15’lik sabitlemeden daha fazla olacak. Her geçen zamanda artacak. Görüldüğü üzere, gerekçe ile gerçekler örtüşmüyor. Farklı. Burada ya bir hesap yanlışlığı var ya bir öngörü hatasına düşülüyor veya bir yanılsama yaratılmak isteniyor.

Devam edeceğim.

- I I I -

Şeker Kanunu’nu değiştirmek amacıyla Meclis’e sunulan tasarı, pancar üreticisi çiftçi ile şeker işçilerini memnun etmedi.

Kanunda yer alan bir başka değişiklik de; şeker pazarı, gıda şekeri ve gıda dışı şeker diye ikiye bölünmesi. Gıda dışı şekerin kotasız, serbest üretilecek olması üreticileri kaygılandırıyor. Bu serbestliğin getireceği rekabetin karşısında direnemeyecek olan bir bölüm çiftçi daha şekerpancarı tarımını sürdüremeyecek. Daralma yaşanacak. Daralmayla yaşatılacak kayıplar, ekonomik tahribatla sınırlı kalmaz, sosyal haklar da erozyona uğrar. Üretimin daralması ile bir dizi olumsuzluk ardı ardına uç verir, sürer.

Daralma oranında; Hububat üretimi yapan çiftçiler, üretim kaybı yaşayacak; şekerpancarı tarımı yaklaşık 500 bin üretici, hane halkıyla birlikte 2.5 milyon insan için iş ve aş demektir.

Şekerpancarı tarımın manivelasıdır. Kendisinden sonra ekilen hububatta ise yüzde 20 verim artışı sağlayan, baş ve yapraklarının toprakta bırakılması halinde dekara 5kg. saf fosfor ve 15 kg. potasyuma eş değer bitki besin maddesi temin eder. Çiftçi, 1 dekar şekerpancarından elde ettiği geliri 4-5 dekar buğday ekerek elde edebilmektedir. Şekerpancarı, tarıma oluşturduğu bu dayanaklar sayesinde, hayvan yetiştiriciliği ile bitkisel üretimin birlikte yapıldığı işin adı olan tarımın, doğal yollarla yaşayabilmesine olanak sağlamakta, küçük aile çiftçiliğin sürmesine destek olmaktadır. Çıktılarının bitkisel üretim ve hayvan yetiştiriciliğinde değerlendiriliyor olabilmesi tarımın şirketleşmesinin önünde engel oluşturmakta, küçük aile çiftçiliğinin yaşayabilmesini sağlamaktadır.

Besiciler yem sorunu yaşayacak, şekerpancarının tüm yan ürünleri, baş ve yaprakları, küspesi melası en ucuz kaba yem olarak değerlendirilir. Bir dekar şeker pancarı yan ürünlerinin içerdiği hayvansal besin değeri 500 kg arpaya eşdeğerdir. Başka bir deyişle; bir dönüm şekerpancarı yetiştirirken, aynı anda hayvanlar için yaklaşık iki dönüm de arpa yetiştirmiş gibi ek değer üretilir. Şeker Kanunu’nda oranlarda yapılacak değişiklik kadar kaba yem sıkıntısı artacaktır. İstihdam kaybı yaşanacak; pancar şekerine dayalı üretim yapan fabrikalar önemli oranda istihdam yaratıyor. Kampanya dönemlerinde 30 bin civarında istihdam sağlıyor. Bakım ve hasat dönemlerinde 200 bin mevsimlik işçiye yılda 100 gün süreli istihdam imkanı sunuyor. Üretimde oluşacak daralma oranında istihdam daralması yaşanacaktır. Nakliye sektörü iş kaybına uğrayacak; bir dekar şekerpancarı, taşıma sektörüne; pancar, pancar posası, şeker, melas, yakıt, kireçtaşı, alkol olarak, 5750 kg. yük sağlar.

Oksijen azalması yaşanacak; 1 dekar şekerpancarının ürettiği oksijen, 3 dekar çam ormanın sağladığı oksijene eşittir. Yani bir dekar şekerpancarının fotosentez yoluyla havaya verdiği oksijen miktarı 6 kişinin yıllık ihtiyacını karşılamaktadır.

Alkol ve maya üretimi olumsuz etkilenecek; daralmaya bağlı olarak melas üretimi azalacağından etil alkol üretimi düşer. Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ (TŞFAŞ) talebe göre programlanır alkol üretimi gerçekleştirir. Talep fazlasını ihraç eder. Melas aynı zamanda maya sanayinin ana hammaddesidir. melastan üretilen mayalar yaklaşık 80 ülkeye ihraç edilmekte, döviz kazandırmaktadır.

İnsan sağlığı tehlikeye girecek; NBŞ mısırdan üretilir. Türkiye mısır konusunda kendine yeterli değil, ithalatçıdır. İthal mısır genellikle GDO’lu üretim yapılan ülkelerden gerçekleştirilmektedir. Çünkü en çok onların üretim fazlası var. Ayrıca çıkarılan Biyogüvenlik Yasası gıda imalatında GDO’lu ürün kullanılmasını yasaklamıyor. Serbest bırakıyor. Uzmanlara göre, GDO, bilinmeyen pek çok hastalık demektir. Bizim şekerpancarı ile yaptığımız şekerlerin en azından sağlıklı olduğunu biliyoruz. Bu anlamda gönül rahatlığımız var.

paylaş