Türk-İş yeniye yönelecek mi?

06 Mar 2012

Türk-İş konfederasyonu, kendisine bağlı 35 sendika ile Türkiye’nin en büyük işçi örgütü olma özelliğini devam ettiriyor. Türk-İş’in 21. Genel Kurulu 8 Aralık 2011 tarihinde başladı, Pazar günü, ayın 11′inde yapılacak seçimlerle sona erecek. İşçi hareketine yakından ilgi duyanlar dışında neredeyse, toplumda en küçük bir etki yaratmayan bir genel kurul süreci yaşıyoruz. Halbuki Türk-İş’in geçmişinde Büyük Madenci Yürüyüşünden yasaklı 1 Mayısların kutlanmasına, hükümetlerin devrilmesinden sosyal güvenlik yasaları için yüzbinlerce işçiyi Ankara’ya toplamaya kadar onlarca çok etkili eylemler olmuştu. Türk-İş’in yaptıkları, yapmayı hedefledikleri, diğer konfederasyonlarla ortaklaşıp ortaklaşmayacağı gündemde yer alırdı. Yönetime kimlerin geçeceği, kongrede kimlerin konuşacağı, ne konuşulacağı, hangi siyasi veya toplumsal soruna odaklanılacağına dair değerlendirmeler yapılırdı. Geçmiş dönemde Kongreler bir hafta boyunca sürerdi. Canlı tartışmalar yapılırdı. Bütün bürokratik yapıya karşın, tabanın etkisi, düz işçilerin gücü hissedilirdi. Bugünlerde devam eden Kongre ise, Sendikal Güç Birliği Platformu (SGBP) olmasa, özel gayretler gösterilmese ve Hükümeti temsilen gelen Bakanlar protesto edilmese, ana akım medyada haber olmayacak kadar silik, sinik bir havada geçiyor. Kongreyi bu kez daha canlı gösteren en büyük etken, Türk-İş tarihinde ilk kez aylar öncesinde hazırlığı yapılan, tabana açık toplantılarla derdini anlatmaya çalışan SGBP’nin varlığı oldu. Türk-İş’teki mevcut yönetimin bir iki ufak değişiklikle yine aday olması bekleniyor. Genel başkan olarak adı pek çok yolsuzluğa bulaşmış Tes-İş genel başkanı Mustafa Kumlu yine aday olacak. Genel sekreter olarak işveren örgütlerinin, büyük metal sanayicilerinin gözdesi Türk Metal’in başkanı Pevrul Kavlak’ın adaylığı kesin. Bilindiği gibi Türk Metal’in eski genel başkanı Mustafa Özbek AKP karşıtlığı yaptığından dolayı önce Ergenekon davasından içeri atılmış, sonrasında ise, içeriği açıklanmayan bir pazarlık sonrasında (ama bütünüyle sessiz kalması şartıyla) daha ifadesi bile alınmadan serbest bırakılmıştı. Bugün Türk Metal kongrelerinin baş konukları AKP’li bakanlardan oluşuyor. Adaylığı kesinleşen üçüncü aday da, neredeyse bütün yöneticilerinin hileyle yılda 370 günün üzerinde harcırah almayı başardığı ve bu nedenle haklarında yolsuzluk soruşturması açılan, yani, kaderleri HSYK’nin insafına kalmış olan Yol-İş sendikasının genel başkanı Ramazan Ağar olacak. Diğer iki aday henüz netleşmedi. Bu üç sendikanın adaylığı, delegelerinin sayısı neredeyse, 362 kişilik delege toplamının dörtte birine yakın olduğu için önem taşıyor. SGBP ise, Türk-İş genel başkanlığına Petrol-İş genel başkanı Mustafa Öztaşkın’ı aday olarak gösterdi. Ama, 5 kişilik yönetim kurulu üyelerinden diğerlerini açıklamadı. Basın toplantısında diğerlerinin hangi sendikalardan oluşacağı sorusuna, Öztaşkın, “seçim taktikleri gereği, diğer adayların açıklanmasını sonraya bıraktık” dedi. Kısacası, sendikal camianın iyi bildiği terimle, “pazarlıklar devam ediyor” demek istedi. Gelen haberlere göre, genel sekreterliğe Hava-İş genel başkanı Atilay Ayçin aday olacak. Yeri belli olmamakla birlikte Kristal-İş genel başkanı Bilal Çetintaş’ın adaylığı kesinleşti. Diğer iki yer için ise büyük sendikalarla görüşmelerin devam ettiği bildiriliyor. Kongre, bilindiği gibi, işçilerden alabildiğine kaçırılmak üzere Ankara merkezden 30 kilometre uzakta, Türk Metal’in kendi otelinde yapılıyor. Bu da sadece görevli delegelerin rahatça gidebilmeleri anlamına gelecektir. Otobüslerle veya başka şekillerde şehir merkezinden otele otobüs seferlerinin yapılmaması bunun kanıtı. Türk-İş kongrelerine hükümetin, bakanların ve müsteşarların doğrudan müdahalesine geçmiş dönemde defalarca tanık olundu. Bu dönemde bu durumun değişmesi için herhangi bir sebep görünmüyor. Kendilerine muhalif ve mücadeleci sıfatlarını uygun bulan sendikaların, Hükümetin siyasi etkisini telafi etmek üzere toplumsal tabana, doğrudan işçilere yaslanması umut edilirdi. Ancak, Ankara’ya, kongre ve otel civarına işçi yığılmadığı görülüyor. Bu da, SGBP’nin toplumsal muhalefeti harekete geçirme gibi bir niyete sahip olmadığını da gösteriyor. O zaman geriye bir tek ne ölçüde kaldığını bilmediğimiz “delege iradesine” güvenmek kalıyor ki, Türk-İş sendikalarında üst kurul delegelikleri geleneksel olarak şube başkanlarından ve genel merkez yöneticilerinden oluşur. Bu denli organize bir güce karşı hangi türden toplumsal ve siyasal beklentiyle harekete geçileceği meçhul. SGBP’yi oluşturan sendikaların başındakilerin çok uzun zamandır sendikal hareket içinde olmalarını, bugüne dek hiçbir zaman olağanüstü bir demokratik tutum sergilemedikleri, bugüne dek her birinin ayrı telden çaldıkları ve henüz yeni yeni birbirlerinin etkinliklerine katıldıkları, hiçbirinde devrimci bir dönüşüm niyetinin baskın olmadığı, bu nedenle ne kadar “yeni” sayılabileceklerinin belirsiz olduğu gibi caydırıcı, olumsuz nitelikleri unutmadan, bu yeni oluşumun söylem düzeyinde bile bir farklılık yarattığını kabul etmek lazım. AKP’nin dikensiz gül bahçesi arayışı varken, kendine yakın sendikalardan vazgeçip artık kendine doğrudan bağlı sendikalar istediği bu dönemde, SGBP’nin varlığının önemli olduğunu görmeliyiz. Amaçlanan değişimin, dönüşümün somut ve kalıcı hale gelmesi için seçimlerden sonra da bu birlikteliğin devam etmesi lazımdır. Delege pazarlıklarından ve idare-i maslahatçılıktan kurtulmuş, samimi olarak mücadele etmeye niyetli bir Platformun yaratılması yine sosyalistlerin sendikalardaki etkisine bağlıdır. En fazla 150 civarında oy almasını beklediğimiz SGBP’nin Türk-İş seçimlerini kazanması büyük bir sürpriz olacaktır. SGBP’nin asıl başarısı, seçimde gösterdiği performansla değil, daha sonraki süreçteki niyetiyle belirlenecektir. Pazar günü seçimler bittikten sonra daha ayrıntılı bir değerlendirme yapmak üzere kongreyi izlemeye devam ediyoruz.

paylaş