İngiltere'deki tutuklu gazeteciler efsanesinin çöküşü

20 Mar 2013

Türkiye'de ısrarla aksi yazılsa da İngiltere'de tutuklu gazeteci yok. Gözaltına alınan 4 gazeteci birkaç saatte serbest bırakıldı.

İngiltere’de yaratılan ‘tutuklu gazeteciler efsanesi’ni sizlere ayrıntılarıyla anlatmıştım. Birileri Ankara’nın üst düzey devlet elitini böyle bir yalana inandırmıştı. Türkiye’de tutuklu yargılanan gazetecilerin durumları İngiltere’deki gazeteciler ile kıyaslanarak güya hafifletilecekti. Araştırmamız sırasında bunun eksik çeviriden kaynaklanan bir efsane olduğunu yetkililerle yaptığımız görüşmelerle ortaya çıkarmıştık. Sonrasında bu efsaneyi musallat eden kişiyi aramış ama bulamamıştık.

Bu efsaneyi kimin yaydığını dün itiraf gibi bir köşe yazısından öğrendik. Meğerse 15 Şubat’ta Star gazetesinde yayımlanan Taha Kıvanç mahlaslı Fehmi Koru’nun kaleme aldığı yazıyı atlamışız. Fehmi Koru bu yazısında İngiltere’de tutuklanan gazetecilerden bahsediyor ancak sonrasında bu gazetecilerin serbest bırakıldığını söylemiyordu. Koru dün ise Star’da yayımlanan yazısında bu efsaneyi Türkiye gündemine ‘bu şekilde’ kendinin taşıdığını belirtip lafı 14 Mart’ta benim yazımın çıktığı gün İngiltere’de dört gazetecinin ‘daha’ tutuklanmasına getiriyordu. Hürriyet Daily News’ün benim yazımı tam da o gün İngilizce olarak yayımladığını ve İngiliz okurların da bayağı güldüğünü söyleyip benimle dalgasını geçiyordu. Memleketimizde gazeteciliğin içler acısı olduğu, tutuklu gazetecilerin aylarca cezaevlerinde yargılanmayı beklediği bir konuda ben ne yazık ki Sayın Koru kadar neşeli olamıyorum. Hakara makarayı başka konulara saklayıp gazetecilerin durumunun netleştirmeyi bir gazetecilik görevi sayıyorum.

Gözaltına alınıp bırakıldılar

Bu yüzden gelin Fehmi Koru’nun bir kısmını yazmayı tercih ettiği olayı detayları ile sizlere anlatayım. 14 Mart Perşembe sabahı İngiltere’de gerçekten 4 gazeteci, Sunday People editörü James Scott, eski Sunday Mirror gazetecileri Nick Buckley, Mark Thomas ve gazetenin eski editörü 7 aylık hamile Tina Weaver ‘Weeting’ operasyonu kapsamında ‘arrested’ yani gözaltına alınarak polis istasyonuna götürüldü. Buraya kadar Koru’nun anlattıkları doğru. Peki bundan sonra ne oldu dersiniz?

Gözaltına alınanların 4’ü de aynı gün öğleden sonra nisan ayında karakola geri gelmek üzere serbest bırakıldı. İngiltere’de belli bir suçtan gözaltına alındığınızda eğer suçunuz halkın güvenliğine tehdit oluşturmuyorsa, kaçma ihtimaliniz bulunmuyorsa, şahitleri tehdit etmiyorsanız veya gidip aynı suçu tekrarlamak gibi bir risk taşımıyorsanız kefaletle veya teminatla mahkemeniz görülene kadar serbest kalabiliyorsunuz. Mahkeme gününe kadar düzenli aralıklarla karakola uğramanız yeterli olabiliyor. Yani sabah tutuklanıp öğleden sonra aynı gün evinize gidebiliyorsunuz. Nitekim bu 4 gazeteci de diğer gazeteciler gibi serbest bırakıldı. Yani Fehmi Koru çeviride kaybolmamış, fikri takipte kaybolmuş.

Ne tesadüftür ki dün İngiliz parlamentosunda yeni basın düzenlemesi tartışılıyordu. İngiltere’deki yasadışı telefon dinleme skandalının ardından Başbakan David Cameron 2011 yılında, İngiltere tarihinin en büyük medya soruşturmasını başlatmış ve soruşturmanın başına Lord Leveson’u atamıştı. Geçen yıl yayımlanan raporda medyanın halihazırdaki denetiminin etkisiz olduğu ve yeni, bağımsız hatta yasalarla desteklenen bir denetim kurumunun oluşturulması gerektiği sonucuna varılmıştı. Ancak Başbakan David Cameron medyanın yasalar ile denetlenmesine sıcak bakmıyor. Basın özgürlüğünün zedeleneceğinden endişe ediyor. İngiltere’deki bu yeni düzenlemelerin basın özgürlüğüne zarar verip vermeyeceği halen tartışma konusu.

Tartışmanın taraflarından biri de paparazzilerle olan kötü ilişkisi ile de tanınan ünlü İngiliz oyuncu Hugh Grant. O da Leveson’ın kısıtlama isteyen raporunun olduğu gibi uygulanması gerektiğini savunuyor. Hugh Grant bizzat yürüttüğü Hacked Off isimli kampanya ile de denetleme kurumunun oluşmasını destekliyor. Hacked Off imza kapmanyasına katılanlar arasında ünlü yazar Salman Rushdie de bulunuyor.

Koru’nun görmediği

Gördüğünüz gibi İngiltere’de parlamentoda ve kamuoyunda basın özgürlüğü tartışması ve polis operasyonları paralel yapılıyor ama bizdeki gibi gazeteciler bu tartışmaları içeri atılıp yıllarca yargılanmayı bekledikleri cezaevlerinde izlemiyorlar.

Fehmi Koru zamanında Abdullah Gül ile İngiltere’de okumuş, buranın kültürünü bilen bir isim. Hatta bir röportajında İngiltere günlerini şöyle anlatıyor: “Orada gözümüz, zihnimiz biraz daha açıldı. Gider gitmez, iki toplum arasındaki farklılığı fark ettik ve bunun sebeplerini düşünmeye başladık. Maddi imkânlar mı? Kültür farklılığı mı? Din faktörü mü? Kendi aramızda fikir cimnastiği yaparak bir olgunlaşma devri yaşadık. Gül için de çok yararlı bir dönem oldu.”

Gül için ne kadar yararlı oldu bilinmez ancak Türkiye’deki tutuklu gazetecilerin durumunu meşrulaştırmak için İngiltere’de tutuklu gazeteci sorunu yaratmaya çabalayan Sayın Fehmi Koru için durum ortada.

Evet, illa güleceksek ancak buna gülebiliriz.

 

paylaş