Hacettepe Üniversitesinin açılış töreninde Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ı protesto eden öğrencileri darp eden özel güvenlikçi, rektörden “tam not” aldı.
Rektör Murat Tuncer bir kadın öğrencinin yumruk darbeleri sonucu bayılmasına neden olan özel güvenlik şiddetini “Anadolu’da bir tabir vardır, ‘ahıra girer gibi girmek’ diye. Üniversiteye giriş çıkışın adap ve edebi vardır. Bu düzene riayet etmeyen herkes güvenlik görevlilerimizden aynı şekilde cevabı görecektir” sözleriyle savundu.
Göreve geldiği ilk günlerde bazı basın yayın organlarında “demokrat rektör” olarak tanıtılan Tuncer, bu sözlerle demokrasi anlayışını da gözler önüne sermiş oldu. Hacettepeli öğrencilerden gelen yoğun tepki ve şikayetleri de gizleyemeyen Tuncer, eleştiriler karşısında “Öğrencilerimiz, bu güvenlik görevlimiz hakkında işlem yapmamızı istemektedir. Güvenlik görevlimiz görevini yapmıştır” diyerek şiddeti savunmaya devam etti.
Özel Güvenlikçilerin öğrenci yumruklama yetkisi mi var? Son yaşanan olay akıllara özel güvenlikçilerin yetkilerinin sınırının ne olduğu sorusunu getirdi. Son yıllarda üniversitelerde polisten bile daha etkin gözüken güvenlikçilerin bir kısmı silah, cop, kelepçe hatta biber gazı bile taşıyor. Peki, gerçekte özel güvenlikçilerin yetkisi ne kadar?
Güvenlikçiler yetkilerini asıl olarak 5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun’dan alıyorlar, ayrıca bu alanda özellikle 2004 yılından beri yayınlanmış çeşitli yönetmelikler de mevcut.
5118 sayılı kanunun 7. maddesinde sayılan yetkiler ise şunlar:
a) Koruma ve güvenliğini sağladıkları alanlara girmek isteyenleri duyarlı kapıdan geçirme, bu kişilerin üstlerini dedektörle arama, eşyaları X-ray cihazından veya benzeri güvenlik sistemlerinden geçirme.
b) Toplantı, konser, spor müsabakası, sahne gösterileri ve benzeri etkinlikler ile cenaze ve düğün törenlerinde kimlik sorma, duyarlı kapıdan geçirme, bu kişilerin üstlerini dedektörle arama, eşyaları X-ray cihazından veya benzeri güvenlik sistemlerinden geçirme.
c) Ceza Muhakemesi Kanununun 90'ıncı maddesine göre yakalama.
d) Görev alanında, haklarında yakalama emri veya mahkûmiyet kararı bulunan kişileri yakalama ve arama.
e) Yangın, deprem gibi tabiî afet durumlarında ve imdat istenmesi hâlinde görev alanındaki işyeri ve konutlara girme.
f) Hava meydanı, liman, gar, istasyon ve terminal gibi toplu ulaşım tesislerinde kimlik sorma, duyarlı kapıdan geçirme, bu kişilerin üstlerini dedektörle arama, eşyaları X-ray cihazından veya benzeri güvenlik sistemlerinden geçirme.
g) Genel kolluk kuvvetlerine derhâl bildirmek şartıyla, aramalar sırasında suç teşkil eden veya delil olabilecek ya da suç teşkil etmemekle birlikte tehlike doğurabilecek eşyayı emanete alma.
h) Terk edilmiş ve bulunmuş eşyayı emanete alma.
ı) Kişinin vücudu veya sağlığı bakımından mevcut bir tehlikeden korunması amacıyla yakalama.
j) Olay yerini ve delilleri koruma, bu amaçla Ceza Muhakemesi Kanununun 168'inci maddesine göre yakalama.
k) Türk Medeni Kanununun 98'inci maddesine, Borçlar Kanununun 52'nci maddesine, Türk Ceza Kanununun 24 ve 25'inci maddelerine göre zor kullanma.
Bu maddelerden de anlaşılabileceği gibi, özel güvenlikçinin hiçbir öğrenciyi yumruklarla bayıltacak kadar dövme yetkisi olmadığı gibi, hakkında mahkemece verilmiş bir yakalama kararı olmayan bir insanı zorla hürriyetinden mahrum etme, alıkoyma yetkisi de yok.
Peki, yetkisini aşar veya kötüye kullanırsa? Bu durumda Kanun’un 23. maddesi özel güvenlikçilerin görev sırasında işledikleri suçlar nedeniyle “kamu görevlisi” gibi; yani daha ağır bir sorumlulukla yargılanacaklarını belirtiyor.