Balyoz Mahkemesinin ‘neresinden tutsan elinde kalan’ gerekçesi

10 Oca 2013

Balyoz mahkemesinin gerekçeli kararında delillerin değerlendirildiği kısmına buradan ulaşabilirsiniz. Mahkemenin gerekçeli kararında açıklığa kavuşturması gereken ana konular şunlardı:

  1. Mahkeme, Balyoz CD’sinin 2003 de değil, çok daha ileri bir tarihte (en erken Ağustos 2009‘da oluşturulduğunu gösteren kanıtları niye gözardı etti?
  2. Mahkeme onca ısrara rağmen, sahtecilik konularını açıklığa kavuşturabilecek bir bilirkişiyi neden atamadı?
  3. Türkiye’de darbe amaçlı Word belgesi hazırlamakla suçlanan, ancak belgeyi kaydettiği iddia edilen tarihte yurt dışında, denizde tatbikattaannelik izninde vs. olduğunu ispatlayan sanıklara ceza veren mahkemenin gerekçesi neydi?
  4. Madem dijital Balyoz belgelerinin gerçek olduğu kabul ediliyor, neden bu belgelerde ismi geçen herkes sanık değilken ya da bir kısım sanıklar beraat ederken, aynı belgelerle suçlanan başka sanıklar 16-18 yıl ceza alıyor?
  5. Ankara’dan gönderilen 15 gözlemci nezdinde yapılan ve Doğan’ın emri ile baştan sonra ses kaydı alınan 1nci Ordu Seminerinde balyoz’un b’si bile geçmediği ve tüm gözlemciler darbe planı tartışılmadığı yönünde tanıklık yaptığı halde, Mahkeme seminerde Balyoz planının müzakere edildiğine nasıl kani oldu?
  6. Madem Seminerde Balyoz planı müzakere edildi, 162 seminer katılımcısından neden sadece 52′si Balyoz davasında sanık?
  7. Madem Balyoz darbesine hazırlık olarak yüzlerce dijital belge kaydedildi,  niye darbe gerçekleşmedi?

Bakın, Balyoz mahkemesi bu konulara nasıl “gerekçeler” buluyor.

1. Mahkeme,  Balyoz CD’sinin 2003 de değil, çok daha ileri bir tarihte (en erken Ağustos 2009′da) oluşturulduğunu gösteren kanıtları niye gözardı etti?

Balyoz belgeleri iddia edildiği gibi en son 2002 ve 2003′de kaydedilip Mart 2003′de (tek oturumda) CD’ye kaydedildiyse, CD’nin içine sonradan ekleme-çıkarma yapılmadığına göre:

i.  Cami bombalama krokilerinde 2003′de var olmayan ve ilk defa Office 2007 ile kullanılmaya başlanan XML şemaları ne arıyor?

ii. Ayni şekilde, Balyoz’un ana belgesi Balyoz harekat planı dahil, diğer Balyoz belgeleri nasıl oluyor da ilk defa Office 2007 ile kullanılmaya başlanan Calibri, Cambria gibi fontlara referans taşıyor?

iii. Belgelerde sadece 2003 öncesinde var olan araçlar, hastaneler, firmalar  listelenmesine rağmen, nasıl bir aracın 2006′da değişen plaka numarası, bir hastanenin 2008′de ve bir firmanın 2009′da değişen yeni ismi geçiyor?

Mahkemenin gerekçeli kararında bu konuya yanıtı şu: belgeler güncellenmiş! Mahkeme alenen, çetenin yaptığı hataları “güncelleme” iddiası ile örtbas ediyor.

Onca ısrara rağmen bilirkişi atamayan mahkeme, Microsoft’un açık kaynaklardan araştırmış ve görmüş ki, 2003 yılında düzenlenen bir Word belgesi 2007 yılında yeni Office versiyonu ile açılırsa belge 2007’de yazılmış gibi görünürmüş (sayfa 1039). Huzurda dinlenen uzman kişiler de bunu doğrulamış!

Oysa  Balyoz belgelerinin son kayıt (son değişiklik) tarihleri hep 2003 ve öncesi. Eğer Mahkemenin ileri sürdüğü gibi bir durum olsaydı, belgelerin son değişiklik tarihi 2007 ya da sonrası olarak gözükürdü, 2003 değil. Huzurda dinlenen uzman kişilerin bu saçmalığı doğruladığı ise kesinlikle doğru değil.

Güncelleme iddiası üzerine daha önce defalarca yazdığımız için (buraya tıklayın) tekrar uzun uzadıya yazmıyoruz. Ama belgeler güncellenseydi, belgeleri 2003 yılında görevli subaylar, 2003 yılındaki rütbeleri  ile hazırlamış gibi görünmezdi. Belgelerin son kayıt tarihi 2003′u değil, güncellendiği tarihi gösterirdi. Bir kerede oluşturulan yani sonradan hiç değiştirilmeyen Balyoz CD’sinin kayıt tarihi 2003 olarak gözükmezdi.

2. Mahkeme onca ısrara rağmen, sahtecilik konularını açıklığa kavuşturabilecek bir bilirkişiyi neden atamadı?

Mahkemeye göre, ceza muhakemesinde bilirkişiye başvurma mecburiyeti bulunmuyormuş. Mahkeme bir de ekliyor: “kesin olarak kabul edilmesi gerekli sonuç hiçbir bilirkişi raporunun yargıcı bağlamayacağı hususudur” (sayfa 1041).

3. Türkiye’de darbe amaçlı Word belgesi hazırlamakla suçlanan, ancak belgeyi kaydettiği iddia edilen tarihte yurt dışında, denizde tatbikatta, annelik izninde vs. olduğunu ispatlayan sanıklara ceza veren mahkemenin gerekçesi neydi?

Mahkeme, ilgili dijital belgelerin içeriğinden bahsettikten sonra “yukarıdaki belgeler karşısında savunmasına itibar edilmemiştir” diyor. Yani mahkeme sanıkların sunduğu somut bilgilere (pasaport giriş-çıkış kayıtları) değil, kolaylıkla manipüle edilebilen dijital belgelerin üstverilerine itibar ediyor.

4. Madem dijital Balyoz belgelerinin gerçek olduğu kabul ediliyor, neden bu belgelerde ismi geçen herkes sanık değilken ya da bir kısım sanıklar beraat ederken, aynı belgelerle suçlanan başka sanıklar 16-18 yıl ceza alıyor?

Mahkeme kimi sanıklar için, isimleri belgelere haberleri olmadan yazılmıştır diyerek beraat kararı veriyor.  Bu güzel.  Ancak mahkeme diğer sanıkların isimlerinin belgelere yazıldığından nasıl haberi olduğunu açıklamıyor, açıklamak zorunda da hissetmiyor.

5. Ankara’dan gönderilen 15 gözlemci nezdinde yapılan ve Doğan’ın emri ile baştan sonra ses kaydı alınan 1nci Ordu Seminerinde balyoz’un b’si bile geçmediği ve tüm gözlemciler darbe planı tartışılmadığı yönünde tanıklık yaptığı halde, Mahkeme seminerde Balyoz planının müzakere edildiğine nasıl kani oldu?

Mahkemenin (daha doğrusu emniyetin) yürüttüğü mantığa göre, CD’lerdeki Balyoz planları ile seminer ses kayıtlarındaki ifadeler arasında benzerlikler var, demek ki seminer katılanların bir kısmı Balyoz planından haberdar ve bu planı konuşuyorlar!

Bu mantığa göre, çeşitli seminer katılımcıları, seminere gelmeden önce Balyoz belgelerinden kimi bölümleri ezberlemişler ve seminerin çeşitli yerlerinde bu ifadeleri birebir kullanmışlar!  Örneğin, Çetin Doğan’ın hazırladığı iddia edilen Balyoz planındaki “irticai, yıkıcı ve bölücü faaliyetleri desteklediği bilinen veya çeşitli yolsuzluk ve usulsüzlüklere karışmış bütün kamu  personelinin (…) yerine güvenilir, liyakatli (…) sivil veya emekli olmuş askeri personelin görevlendirileceği” bölümünü ezberleyen bir subay seminerde birebir bu ifadeleri kullanmış.  Bir diğer subay, İbrahim Fırtına’nın hazırladığı iddia edilen Oraj planından bir pasajı ezberleyerek seminere gelmiş!

Mahkeme, çetenin kurguladığı, Emniyet’in jet hızıyla bulduğu bu bağlantıyı, ‘Balyoz belgeleri gerçek’ demek için kullanıyor. Bu arada, mahkemenin hiç dikkate almadığı dosyadaki en kapsamlı Genelkurmay bilirkişi heyet raporu (Haziran 2010 tarihli), Balyoz ve diğer planlarındaki sahtecilik bulgularını ortaya koyuyor ve de  “ses kayıtlarından yapılan alıntıların Eylem Planları ve Eklerinin oluşturulmasında kullanıldığını” değerlendiriyor.

 6. Madem Seminerde Balyoz planı müzakere edildi, 162 seminer katılımcısından neden sadece 52′si Balyoz davasında sanık?

Mahkemeye göre, sadece dijital bir görevlendirme listesinde olanların bulunduğu ufak bir katılımcı gurubu, seminerde Balyoz darbe planının tartışıldığını biliyor, ama katılımcıların geri kalanı (100 kusur kişi) saf saf normal bir seminere katıldığını zannediyor! Bu durumda Ankara’dan gönderilen gözlemciler de seminerde darbe müzakere edildiğini fark etmemiş!

7. Madem Balyoz darbesine hazırlık olarak yüzlerce dijital belge kaydedildi,  niye darbe gerçekleşmedi?

Mantık sınırını yeterince zorlayan Mahkeme, bu konuda serbest atışın sınırını da zorluyor. Mahkemeye göre Balyoz darbesinin gerçekleşmemesinin nedeni Çetin Doğan’ın geçirdiği kalp ameliyatı imiş!

İddianamede darbeyi Aytaç Yalman’ın engellediği yazıyordu. Ancak, Mahkeme Yalman’ı tanık olarak dinlemeyi reddettiği için gerekçeli kararına bunu yazamamış. Onun yerine iddianamede bile olmayan bir neden bulmuş: kalp ameliyatı (sayfa 1022)!

  • Bir kere, ameliyatın Mayıs 2003’de gerçekleştiği doğru değil. Madem bu kadar ciddi bir iddia var (aksi takdirde sanıklar darbeden gönüllü vazgeçmiş olacaklar!) doğru ameliyat tarihini kayda geçelim: 31 Mart 2003.
  • Mahkeme 31 Mart’ta darbeden “gönülsüzce” vazgeçildiğini iddia ederken, neden sanıkların harıl harıl dijital darbe belgesi hazırlamaya devam ettiklerini açıklamıyor. Örneğin, Eskişehir’de “bulunan” flaş bellekteki bir Oraj belgesi sözde en son 6 Kasım 2003’de kaydedilmiş (son kaydeden kullanıcı adında adı geçen kişi o tarihte İngiltere’de, o da ayrı bir konu!)
  • Ayrıca Mahkemenin yazdığı gibi Ağustos 2003’de Doğan emekli edilmedi, emekli oldu. Mahkemenin ima ettiği, göreve devam etmesi gerekirken emekli edildiği yönünde. Oysa Doğan’ın Ağustos 2003’de Ordu Komutanlığı’nın tamamlamasının ardından açık kadro (Kara Kuvvetleri Komutanlığı) bulunmaması nedeniyle emekli olacağı seneler öncesinden biliniyordu.

***

Mahkeme bütün bunlara ek olarak bir dizi yanlış bilgi aktarıyor ve bariz mantık hataları yapıyor. Burada sadece bir kaç örnek sunuyoruz:

i. Genelkurmay tarafından belgelerin bir kısmının aslının askeri birimlerde bulunduğu belirtildi!

Söz konusu belgeler Eskişehir’de bulunan flaş bellekten çıkan istihbarat belgeleri ve Balyoz’la bir ilgileri yok.  Bu konuda detaylı iki yazımız için buraya ve buraya tıklayın.  Baransu’dan gelen bavulda olduğu gibi, sahtekarlar gerçek belgeleri sahte belgelerle beraber paketlemişler.

Genelkurmay, suç içeren ve 11 nolu CD’den çıkan Balyoz belgelerini detaylı bir şekilde inceleyip, bu belgelerin sahte olduğu sonucuna varmıştı (Haziran 2010 tarihli rapora buradan erişebilirsiniz). Mahkeme bu hususu tabi ki atlıyor.

ii. 11 nolu CD içinde yer alan belgelerin dijital yolları tanık beyanları ile doğrulandı!

Dijital yolların tanık beyanları ile doğrulandığı kesinlikle doğru değil.

Belge çetesi Balyoz belgelerinin çoğunu sıfırdan bir Word dokumanı açarak kaydetmek yerine, orijinal bir dokumanı “save as” komutuyla kaydediyor. Bu nedenle belgeleri oluşturan kullanıcı isimleri, kullandıkları orijinal belgeler ile aynı. Ancak çetenin belgelerin son kaydı için kullandığı kullanıcı isimleri (örneğin SUHA TANYERI) hiçbir gerçek belgede mevcut değil. Çete, suçlamak istediği insanların isim ve soyadını bilgisayar kullanıcı adı olarak tanımlıyor (bazen kişinin soyadını yanlış yazdığı da oluyor; örnekleri için buraya ve buraya bakın). Oysa sanıklar, bu şekilde kullanıcı adları olmadığını mahkeme önünde belgelerle ispatladı.

Mahkeme orijinal dokümanların üstverisindeki kullanıcı isimlerinin sahte belgeler üzerinde (belgeyi ilk oluşturan olarak) gözükmesini belgelerin gerçek olduğunu ispati olarak gösteriyor!

iii. Balyoz planı 1980 Bayrak Planından esinlenerek hazırlanmış, öyleyse gerçek!

Balyoz planını Bayrak Planından esinlenerek hazırlanmış olması bu planı sanıkların hazırladığını ispatlamıyor ki. Zira Bayrak Planı, Balyoz CD’leri ile birlikte Baransu’nun bavulundan çıktı.

iv. Çetin Dogan, tutuklandıktan sonra kaleme alıp basına dağıttığı 5 Nisan 2010 tarihli mektupla suçu ikrar etmiş oluyor!

Hilmi Özkök’ü tanık olarak dinlemeyi reddeden mahkeme, Doğan’ın, Hilmi Özkök ile arasında 2003′de geçen bir diyalogu aktardığı mektubundan Özkök’ün ifadelerini aleyhte delil olarak gösteriyor.

v. 11 nolu CD’nin neredeyse birebir  kopyasının Gölcük’ten çıkması CD’nin gerçek olduğunu ispatlıyor!

Mahkeme ‘iki farklı yerden iki sahte CD’nin çıkması, iki CD’nin de gerçek olduğunu ispatlar’ gibi akıllara ziyan bir mantık yürütmekle kalmıyor, dosyada bulunan ve Gölcük’ten çıkan CD’nin sahte olduğunu bilimsel olarak kanıtlayan bilirkişi raporunu tamamen gözardı ediyor.

Benzer olarak, Mahkeme bir dijital belgede adı geçen kişilerin belgeden haberdar olduğuna kanıt olarak, aynı CD’den çıkan ve kimin hazırladığı belli olmayan bir başka dijital belgeyi gösteriyor!

***

Sonuç olarak mahkeme heyeti, inandırıcılığı olmayan, mantıkla bağdaşmayan, eksik ve yanlış bilgi içeren bir gerekçe hazırlamış bulunuyor.  Balyoz CD’lerinin sahteliği matematiksel bir kesinlik taşırken başka türlüsü pek mümkün değildi.  Ama bu gerekçesiyle mahkeme, hukukun ve gerçeklerin yanında olmak yerine bir çetenin amaçları doğrultusunda hareket ettiğini bir kez daha alenen tescil etmiş oluyor.

paylaş