Veryansın TV

07 Kas 2021

Bir önceki yazımızda mevcut tarımın neden sürdürülemez olduğunu anlatmaya çalışmıştım. Bu yazıda ise mevcut hayvancılık modeli ile devam edelim.

Hayvanların en belirgin özelliklerinden biri hareket etmeleridir. Hayvancılığa konu olan tüm hayvanlar besinlerini kısmen veya tamamen doğada bulabilirler. Protein ihtiyacını büyük oranda karşılayan hayvanlar için insanlık, tarih boyunca yetiştirdikleri hayvanların kolayca korunabilmeleri ve beslenebilmeleri için çitler, basit barınaklar veya karmaşık yapılar inşa etmiş, yem üretimi ile uğraşmıştır. Hayvanlar günlük olarak otlaklara mevsimsel olarak yaylalara götürülüp, büyük emek verilerek yetiştirilmeye çalışılmıştır.

Ülkemizde, kırsalda hala küçükbaş hayvan sürüleri, tavuk, ördek ve kaz gibi kanatlılar ve bir veya birkaç hayvandan oluşan büyükbaş hayvanlar yetiştirilmeye devam edilse de, gerek genç nüfusun şehirlere göçü, gerekse ekonomik zorluklar (hayvanlar kolayca nakde çevrilebilir) bu tip yetiştiriciliğin de giderek azalmasına neden olmaktadır.

25 Eki 2021

Dizinin ilk üç yazısında canlılık ve toprağın işleyişi üzerinde durmuştum. Çünkü bu altyapı olmadan dizinin ilerleyen yazılarında vurgulanacak mevcut uygulamaların yanlışlığı ve olası çözümler dayanaksız kalacaktı. Hemen hatırlayalım:

1. İlk yazı, toprağın oluşumu ve zenginleşmesi, hangi tip bitkilerin hangi koşullarda güçlü oldukları ve canlı çeşitliliğin önemi üzerineydi.

2. İkinci yazı, zengin bir toprağın altında ve üstünde neler döndüğü ve nelerin bu karmaşık sisteme katkı sağladığı, nelerin ise toprağa zarar verdiği üzerineydi.

3. Üçüncü yazı, toprağın ve canlılığın, su ile ilişkisinin altyapısını oluşturmak için yazılmıştı.

Artık hızlanabiliriz!

06 Eki 2021

Tüm diğer canlılar gibi bitkiler ve toprak canlıları için su, yaşamı temsil eder. Öyle ki, ölen veya ölmekte olan bitkiler için “kurumak” fiilini kullanırız.  Dizimizin ilk yazısında bitkilerin temel yaşam ortamı olan toprağı üretmek için neler yaptıklarını, alanlarını nasıl koruduklarını anlamıştık. İkinci yazıda toprak canlılarının “gerçek” toprağı oluşturacak şekilde nasıl organize olduklarını, bitkilerle birlikte nasıl yeryüzünü değiştirerek nakış nakış işlediklerine değinmiştik. İşte bunca çabanın hedefine ulaşması için gereken madde yeterli miktarda sudur. Bu nedenle bitkiler dahil tüm toprak canlıları,  ortama giren suyu en etkin biçimde kullanmaya çalışırken, kaybetmemek için de ellerinden geleni yaparlar.

10 Eyl 2021

Toprağın oluşumu

Tarım, hayvancılık ve gıda ile ilgili konuşmadan, strateji ve taktikler oluşturmadan, planlama yapmadan, kararlar alıp uygulamadan veya geleceği öngörmeye çalışmadan önce toprağın ne olduğunu anlamak gerekiyor. Toprağı anlamadan verilen kararlar, bugünkü gibi işin içinden çıkması güç, sürdürülemez, hatta geri döndürülemez biçimde insan dâhil, dünyadaki tüm yaşamı tehdit eder duruma getirebiliyor.

Yazı dizisindeki bu ilk yazının amacı, doğru bildiğimiz, bilimsel ve akılcı diye düşündüğümüz yaklaşımların yanlış olabileceğini tartışmadan ve bizi nasıl bir geleceğin beklediğini öngörmeden önce, toprağın nasıl oluştuğu ile ilgili gereken altyapıyı oluşturmak ve ikinci yazıda bahsedilecek olan toprağın aslında ne olduğuyla ilgili hazırlık yapmak.

10 Eyl 2021

Dizinin ilk yazısında, yaşamın, kuru bir kayanın çatlak ve yarıklarından nasıl fışkırdığını, canlıların toprağı sabırla nasıl oluşturduğunu anlatmıştım. Toprağın oluşum sürecinde bitkilerin nasıl başrol oynadığını artık biliyoruz. Bugün ve gelecekteki tarım, hayvancılık, gıda, sağlık sistemi, şehircilik, ekonomi ve neredeyse tüm alanlarda yapılan basit yanlışları görmek, ayakları yere basan, sürdürülebilir stratejileri geliştirmek için toprakla ilgili olarak biraz daha fazlasını bilmek gerekiyor.

 Toprağın altında ne var? Toprak tam olarak nedir?

Dizinin bu ikinci yazısında toprağın “tarımsal ürünlerin yetiştirildiği ortam”dan fazlası olduğu konusuna odaklanacağım çünkü toprağı,

16 Haz 2021

NATO zirvesi ile ilgili son makalemde bu zirvenin Truman’lı yeni Yalta olacağını yazmıştım. Bundan kastım NATO’nun Washington’un tam kontrolünde Amerikan hegemonyasının gerilemesini geciktirmek için Covid sonrası dönem için NATO 2030 belgesi üzerinden sadece Kuzey Atlantik coğrafyasında değil, neredeyse tüm yer küre üzerinde yeni fırsatlar yaratacağını, yeni nüfuz alanları açmayı deneyecek olmasıydı. Dediğim çıktı. NATO’nun 29. Zirve Bildirgesi, ABD tarafından hazırlanan ana metne eklemeler yapılarak şekillendirilmiş bir metne dönüşmüş. 

31 Mar 2020

 

1969 tarihli Veljko Bulajic’in yönettiği “Neretva Savaşı” filmi, İkinci Dünya Savaşında, Yugoslav Partizanlarının Hitler faşizmine karşı savaşında, geride kalan 4500 yaralı arkadaşlarını kurtarmak için verdiği mücadeleyi anlatır. Mareşal Josip Broz Tito önderliğindeki Partizan Ordusu, kendi varlığını da riske atarak bir karşı saldırı gerçekleştirir, Alman Ordusu’nu geri çekilmeye zorlar ve 4500 yaralısını imha olmaktan veya en iyi ihtimalle Almanlara esir düşmekten kurtarır.

Partizanların, bu kahramanca mücadeleleri ile gerçekte kurtardıkları, aslında kendileridir. Yaralıları kaderlerine terk etmemek, onları kurtarmak, tekrar sağlıklarına kavuşmaları için gerekeni yapmak, hayati önemde bir “savaş kuralı”dır. Ordular böyle hareket ederek, yaralıyı kurtarmaktan çok daha önemli bir iş yapmış olurlar. Savaşmakta olan askerlerin moralinin yüksek olması, zafer için olmazsa olmazdır. Yaralandığı veya zor duruma düştüğü zaman arkadaşlarının kendisini terk etmeyeceğini bilen asker, daha büyük bir moralle ve özgüvenle savaşacaktır.

05 Mar 2020

İdlib’de yaşananları herkes anlattı.

 

Herkesten dinlediniz, ancak Amerikalılar’dan dinlemedeniz.

Halbuki, üst düzey bir Amerikan yetkili, 14 Şubat’ta her şeyi anlatmış.

Açıklamalar ABD Dışişleri Bakanlığı resmi sitesinde.

Almanya’nın Münih kentinde, Amerikan Dışişleri Bakanlığında ismi açıklanmayan üst düzey bir yetkili bilgilendirme toplantısı yapıyor.

İdlib gündeminin yavaş yavaş ısındığı dönemler.

Birkaç gün öncesinde 5 şehit vermişiz.

***

 

Şimdi burada yazdıklarıma dikkat edin.

Bunlar benim görüşlerim değil.

Amerikalı üst düzey yetkili açık açık anlatmış.

Bakın neler konuşulmuş!

***

25 Eyl 2019

 

“Rusya bir rakip ve tekrar güçlenen Rusya karşısında NATO’nun üstünlüğü eridi.”
Bu sözler  17 Eylül 2019 günü Slovenya’da yapılan NATO askeri komite toplantısından sonra ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Joseph Dunford’un basına verdiği demeçte sarf edildi.

ASKERİ YETENEKLER VE JEOPOLİTİK İLİŞKİSİ

19 Eyl 2019

Altmışsekiz kuşağından olanlar, kendilerini tanımlarken baş sıraya “anti-emperyalist” olduklarını yerleştirmeyi severlerdi.

Yetmişsekiz kuşağı da sever.

Bu kuşaklar Kurtuluş Savaşı gibi bir savaş vermediler. Ama altıncı Filo defol, Kahrolsun Amerikan Emperyalizmi diye yüksek sesle ve kütlesel halde ilk bağıranlar onlardır.

Ne var ki hızla ve durmaksızın bölünmüşlerdir.

1970’li yıllarda kimine zamanın Çin’i, kimine SSCB’si, kimine Arnavutluk’u ve kimine de Yugoslavya’sı hoş gelmişti. Üç buçuk parçalıydılar.

Öyle olunca anti-emperyalizmden anladıkları da başka başka oldu.

Sonra, 1980’li yıllarda sosyalist dünya çözüldü ve 1990’da dağıldı. Kutuplar silindi. Bilindiği gibi o vakit ortaya “dünya artık küresel bir köy” tezi ortaya çıktı. Küreselcilik karşısında üç parçaya ayrıldılar.

Küreselcilik devri de bundan on yıl önce kapandı.

Şimdi yeniden mevzilenen dünya sistemi, anti-emperyalist kuşakları yine yol ayrılıklarına duçar etmiş bulunuyor.

Sayfalar