
19-24 Aralık 1978 tarihleri cumhuriyet tarihinin en büyük, en vahşi katliamlarından birini Kahramanmaraş Katliamını anlatır. Yüzü aşkın insanımızın, bebeğinden 90′lık ninesine kadar, barbarca katledildiği olay 12 Eylül faşist darbesine giden yolda önemli bir dönemeç olarak tezgahlanmıştı. Katliamdan sonra 13 ilde sıkıyönetim ilan edilmiş ve inisiyatif adım adım NATO’cu, Amerikancı generallerin eline geçmeye başlamıştı. Milliyetçi-ülkücü hareketin taşeronluğuyla, gerici dinci çevrelerin katılımıyla gerçekleştirilen katliam Türk-İslâm-NATO sentezinin en net sonuçlarından biri olarak da tarihe geçti. Sonuç korkunç oldu. 111 kişi öldü. Ölenlerin arasında bebekler, ihtiyarlar kadın ve erkekler de vardı. Ölenler işkence edilerek öldürülmüştü. Olaylar sırasında 1000′den fazla kişi de yaralandı. Yüzlerce ev ve işyeri kullanılamaz hale döndü. Bir çoğu yakıldı. 33 yıl sonra Maraş Katliamından sonra kurulan mahkeme ancak olaylara katılanların bir kısmını yargılayabildi. Yargılananlardan idam cezası, ömür boyu hapis cezası alanlar dahi oldu. Ceza alanların hepsi doğrudan ya da dolaylı aflardan yararlandı. 1992 yılı geldiğinde bütün mahkumlar serbestti. Ne kurulan mahkeme ne de katliamdan sonra gelen hiçbir hükumet olayın arkasındaki gerçeklerin ve planlayıcılarının ardına düşmedi. Katliamın baş aktörü olarak bilinen Ökkeş KENGER (ŞENDİLLER) ise daha sonra milletvekili oldu. Maraş katliamı 12 Eylül faşizmine giden yolda önemli bir dönemeç oldu. Darbe sonrasında ise Türk-İslâm-NATO sentezi kapitalist egemenlerin bütün fraksiyonlarını birleştiren anlayış olarak kesin bir şekilde yerleşti. Kapitalist egemenler bu anlayışın dışında kalan herkese tüm vahşetleriyle saldırdı. Farkı siyasal görüşler bir yana farklı toplumsal kimlikler de hedef tahtasına koyuldu. Kürtler ve Aleviler bu kimlik saldırılara en çok maruz kalan kesimler oldu. Egemenler zaman zaman kendi aralarında sürtüşmeler yaşasa da bu sentezin dışında kalan herhangi bir kesime saldırmak konusunda hemen birleştiler. 12 Eylül’ün kanlı mirasının üzerine oturan ve onun sürdürücüsü olan AKP iktidarında ise Türk-İslâm-NATO sentezi İslâm-Türk-NATO sentezi olarak yoluna devam ediyor. Rejimin patronu olan AKP kendisi dışındaki her odağı, her kesimi düşman ilan ediyor. Kürt açılımı diyor Kürtlere vuruyor. Alevi açılımı diyor Alevilere vuruyor. İleri demokrasi diyor cezaevlerini siyasi mahkûmlarla dolduruyor. Alevi açılımından Maraş anmasında Alevilere saldırıya Saldırdığı kesimlerden kendine yandaşlar devşirmek için açılım, tarihle barışma, demokrasi gibi söylemleri kullanma taktiği güden AKP aynı yöntemi Alevi açılımıyla da uyguladı. Gerçi Alevi Çalıştayına Ökkeş ŞENDİLLER’i çağırarak daha baştan bu hamlesinin yaldızlarını dökmüştü ama yine de belli çevrelerde “umut” uyandırmıştı. Fakat Alevilerin esas talepleri olan Diyanet İşleri Başkanlığının lağvedilmesi, zorunlu din derslerinin kaldırılması, Cemevlerinin ibadethane sayılması, Madımak Otelinin utanç müzesi yapılması isteklerinin hiçbirini kabul etmeyen AKP 2 Temmuz anmalarının Sivas’ta yapılmasına da engel olmaya çalıştı. Durduramayınca da Sivas’ta toplananların üstüne biber gazıyla saldırmaktan da geri durmadı. AKP ayrıca seçim kampanyası sırasında da bizzat Erdoğan’ın ağzından her fırsatta Alevilere saldırmaktan çekinmedi. Erdoğan başka bir Alevi katliamı yaşanan Çorum’da Kılıçdaroğlu’na Alevi diye yüklenirken “Alevilerin katli vaciptir.” diye fetva veren “Ebussuud Efendi ile gurur duyuyoruz.” diyordu. Sıra Maraş Katliamının yıl dönümünde Kahramanmaraş’a giderek bir anma gerçekleştirmek isteyen Alevi örgütlerine gelince de durum değişmedi. Alevilerin taleplerini dinlemek, Maraş Katliamını aydınlatmak için adım atmak bir yana konuyu gündeme getirenlere jandarma marifetiyle saldırmasını bildi. 33 yıl önce günler süren katliamı durdurmakta yetersiz kalan asker 24 Aralık 2011 günü Alevilerin karşısına dikildi. Hesap sormayanlar katliamın mirasçısıdır Bizler Maraş’ta ölenler, yaralananlar ve direnenleriz. Onların çocuklarıyız. Hem katliamı yaşayanlarız hem de bu acının ve öfkenin mirasçısıyız. Maraş katliamının aydınlatılmasını ve sorumlulardan hesap sorulmasını istiyoruz. AKP iktidarı ise hesap sormak bir yana bize saldırıyor. Maraş’ı ananlara, Maraş aydınlatılsın diyenlere saldırıyor. Öyleyse onlar da katledenlerin mirasçısıdır. AKP Maraş’ta, Çorum’da, Sivas’ta Alevilerin katledilmesine yol açan anlayışı hararetle sürdürüyor. Bir yandan da bu anlayışın doğru olduğuna Alevileri de açılımlarıyla ikna etmeye çalışıyor. Ama nafile! Buna müsaade etmeyeceğiz. Maraş’ta katledenlerden de katliamları meşrulaştıran anlayışı sürdürenlerden de bu sakat anlayışın doğrudan mahsulü olan AKP’den de hesap soracağız.
