Hillary Clinton’ın Bilinmeyenleri

15 Ağu 2012

Beyaz Saray’dan ayrılırken çok sayıda sanat yapıtını, eşyayı ve golf malzemesini özel konutlarına taşıdılar. Bunların tam listesi Barbara Olson’un kitabında var. Bir gün başkanlık koltuğuna oturursa, daha çok “armağan” alacağa ve ağzı sürekli kulaklarında olacağa benzer. Ayrıca, sanki alçakgönüllü bir ev kadını.

Prof. Dr. Türkkaya ATAÖV

Eski birinci hanım, eski New York senatörü ve şimdi dışişlerine bakan devlet sekreteri Hillary Clinton’ın sürekli gülümseyen, kahkahalı, dostça tavırlı ve dengeli bir siyasetçi gibi yüzü var. Gerçekte, Bayan Clinton gökteki aya benzer: Görünen yüzü aydınlık, öbür yarısı karanlık. Yirmi yıllık danışmanları Morris’in kitabına bir bakın. Ben bu kısa yazıda karanlık yüzüne biraz ışık tutmak istiyorum. Hillary “Tarihle Yaşamak” başlıklı anı kitabında kendini yalnız olumlu yanlarıyla sunuyor. Kendi yarattığı bu kalıpla ileride ABD’nin belki ilk kadın başkanı olmayı da başarır. Kitabındaki Hillary bir masal. Okulda eylemci öğrenci, sonra başarılı avukat, vali karısı, Beyaz Saray’da birinci hanım, ardından senatör, başkan adayı ve şimdi bakan.

Gündemde olmak için yaşamını ünlülere bağlar. Adını güya Everest tepesine tırmanmayı başaran Sir Edmond Hillary’den etkilenerek koymuşlar! Ancak, bu kişi o dağa 29 Mayıs 1953’te tırmanmıştı. Yani Hillary doğduktan 5.5 yıl sonra. Böyle bir başlangıçla hep rüzgâra uymuş, kılıktan kılığa girmiştir. Saçı bile yerine göre aşağıda, yukarıda, kısa, uzun, düz, kıvırcık, örgülü ya da kuyruklu. Koyu kahverengi olan saçı şu sırada sarı. 11 Eylül’de İkiz Kuleler’e uçak saldırıları olduğunda kızı Chelsea güya hemen oracıktaymış, zor kurtulmuş! Oysa, kızı 5 km. daha aşağıda bir arkadaşının evindeydi. O çevrede olan New York’tan rakibi öteki senatör Schumer’in kızıydı. Neden mi sarışın olmuş? Britanya Başbakanı Thatcher ona “Her kadın bir gün olmalı” demiş de ondan. Kızı Chelsea neden başkan kızı gibi değil de sıradan yurttaş gibi davranıyormuş? Kennedy’nin eşi Jacqueline ona kızı öyle yetiştirmesini öğütlemiş. Monica olayına nasıl mı dayanabilmiş? Birçok ünlü ona hiçbirimizin kusursuz olmadığını söylemiş. Kocasını görevden almak için yapılan oylamada Dalai Lama ona demiş ki: “Adaletsizlikle karşılaşınca güçlü ol.”

Hukuk fakültesini bitirince başkent Washington’da ve Arkanso’da baro sınavlarına girmiş. Diyor ki: “Ama kalbim beni sürekli Arkanso’ya çekiyordu.” Ne var ki Washington sınavında çakmıştı, Arkanso tek seçeneğiydi. Onu hemen Rose Hukuk Şirketi’ne almışlar; herhalde eşinin orada vali oluşundan ötürü. Topu topu 5 davaya baktı. New York’a ancak birkaç kez ayak basmıştı. Illinois doğumluydu, çocukluğu Penn’de geçmişti, Mass ve Connecticut’ta okula gitmiş, Arkanso’ya yerleşmişti. New York’tan adayken sürekli şöyle diyordu: “Biz New Yorklular”. Orası bir Yahudi kenti olarak da bilinir. Oysa, Hillary’de hiç Yahudilik yoktu, hiçbir kan bağı olmamasına karşın büyük annesinin ikinci kocası Rosenberg’in Yahudi olduğunu bulup çıkardı, birazcık da Yahudiliğe soyundu.

Kocası valiyken Mark Rich adlı çok varlıklı işadamı onların konutuna tüm devletin en büyük yüzme havuzunu yapıp armağan etti. Bu zengin kişi Amerika’dan kaçmak zorunda kalmış, yurttaşlığını geri vermişti, ama eşi başkanlıktan ayrılırken eline tutuşturulan af dizelgesinde o kaçağın da adı vardı. Beyaz Saray’dan ayrılırken çok sayıda sanat yapıtını, eşyayı ve golf malzemesini özel konutlarına taşıdılar. Bunların tam listesi Barbara Olson’un kitabında var. Bir gün başkanlık koltuğuna oturursa, daha çok “armağan” alacağa ve ağzı sürekli kulaklarında olacağa benzer. Ayrıca, sanki alçakgönüllü bir ev kadını. Söyleşi için evine gelen gazeteciye şöyle demiş: “Bill golften gelebilir, ona bir şeyler hazırlayayım.” Oysa 12 yıl vali konutunda, 8 yıl Beyaz Saray’da kaldılar. Kalabalık aşçı, garson, hizmetçi, temizlikçi, çocuk bakıcısı ve her türlü yardımcı ordusu ile. Eli ne suya değdi, ne sabuna. Vakti mutfakta değil, özel odasında geçer, gazetecilerin soracakları soruları önceden hazırlayıp ellerine tutuştururlardı. Böyle birinin bakanlığı, olası başkanlığı Amerikan halkına ve dünyaya büyük zararlara patlar. Ne var ki, Cumhuriyetçi iktidarınki de...  

paylaş