Gıda milliyetçiliği son günlerde sık duyduğumuz bir ifade. Ülkelerin gıda sağlama ve üretmede kendi kendine yeterli olması ve ihtiyacını karşılayabilecek gıda stoğunu elinde tutması anlamına geliyor. Bir süredir gündemde olan bu kavram, COVID-19 pandemisiyle daha sık tartışılır hale geldi, zira salgın nedeniyle hasatların yapılmasında zorluklar yaşandı, tedarik zincirleri bozuldu ve geleceğin belirsizliği içinde ülkeler gıda stoklarını kendi kullanımları için biriktirme kararı aldı. Bu süreçte de şu soru daha çok sorulur hale geldi: Gıda milliyetçiliği bir zorunluluk mu?
Gıda milliyetçiliğinin gerekli hatta kaçınılmaz olduğuna dair tartışmalar aslında yeni de değil. 1990’lı yıllardan itibaren Dünya Ticaret Örgütü, Dünya Bankası, IMF gibi kuruluşlar ve çok uluslu şirketlerin tarım ve gıda sektörüne hükmetmeye başlamasıyla başgösterdi bu konu. Söz konusu uluslararası kuruluşlar aracılığıyla tarımda serbestleşme politikalarının gıda krizini derinleştirdiği iddiaları da pek çok defa yazıldı, konuşuldu.