Sendikalardan umut kesilince, çözüm İLO'da aranıyor

17 Ağu 2012

Bilindiği gibi, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2012 yılının başından beri sendikalara “yetki belgesi” vermiyor. Türkiye'deki mevcut toplu pazarlık sistemine göre, bir sendikanın işkolu düzeyinde yetkili sayılabilmesi için, o işkolunda çalışan işçilerin en az yüzde 10'unu üye yapmış olması gerekiyor. Ancak, yetkili olmak için işçilerin yüzde onunu üye yapmak yeterli sayılmıyor. İlaveten bir işyerinde toplu sözleşme yapabilmek için de o işyerinde çalışanların yüzde 50 artı 1 kadarını da üye yapmış olmak gerekiyor.

AKP'li Bakanlık, uzun süre önce sendikaların yetki belgesinin daha “gerçekçi” rakamlara dayandırılacağını, bu amaçla da en sağlam üyelik verilerini sağlayacak olan SSK verilerinin esas alınacağını söyleyerek bir çalışma başlatmıştı. Bu nedenle de sendikaların 2009 yılındaki üye sayıları dondurulmuş ve tüm yetkiler o tarihten itibaren ilave bir araştırmaya bağlı kalmaksızın otomatik olarak çıkartılmaya başlanmıştı.

Ne var ki, 2012 yıl başından beri Bakanlık yeni sisteme geçileceğini belirterek otomatik belge verilmesini durdurdu; ancak yeni sisteme de geçilmedi. Bu nedenle de hem eski örgütlü olunan yerlerdeki toplu sözleşme görüşmeleri başlamadı, hem de yeni örgütlenilen yerlerde işverenlerle pazarlığa oturulamadı.

Toplu sözleşme yapılmamasında tek mağduriyet işçilerin maddi veya sosyal kayıpları değildir. İşyerinde yetkisiz olmak, sendika temsilcilerinin de resmiyet kazanmaması anlamına gelmekte, işçilerin gücünü zayıflatmaktadır. Ayrıca check off sistemiyle bordrolardan kesilip topluca sendikalara yollanan üyelik aidatlarının da işverenlerin keyfine bırakılması, aidatların bazen gönderilip bazen göndirilmemesi sonucunu doğurmaktadır.

Kısacası, neresinden baksanız sorunlu bir durum.

Bakanlığın yetki meselesini uzatmasının ana sebeplerinden birinin önümüzdeki dönemde gündeme getirilecek olan sendika ve grev yasaları ile kıdem tazminatında yeni uygulamalar için AKP'nin elini güçlendirmek olduğu iddia ediliyor.

Türkiye'de işyerlerinde imzalanan toplu sözleşmelerin ezici bir çoğunluğu 2 yıllık süreler için imzalanmaktadır. Bu nedenle her geçen gün yetki sorunu daha fazla işçiyi ve sendikayı ilgilendirmeye, sorun giderek yakıcı hale gelmeye başladı. Şu ana kadar yaklaşık 950 işyerinde toplamda ise 350 bin işçiyi kapsayan büyük bir kesimin bu durumdan mağdur olduğu biliniyor. Toplam sendikalı sayısının 700 bin dolayında olduğu göz önüne alınırsa sayının büyüklüğü daha rahat anlaşılabilir.

Sendikalar Bakanlığın bu keyfi ve yasadışı idari kararı nedeniyle mağduriyet yaşamalarına rağmen, henüz ciddiye alınabilir bir tepki göstermediler. Aslında bu durum, İLO'nun toplu pazarlık hakkını garantiye alan 98 nolu sözleşmesine, Türkiye Anayasası'nın toplu sözleşme ile grev hakkını içeren 53. ve 54. maddelerine ve halen yürürlükte bulunan Toplu Sözleşme, Grev ve Lokavt yasasına da aykırıdır ve toplu pazarlık hakkını “fiilen” askıya almaktadır.

Yani, yasalara uymak ve uymayanlara karşı dava açmakla yükümlü olan Yürütme'nin bir organı, bizzat yasadışı davranmakta, yasaları çiğnemektedir.

Bu haklı durumda bile sendikalar, konfederasyonlar harekete geçmediler.

Sendikalardaki bu sessizlik uluslararası kuruluşların da dikkatini çekmiş olacak ki, geçen aylarda birkaç küresel işkolu sendikasının birleşerek oluşturduğu İndustriAll adlı küresel sendikanın, Türkiye Hükümeti aleyhine bugün (17 Ağustos 2012) İLO'ya resmi bir şikâyette bulunduğu haberi alındı.

Petrol-İş kaynaklı habere göre, “İndustriALL Küresel Sendika'nın şikâyeti, İLO'dan, toplu pazarlık hakkının eksiksiz kullanılmasını sağlamak amacıyla, Türkiye'deki hükümetin 98 nolu Sözleşme'yi ihlali konusunda acilen inceleme yapmasını, sonuca varmasını ve tavsiyelerde bulunmasını talep ediyor.”

Şikâyeti yapan İndustriALL'un Türkiye kökenli genel sekreter yardımcısı Kemal Özkan ise, yine Petrol-İş'e yaptığı açıklamada şöyle dedi: “Türkiye'deki iş yasalarında özgürlüklerin ve hakların daha da genişletilmesi yönünde bir iyileşme beklerken, toplu pazarlık hakkının bu şekilde fiilen askıya alınması, sendikal faaliyetin kapsamını daha da daralttı. Bakanlık başvurularımıza yanıt vermediği için, İLO'ya yapılan şikâyet, bugünkü kabul edilemez durumu düzeltmek için önemli bir çözüm yolu oluyor.”

Sendikalar harekete geçmeyince, bir umut İLO'ya gidiliyor. Umuyoruz ki, İLO başvurusu sendikalar tarafından yine yan gelip yatmanın gerekçesi olarak algılanmaz. AKP'yi asıl durduracak olan şey, işçi sınıfının bir havaalanında, bir Gaziantep'te, bir Konya'da, bir Ankara'da, bir Adana'da yürüttüğü mücadeleyi ortaklaştıracak bütünsel mücadelede yatmaktadır.

 

paylaş