Kıdem Tazminatı Yasası yeniden gündemde. Kapalı kapılar arkasında görüşmeler yapılıyor! Ne idüğü belirsiz bir fona devredilmesinden söz ediliyor, oysa gerçek şu; Eğer biz işçiler bu oyunu bozamazsak kıdem hakkımızı yok edecekler! Kıdem hakkı ilk kez 1936 yılında ilk iş kanunuyla birlikte kabul edildi. 60’larda yükselmeye başlayan sendikal mücadelelerle birlikte 1975 yılına gelindiğinde işçi sınıfı iki kazanım elde etti. Kıdem tazminatı almak için gereken 3 yıllık çalışma şartı 1 yıla düşürüldü. 1 yıl kesintisiz çalışanlar tazminata hak kazandı ve her yıl için 15 günlük olan tazminat miktarı 30 güne çıkarıldı. Şimdi emekçiler, her yıl için 30 gün olan kıdem hakkının “en az 11, en çok 22” güne düşürülme tehlikesiyle karşı karşıya. Üstelik kıdem hakkının tamamını almak için üç koşul var; ölüm, emeklilik, patronluk. AKP patronlarla el ele vermiş milyonlarca çalışanın hakkını gasbetmek için her yolu deniyor. Şimdi sormak lazım; siz bir avuç sermayedar ve devlet “memur”u, hangi hakla milyonlarca emekçinin mücadeleyle kazandığı bu hakka el koyuyorsunuz? Yaklaşık bir yıl önce kıdem tazminatının fona devri sendikaların, emekçilerin tepkileri sayesinde rafa kaldırılmıştı. O süreçte, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, sayıları 1 milyonu aşan taşeron işçilerin kıdem tazminatı, yıllık izin ve diğer sosyal haklarına yönelik sıkıntıların giderilmesi için yapılan çalışmanın tamamlanma aşamasına geldiğini söylemiş ve “Kıdem Tazminatı Fonu” uygulamasının taşeron işçilerin sorunlarını çözebileceğini ifade etmişti. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ise istihdam artışının önündeki en büyük engellerin kıdem tazminatı yükü ve esnek istihdama geçilememesi olduğunu belirtmişti. Zaten taşeronluk sisteminin kendisi büyük bir sorun, bu sistemi ortadan kaldırmak gerekirken, diğer tüm emekçilerin kıdem hakkını gasbederek taşeron işçilerin sorunlarını çözmeye çalışmanın neresi “sorun çözmek(!)”tir?
Kısaca “Kıdem Tazminatı Yasası”nın özü şu; Patronların “yükünü” hafifleterek daha çok kazanmalarını sağlamak ve çalışanların elini kolunu bağlamak. Buna karşı çıkan iki konfederasyon DİSK ve Türk-İş kıdem hakkındaki bu geri gidişi genel grev nedeni sayacaklarını belirtti. Hak-İş Konfederasyonu Genel Başkanı Mahmut Arslan ise “İşçi sendikalarının kıdem tazminatı fonuna neden karşı çıktığını anlamıyorum(!)” diyerek hükümet yanlısı tutumunu, “sarı” rengini bir kez daha sergiledi. Geçen yıl, artan tepkiler ve yürütülen mücadeleler sebebiyle rafa kaldırılan bu yasa tasarısı yeniden önümüzde. Benzer ayak oyunları Genel Sağlık Sigortası yasalaşmadan önce çok yapıldı. Tepkileri ölçerek, gidip gelip tasarıda değişiklikler yaparak, allayıp pullayarak, erteleyerek de olsa GSS yasalaştı. Öngörüldüğü gibi sağlık alanındaki sorunlar artıyor.
Hastanelerin özelleştirilmesi, yani sağlığın ticarileştirilmesiyle SSGSS serisi tamamlanacak. Sıra kıdem tazminatına geldi. Çalışanları “güvencesiz” bırakma çabaları hızla sürüyor. Devlet “uzlaştırıcı” kimliğinden biraz daha sıyrılarak, patronlara biraz daha yanaşıyor, çalışanlardan biraz daha uzaklaşıyor. Elbette bu genel grev sebebidir!
AKP, iyi bilir ölümü gösterip sıtmaya razı etmeyi, ancak emekçiler de bilir ki çekirge bir sıçrar, iki sıçrar...
- Nurdan Aktaş