Eğitim emekçisi kadınlar güvencesizliği tartıştı

28 Mar 2013

Eğitim-Sen 3 No'lu Şube, 26 Mart 2013 Salı günü saat 18.30'da Kadın emeği, güvencesizleştirme ve esnekleştirme ile ilgili bir panel gerçekleştirdi.

Seminer, İstanbul Üniversitesi öğretim üyesi Özgün Akduran'ın "Kadın Emeği" sunumu ile başladı. Akduran kapitalizm ve ataerkil ekseninde hane, devlet ve piyasa arasındaki ilişkiyi değerlendirdi. Hane içi sektörün kendini ev işi ile üretmesini; yeniden üretimin, yaşlı ve çocuk bakımı ile türün biyolojik yeniden üretimini, ev emeğinin ücretsiz ve karşılıksız "değersiz" olduğunu ve “zaman vergisi”nin söz konusu olduğunu vurgulayarak, ev içi emeğin kadın istihdamının düşmesine, mesleki ayrımlaşmaya, eğitim, sağlık hizmetlerine ulaşımda eşitsiz sonuçlar yarattığına değindi.   Kadın emeğinin özellikle karşılıksız ev emeğinin, yaşlı bakımı, çocuk bakımı, temizlik, hanenin düzeninin sağlanması, emek gücünün yeniden üretimi için de kadının beslenme, konutla ilgili tamir bakım işleri, alışveriş, fatura yatırma gibi bütün bu işlerin kapitalist sistemin kendini yeniden üretmesi için, kadın emeği üzerinden var olduğunu belirtti. Akduran ayrıca, Türkiye'deki doğurganlık oranından söz ederek, kadın başına 2.1 canlı doğumunun gerçekleştiğini ifade etti. Türkiye'deki istihdam oranlarını da belirterek şöyle dedi: "Türkiye’de, erkek (yüzde 67) ve kadınların (yüzde 26) istihdam oranları açısından cinsiyet farkı yüzde 41'dir." Tüm ülkelerde yarı zamanlı çalışan kadınların sayısının erkeklerin sayısından fazla olduğunu da sözlerine ekleyerek meslek ayrımlaşmada kadınların daha çok geleneksel temizlik, büro işleri, tezgâhtarlık gibi işleri, erkeklerin ise mühendislik, tesis makine operatörlüğü gibi işleri yaptığını, bunun da toplumsal, geleneksel rolleri yansıttığını belirtti.

"Esnekleştirme, güvencesizleştirme, 657'deki değişiklikler ve performans" başlıklı sunumu ise Eğitim-Sen 3 No’lu Şube Kadın Eğitimcisi Pınar Altuntaş yaptı. Altuntaş, öncelikle güvencesiz esnek çalışmanın ne demek olduğunu anlattı. Kadınların kapitalist sistemde ağır sömürü koşulları altında çalıştığından bahsederek, özellikle sanayi, gıda işkollarında sermayenin kadınları ucuz işgücü olarak gördüğünü ifade etti. Kadınların serbest piyasada esnek ve güvencesiz çalıştırılmasının artık kamuya da yansıyacağını söyledi. 80'li yıllardan başlayarak 90 yıllarda özelleştirmelerle, 95'de GATS Sözleşmesi (Hizmet Ticareti Genel Anlaşması) ve 2002 AKP neoliberal politikaları ile kamusal alanın piyasaya açıldığını ve eğitim emekçilerinin de güvencesizleştirildiğini vurguladı.

Altuntaş, Kamuda güvencesizliğin KPSS uygulaması ile atanamayan işsiz öğretmenlerle başladığını ve kadrolu atamaların yapılmadığını, yerine ücretli ve sözleşmeli atamalar yapıldığını, aynı durumun okulların hizmet personelinde de yapılarak tamamen taşeronun eline geçtiğini ve kadınların buralarda ucuz işgücü olarak güvencesiz ve sigortasız çalıştırıldığını anlattı.   18. Milli Eğitim Şurasında ve Ulusal Öğretmen Çalıştayı’nda ücretli öğretmenliğin kaldırılmasının gündem olmasına ve 4 yıl içinde kaldırılacağı söylenmesine rağmen, hâlen kaldırılmadığına değinerek "Özellikle ücretli öğretmenlik lütuf gibi gösterilerek, öğretmenlik mesleği, cazip hâle getiriliyor. Ev işleri ve bakım yükünü üstlenmeleri beklendiği için, kadınların "eve katkı sağlayacak” az ücret aldıkları işlerde çalıştıklarını ve bu nedenle yine toplumsal cinsiyete dayalı rolleri pekiştiren bir meslek olması nedeniyle de öğretmenliği kadınların daha fazla tercih etmesi sağlanıyor. Çünkü "Ev içi emek kadınların doğal görevleri olarak, karşılıksız ve sevgiyle yaptıkları iş olarak görülerek, kocasının ev içi düzeni bozulmayacak ve kapitalizm kendini yeniden üretmesini sağlayacak. Bu yüzden cazip hâle getiriliyor" dedi.

Altuntaş ayrıca, 657'de yapılmaya çalışılan değişikliklerle artık kadrolu çalışanların da güvencesizleştirilmeye çalışıldığından bahsetti. Kamu-özel ortaklığının eğitimi piyasalaştırdığı, eğitim emekçilerini de güvencesizleştireceği üzerinde durdu. 657'deki değişikliklere değinerek, 6111 torba yasada geçen maddelerin pratikte uygulandığından örnekler vererek, 657'deki değişikliklerle daha yaygınlaşacağından söz etti. Esnek ve güvencesiz daha fazla angarya iş yapılacağını TKY, İKS TEFBİS gibi angarya işlerin daha da fazlalaşacağından, kuralların ve çalışma sınırının, yer ve saat sınırının olmadığı, evde sürekli iş yapan eğitim emekçisi profilinin yaratılmaya çalışılacağından söz etti. Hak kayıplarının olacağı üzerine de vurgu yaptı. Eğitim emekçilerinin performanslarının değerlendirilmesindeki amacın da iş güvencesini ortadan kaldırmak olduğunu belirtti. Eğitim emekçilerinin arasında rekabet ortamını artıracağından ve performansı düşük olanın işten çıkarılma durumunun, daha da fazla çalışma ve angarya iş demek olduğunu belirterek; kadınların performansının düşük olduğunda ilk işten çıkarılanlar olacağından söz etti.

Son olarak temel hedefin eğitim emekçilerini iş güvencesiz, esnek ve kuralsız bir şekilde çalıştırmak olduğu fakat taşeron, sözleşmeli, işçi, memur, ücretli ayrımı yapmadan topyekûn mücadele edilmesi gerektiği vurgulandı. Kamuda piyasalaşma değil, tam güvenli istihdamın gerekli olduğu ve örgütlenmenin işyerlerinde örülmesi gerektiği de belirtildi.

Panel katılımcıların sorularının cevaplanması ile sona erdi.  

paylaş