- Birgün
Malum AKP-Cemaat kavgasında kullanılmayan araç yok. Bu araçların arasına sendikalar da katılmış durumda. Sendikal alanda da ilginç gelişmeler yaşanıyor. Cemaat’in bu alanda da silahını çektiği anlaşılıyor. Kamu çalışanları alanında Ufuk Sendikaları ve Cihan Konfederasyonu kurulurken, işçi sendikaları alanında Pak ön adını alan sendikalar kurulmaya başlandı. Öte yandan Memur-Sen hükümete kayıtsız şartsız destek konusunda vites yükseltti.
Bilindiği gibi Cemaat daha önce de kamu çalışanları alanında Aktif Eğitim-Sen adıyla örgütlenmeye başlamış, ancak daha sonra bu çalışma durdurulmuştu. 17 Aralık sonrasında Cemaat’in yeniden kamu çalışanları sendikaları kurmaya karar verdiği anlaşılıyor. AKP-Cemaat savaşı memur sendikalarını da vurmuş durumda.
Cemaat’in bu hamlesine karşı Memur-Sen hükümete olan yakınlığını daha da pekiştirmek üzere atağa kalktı. Önce 17 Ocak 2014 tarihinde bazı işveren örgütleriyle birlikte hükümete destek veren bir bildiriye imza attılar. Ardından Memur-Sen ile Başbakan’ın büyük buluşması gerçekleşti.
Memur-Sen 20 Şubat 2014’te “Medeniyet, insan, demokrasi ve şehirler” konulu ve üst başlığı “Büyük Türkiye Buluşması” olan bir toplantı düzenledi. ATO Congresium’un devasa salonunda yapılan toplantıda Başbakan ve Memur-Sen Başkanı konuştu. Buluşmada Melih Gökçek de bir selamlama konuşması yaptı.
Toplantıda medeniyet, insan, demokrasi ve şehirler konusunda ne konuşulduğu bilinmiyor. Konuyla ilgili haberlerde ve Memur-Sen internet sitesinde de bu konuda bir açıklama yok. Anlaşılan binlerce Memur-Sen’linin katıldığı bu toplantı bir halkla ilişkiler (PR) çalışması olarak planlanmış. Nitekim toplantıda Başbakan ve Memur-Sen Başkanı Ahmet Gündoğdu’nun yaptığı konuşmalar bunun en büyük delili. Zaten biliniyordu ama bu toplantı bir kez daha Memur-Sen’in hükümetin arka bahçesi olduğunu ortaya koydu. Bir sendikanın olmazsa olmaz özelliği olan devletten ve iktidardan bağımsızlık ilkesinin Memur-Sen’in umurunda olmadığını ortaya koydu.
Gündoğdu, Başbakan ve Gökçek için bir güzelleme konuşması yaparken, Başbakan da Memur-Sen’i öve öve bitiremedi ve 2010 referandumunda ve 17 Aralık sürecinde verdiği destek için teşekkür etti. Memur-Sen’in Başbakan’la buluşması Cemaat’in sendikal alanda yaptığı girişime karşı bir safları sıklaştırma gösterisi olarak da okunabilir.
Memur-Sen’in bilinen anlamda sendika olmaktan ziyade bir korporasyon işlevi gördüğü biliniyor. Korporasyonlar otoriter rejimlerde çeşitli meslek mensuplarının merkezi örgütüdür. Bu örgütler devletin sosyoekonomik politikalarını üyelerine benimsetme işlevi gören ve grev-eylem gibi araçlara başvurmayan “makbul” örgütlerdir. Bilindiği gibi 4688 sayılı yasa ile diğer sendikal örgütlerin toplusözleşme işlevleri ortadan kaldırıldı ve bütün yetkiler Memur-Sen’e verildi.
Nitekim Memur-Sen Başbakan’a bir adalet ve merhamet hareketi olduklarını, sorunlu değil sorumlu sendikacılık, tehdit değil teklif sendikacılığı yaptıklarını söylemiş. Her şey bir yana sendikacılığın bir merhamet hareketi olduğu iddiası başlı başına sendikacılıktan bihaber olmak anlamına geliyor.
Hak yerine himmeti koyanların mücadele yerine merhameti koymasında şaşılacak bir şey yok. Ancak konjonktürel nedenlerle üye sayıları şişmiş olsa da muhafazakarlığın sendikacılık yapması zor iş. Bir yandan kurulu düzen, otorite, itaat ve biat diyeceksin bir yandan devlet ve sermaye iktidarı karşısında emeği savunacaksın. Olmayacak duaya amin demek bu.