DİKASUM: Çocuk yaşta evlilikler cinsel istismar

07 Nis 2013

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Kadın Sorunlarını Araştırma ve Uygulama Merkezi (DİKASUM), 30-31 Mart tarihlerinde Diyarbakır'da düzenlemiş olduğu “Erken Yaşta Yapılan Evlilikler Çalıştayı”nın sonuç bildirgesini yayınladı. Bildirgede, erken veya çocuk evliliklerin toplumun en önemli çocuk ve kadın sorunlarından biri olduğuna işaret ediliyor. Çalıştayın, Mayıs 2012 tarihinde erken yaşta evlendirilmiş 300 kadınla yapılan alan araştırmada ortaya çıkan sonuçlar üzerine düzenlendiği açıklanıyor.

Sonuç bildirgesinde, erken veya zorla evlilik, “bireyin ruhsal ve fiziksel gelişimini belli bir düzeye getirmeden, evliliğin sonuçlarından haberdar edilmeden, çoğu zaman istemediği biriyle zorla veya toplum baskısı sonucu rıza göstermeye mecbur bırakılarak evlendirilmesi” olarak tanımlanıyor. Sorunun sosyal ve kültürel boyutlarının, kadın ve çocuk üzerinde yarattığı travmanın, hukuk ve uluslararası sözleşmeler ile aile içi şiddet boyutuyla ayrı ayrı ele alındığı ifade ediliyor.

Sonuç bildirgesinde, erken yaşta evliliklerin erkek egemen zihniyetin kadın kimliği üzerinden yürüttüğü politikaların bir ayağı olduğuna vurgu yapılıyor. Kadın kırımının bir boyutu olan erken yaşta evliliklerin devletten, devletin kurumlarından, aileden ve dinin siyasete alet edilmesinden bağımsız ele alınamayacağı belirtiliyor.

Günümüzde erken yaşta evliliklere ilişkin resmi oranların şöyle olduğu belirtiliyor: Orta Afrika ülkesi olan Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde %74.2, Batı Afrika ülkesi olan Nijer’de %61.9, Güney Asya ülkesi olan Afganistan’da %53.7, Bangladeş’te ise %51.3; Türkiye’de ise bu oranın %15.5 olarak tespit edildiği ifade ediliyor. Ancak bu oranın gerçeği yansıtmadığı, çünkü Evlilik Modellemeleri Araştırması yapılırken, Türkiye’ye dair verilerin, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’nden alınan bilgilerle tespit edildiği belirtiliyor. Bunun sonucunda ise kayıtlarda sadece medeni kanunun öngördüğü şekilde hakim kararıyla yapılmış olan erken evliliklerin kaydının bulunduğu, toplumsal anlamda yapılan erken evliliklerin yani dini nikaha dayanan erken evliliklerin ise kaydının bulunmadığı ifade ediliyor. Oysa, sosyolojik araştırmalarda elde edilen verilere göre, bugün, Türkiye’de çocuk gelin oranının %30 ile %35 arasında seyrettiği açıklamasına yer veriliyor.

Erken yaşta evlilikleri belli bir bölgeye, bir etnik gruba, sosyo-kültürel yapıya tek başına bağlamanın sorunun temeline inilmesine engel olduğu belirtilerek, “bu travmalar sadece Kürt bölgelerinde yaşanmamaktadır” diye ifade ediliyor. Erken yaşta evliliklerin dünyanın bütün coğrafyalarında ortaya çıkan ideolojik bir sorun olduğu, bu nedenle sorunun karşısında güçlü bir ideoloji ile durulması gerektiği açıklamasına yer verilerek, “coğrafya, kimlik, kültür üzerinden bir yerlere mal edilmemelidir” deniyor.

Çalıştayın çocuk koruma yaklaşımını esas alarak, kültürel, sosyal, hukuksal mücadelenin bütünlüklü sürmesi gerektiği belirtiliyor.

Bir bireyin gelişimini 20’li yaşlarda tamamlayabildiğine dikkat çekilerek, “Medeni Kanun’da 18 yaşını doldurmayan çocukların evliliği ‘çocuk gelin’ olarak ele alınmaktadır. Medeni Kanunda zorla evlilik suçtur, hiç kimse zorla evlendirilemez. Bu nedenle çocuk evlilikler cinsel istismar olarak değerlendirmeli. Meseleye toplumsal tavır alınmalıdır” açıklamasına yer veriliyor.

Çalıştayda yapılan tartışmalar sonucunda sorunun çözümüne yönelik ortaya çıkan öneriler şöyle sıralanıyor:

  • Sorunun önlenmesine dair kadın kurumlarınca görüşmeler alınmalı, yerel veriler toplanmalı

  • Kadın Konukevlerine benzer çocuk merkezlerinin yerel yönetimlerce kurulması ve bu merkezlerin oluşturulması için yasal zemin hazırlanmalı

  • Özelde kadın milletvekillerinin sorunun çözümüne ilişkin kanun teklifleri ve soru önergelerini Yasamaya sunmaları teşvik edilmeli

  • Yasalarda çocuk tanımı yeniden yapılmalı, 18 yaş istisnasız ve koşulsuz olarak belirlenmeli, erken evlilikler suç tipi olarak belirlenmeli ve caydırıcı cezalandırmalar yasallaştırılmalı

  • 11 Ekim Kız Çocukları Günü, ortak eylem günü olarak belirlenmeli ve bütün kadın örgütleri Türkiye genelinde eş zamanlı eylem düzenlemeli

  • Çocukların cinsel eğilimlerinin cins bilinci gözetilerek okul öncesi dönemlerini de kapsayacak şekilde Milli Eğitim ve Sağlık Bakanlığı ortaklaşa müfredat oluşturmalı.

  • Sorunun sonuçlarından biri olan anne-çocuk ölümlerine dair güncel, kapsamlı veriler oluşturulmalı

  • Sağlık hizmetlerinin daha güvenilir bir şekilde sunulabilmesi için anadilde sağlık hizmetleri verilmeli. Ayrıca sağlık hizmetleri toplumsal cinsiyet bakış açısıyla verilmeli.

  • Üniversite hastanelerinde çocuk ihmal ile istismarının tespiti ve önlenmesi için Çocuk Koruma Birimleri oluşturulmalı

  • Toplumsal cinsiyet eğitimleri medya kuruluşlarında yaygınlaştırılmalı

  • Soruna dikkat çekmek amacıyla ülke genelinde, “Erken yaşta yapılan evliliklere hayır” kampanyası başlatılmalı

  • Milli eğitim kurumlarında çalışan eğitimcilerin travma, rehabilitasyon ve krize müdahale konularında yetkinleştirilmesine dönük çalışmalar yapılmalı

  • Zorunlu eğitim modelinde Milli Eğitim Bakanlığı tarafından kız çocuklarının okula devamına dönük izleme takip etme komisyonu oluşturulmalı

  • Medyada çocuklar için anadilde toplumsal cinsiyet eğitim programları yapılmalı

  • Yazılı/görsel basını denetleyecek, adına "Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Kurulu" denecek bir yapı oluşturulmalı.

  • İnternet portallarında kadın bedenini metalaştıran pornografik yayın ve görseller kaldırılmalı.

  • Çocukların evlendirilmesi, çocuk istismarı olarak kabul edilmeli ve bu tür evliliği yapan erkekler basında teşhir edilmeli.

  • Kadınlara yönelik işlenen suçlarla ilgili yapılan haberlerde kadını deşifre etmek yerine erkek teşhir edilmeli. (fotoğrafı, iş adresi vb. bilgilerle)

  • MEDİZ ( Medya İzleme Grubu) grubunun amacına dönük aktifleştirilmesi.

  • İletişim fakülteleri başta olmak üzere üniversitelerde toplumsal cinsiyet dersi zorunlu ders olarak verilmeli.

paylaş