- Birgün
THY’de geçen hafta başlayan grev, bugüne değin görülmeyen envaiçeşit grev kırıcılığına rağmen sürdürülmeye çalışılıyor. THY işvereninin baskı, tehdit, rüşvet vb. yöntemlerle greve katılımı ciddi bir biçimde azalttığı görülüyor. THY işvereni sadece çalışanların greve katılmasını engellemekle, grevcilerin yerine başka işçileri çalıştırmakla kalmıyor, yasaya açıkça aykırı biçimde grevi kırmak için rüşvete başvuruyor. THY işvereninin grev kırıcılığı, devletin diğer kurumlarının desteği, görmezden gelmesi ve umursamaması ile daha da güçleniyor.
THY adeta iktidarı ve devletin bütün kurumlarını arkasına alarak ve hukuku hiçe sayarak dolu dizgin grev kırıcılığı yapıyor. Sendikanın üyelerini greve çıkarması ve grev gözcülerinin etkin görev yapması polis marifeti ile engellendi. Oysa kolluk kuvvetlerinin böyle bir yetkisi yok. Hiç bir olayın yaşanmadığı bir grevde bu derece yoğun polis kullanılması göz dağı amacı taşıyor. Etkin bir grev gözcülüğü uygulaması engelleniyor. Oysa grev uygulamasının yaşamsal boyutu grev gözcülerinin etkinliğidir. Dahası grev yapılan işyerleri önünde toplanma engellenmekte. THY onlarca birimden oluşan bir işletme niteliğinde. Sendikanın havaalanı içindeki birimlerinin önünde toplanması engelleniyor. Böylece grev izole ediliyor ve asıl işyerinin uzağında THY genel müdürlüğü önüne hapsediliyor.
Bütün bunlar yapılırken işveren yasaya aykırı biçimde grevde çalışmayan personel yerine acemi ve geçici personel çalıştırıyor. Oysa grevci işçilerin yerine başka işçi kesinlikte çalıştırılamaz. THY’nin açıklamaları suçunu ortaya koymakta. THY grev öncesine göre sefer sayısını artırdığı ve hiç bir seferde aksama olmadığını söylemekte. Bu ancak hiç kimsenin greve katılmaması durumunda mümkün olabilir. Eğer çalışanların bir bölümü greve katılıyorsa (ki öyle) seferlerin o oranda aksaması gerekir. Eğer aksamıyorsa, THY yasa dışı işlem yapıyor ve grevci işçi yerine grev kırıcıları çalıştırıyor veya eksik personelle uçuyor demektir. Ancak sendikanın bu usulsüzlüklerle ilgili yaptığı başvurulara ilgili makamlar kayıtsız kalıyor. Yasaya aykırı grev kırıcı çalıştırılması durumunda harekete geçmesi gereken Çalışma Bakanlığı adeta grevin kırılmasını bekliyor. Hükümet yasa dışı bir biçimde grevin kırılması için THY ile tek vücut olmuş durumda.
THY’nin grevi kırmak için çalışanlara rüşvet önermesi ise bir diğer hukuksuzluk. Sendikalı bir işyerinde grev devam ederken uyuşmazlık konularında işverenin tek taraflı işlem yapması sendikal haklarının ihlali anlamına gelir. Hele hele greve katılmayan personele “ödül” adı altında zam yapılması grev kırıcılığıdır. Grev kırıcılığı ve sendikal faaliyetin yasaya aykırı yollarla engellenmesi suçtur. Ama THY sendikal mevzuatı umursamıyor. Çünkü sırtını iktidara dayamış durumda.
THY pervasız davranıyor. Çünkü biliyor ki grevi kırarsa mesele yok; grevi kıramazsa bu kez hükümet imdadına yetişecek ve grevi erteleyecek. Her durumda rahatlar. Ortada grev hakkı yok. Ya kırk katır ya kırk satır var. THY’nin sendikanın en makul taleplerine evet dememesinin nedeni budur.
Hükümet geçmişte grev erteleme ve yasaklama yöntemini tercih ediyordu. Son zamanlarda grev ve sendika kırma yöntemine başvuruyor. Anadolu Ajansı bunun örneğidir. Çay Kur bunun bir diğer örneğidir. Önce Çay Kur işçisini yandaş sendikaya üye olmaya zorladırlar. Bu operasyon başarısız olunca bu kez grev kırıcılığına başvurdular ve ardından da toplu iş sözleşmesinin imzası için Tek Gıda-İş başkanının istifa etmesini şart koştular. Böylece bir taşla bir kaç kuş vurmak istediler. Şimdi de benzer bir oyun THY’de oynanıyor. Önce grevi kırmak ardından da THY’de sendikayı etkisiz hale getirmek istiyorlar. Bu yüzden THY’de tam saha pres yapıyorlar.
İşte bu yüzden “hattı müdafaa” yetmez, “sathi müdafaaya ihtiyaç var. THY grevinin başarısı için grevi toplu eyleme dönüştürmek şarttır. THY yönetimi ve hükümet grevi kırmak için bütün yöntemleri kullanıyor. Bunun yanıtı grevi bir toplu eyleme dönüştürülerek verilebilir. Greve destek için, THY önünde on binlerce işçi buluşursa işin rengi değişir...