Tayfun Atay

21 Şub 2017

 

“İslâm ile laiklik arasında bağ kurmayı niye bu kadar geciktirdi İslâm dünyası, onu anlamakta zorluk çekiyorum. (…) Laik devlet her inanç grubunu koruma altına, güvence altına alır, hepsine de eşit mesafededir. Yani laik devlette her inanç grubu inancını rahatlıkla yaşayabileceği gibi, hatta ateistler de ateistliğini yaşayabilir.”

Hâlihazırda dinbaz-politik bir alacakaranlığa gark olmuş Türkiye’de mucize kabilinden bu sözlerin kime ait olduğunu tahmin etmekte fazlasıyla zorlanabilirsiniz!..

Belki kulaklarınıza inanamayacak ya da rüyada olduğunuzu sanacaksınız, ama bu sözleri El-Arabiya kanalına verdiği röportajda Cumhurbaşkanı Erdoğan telaffuz ediyor.

Tıpkı beş buçuk yıl önce, 2011 Eylül’ünde Mısır ve Tunus ziyaretinde yaptığı konuşmalarda telaffuz etmiş olduğu gibi...

21 Şub 2017

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın El-Arabiya kanalına verdiği röportajda laikliği yeniden ve “pırıl pırıl parlatarak” gündeme getirdiği konuşmasını değerlendirmeye dün bıraktığımız yerden devam ediyoruz.

Bu konuşmasında Cumhurbaşkanı’nın geçmişte de sıkça kullandığı, “Kişi laik olmaz, devlet laik olur” ifadesini tekrar gündeme getirdiğine değinmiştik.

Erdoğan bunu sanırım herkesin bir inanç sahibi olduğu, bu nedenle de (devletle kıyaslandığında) inanç açısından tarafsız olamayacağı noktasından hareketle söylüyor.

Bu, hatalı bir ifadedir. En azından laik sözcüğünün kök anlamı itibarıyla...

Çünkü kök anlama inildiğinde Cumhurbaşkanı’nın söylediğinin aksine “laik” tabirinin herhangi bir tüzel kurum ya da kuruluştan önce kişiye karşılık geldiği görülür.

Yani önce “kişi” laiktir, sonra devlet laik olmuştur.

27 Oca 2017

 

Tam da Survivor ve Acun Ilıcalı üzerinden dinbaz-totaliter siyaset erbabının popüler kültürle ilişkisini masaya yatıracaktım ki Acun’un “kankası” Rıdvan Dilmen’le başlayan “Referandum’da Evet” kampanyası, kurmaya çalıştığım tartışma sofrasının tuzu-biberi oldu.

Rıdvan, “Federasyon Başkanlığı”na yönelik hesaplarıyla da ilintili şekilde sahaya sürdü “Evet” topunu ve hemen Arda Turan’a aktardı. O da topu demarke vaziyetteki Burak Yılmaz’a indirdi! Oradan top, artık bir Acun Ilıcalı "yapıntısı" saymanın pek yanlış olmayacağı Murat Boz’a plase edilmiş görünüyor.

Melik Gökçek hiç vakit kaybetmeden, yaşına-başına da bakmadan inmiş sahaya ve hemen hakemle oynamaya başlayıp Ahmet Çakar’a seğirtmiş! Hakemlik mazisini karikatür bir şovmenliğe katık ettiği bilinen Ahmet Hoca’mız da tam bir “çakar çakmaz çakan çakmak” edasıyla “Evet” düdüğü çalarak Fatih Terim’i oyuna davet etmeye çalışıyor!..

16 Oca 2017

 

Milli Eğitim Bakanlığı’nın lise son sınıf biyoloji ders programından “Hayatın Başlangıcı ve Evrim” ünitesini çıkarmasını iki açıdan, tarihsel ve İslâmî olarak değerlendirip tartışalım...

Özellikle “İslâmî” boyutta karşımıza sürpriz sonuçlar çıkacaktır!..

Söze dinbaz cehaletin dünyasında evrim, Darwin ve “maymun” alerjisinin ilk kez karşımıza çıkmadığını, bu bakımdan artık bizim de meseleye dair hayli mürekkep yalamışlıktan mütevellit bir bağışıklığımız olduğunu belirterek giriş yapalım.

***

Mesele yeni değildir ve izi 1970’lere kadar geriye sürülebilir. O dönem “Miliyetçi Cephe” koalisyonunda yer alan Erbakan’ın MSP’sinden devlet bakanı olan Hasan Aksay da evrimin okullarda öğretilmesine ve ders kitaplarında yer almasına karşı sesini şöyle yükseltmiştir:

“Bu milletin evlatları maymundan gelme olduğunu kabul edemez. Allaha şükür, bu sebeple kitapları değiştiriyoruz.”

06 Oca 2017

Yılbaşını zehir etmeye azmetmiş dinbaz madrabazlıklar üzerine ilk yazıyı yaklaşık 20 yıl önce kaleme almışım, “Biz Noel’i değil Yeni Yıl’ı kutluyoruz” başlığı altında”… O gün bugündür bir dolu cahil cühelanın “Müslümanlık” adına ortalığı velveleye verip 31 Aralık’ı 1 Ocak’a bağlayan gece toplumun bir nebze umutla yeni bir yıla merhaba deme hevesini kursağında bırakma densizliklerine karşı yazıp duruyoruz.

Geçmişten bugüne laik toplumla hesaplaşma ve cebelleşme adına sergilenen bu “Yılbaşı, eşittir, Noel” velvelesine eşlik eden bir başka unsur daha vardır: “Mekke’nin Fethi”.

Sayfalar