Seçimden sonra: Olanlar henüz bitmedi

2014 Mart yerel seçimlerinde sadece yerel idareler seçilmedi. Burjuva fraksiyonlar arasında uzun süredir devam eden mücadele, Kürt özgürlük hareketinin mücadelesi, uluslararası ilişkilerdeki değişimler ve en önemlisi Türkiye burjuvazi ile emekçi sınıflar arasındaki siyasi ilişkilerin alacağı yön açısından da önemli sonuçları oldu. Bu dört önemli alanda süregelen güç mücadelesi seçimler aracılığı uğrağında referandum sayılabilecek bir sonuçla yeni bir aşamaya girdi. Bu mücadele devam edecek ancak 30 Mart seçimlerinin de önemli işaretleri oldu… Üzerinde durulmaya değer sonuçları şöylece özetlemek mümkün.

Seçimlere katılım oranı yüksekti. Yüzde doksana yakın seçmen seçim sandığına gitti. Halkın bu yüksek katılımı seçim sandığından umudun kesilmediğini, yurttaşların sorunlarını hâlâ mevcut yasallık içinde çözülebileceği umudu taşıdığını gösterdi. Geçerli siyasi platforma olan bu güven rejim muhaliflerinin görmezden gelmeyeceği bir alan olarak varlığını sürdürüyor. Sosyalistlerin, devrimcilerin bu siyasal ortamı, nihai hedefleriyle bağlarını koparmadan acil talep ve çalışmaları için değerlendirmeleri gerekiyor.

17 Aralık operasyonu seçimlere giren burjuva güçlerinin iki ana kamp içinde davranmalarının yolunu açtı. AKP iktidarı polis gücüne dayalı yasa tanımaz bir direnmeyle iktidarda kalmayı başarırken, etrafına milli görüş geleneğinin çoğunluğunu almayı başardı. Saadet Partisi kritik yerlerde AKP’yi destekledi. Temsilcilerini ceza evlerinden salıverdiği şovenist-ulusalcı güçleri de kendi saflarına dahil etti. Diğer yanda CHP-MHP-CEMAAT güçleri bir blokla seçimlere girdi. Bu güçlerin seçimlerde denk oy almaları bu ittifaklarla mümkün oldu.
Kürt hareketi Kürdistan’daki konumunu korumakla birlikte beklenen oy oranlarına ulaşamadı. Kürt halkı AKP ile BDP arasında bölündü. HDP beklediği sonuçlara hiçbir yerde ulaşamadı.

Sol güçler etkili oldukları yerde bir araya gelmeyi gerçekleştiremezken diğer yerlerde AKP karşıtı bir tavır izlediler. 2011 seçimlerinde aldıkları sayıların çok gerisinde kaldılar.


Ana hatları ile özetlenen seçim sonuçlarından ortaya çıkan tablo 30 Mart seçimlerinin bir dönemi kapatıp, yeni bir dönem açmadığını tam tersine süregelen mücadelenin yeni ittifaklarla şiddetlenerek süreceğinin işaretlerini vermektedir. Seçim sonuçlarını teknik analiz düzeyinden siyasi analiz düzeyine çıkartmak ve somut verileri sınıf siyaseti penceresinden ele alarak önümüzdeki dönemi öngörmek mümkündür.

Bitenler henüz başlamadı
AKP seçimlerde yapılan yaygın yolsuzluk suçlamalarına karşın somut ve ikna edici bir savunma yapamazken aldığı yüzde kırk üç lük oy oranını yakından ele almak gerekir. Seçimler öncesindeki polis operasyonları ile açığa çıkan rüşvet ve yolsuzluk iddiaları nispi bir oy kaybına yol açarken, işçi sınıfının önemli kütlesi, köylülük, küçük esnaf ve zanaatkarlar gibi halk kesimleri bu iddialara rağmen iktidara destek verdiler. Bu desteğin ardında AKP’nin bu kesimlerle kurduğu sosyal, kültürel ve ekonomik ilişkilerin siyasal ilişki ve desteğe neden olduğunun altını çizmekte yarar var. AKP karşıtı burjuva muhalefetinin dindarlık-laiklik, yaşam tarzı-vatanseverlik gibi sınıf gerçekliğini gizleyen ikincil kültürel-sosyal saikler üzerinden yürüttüğü yarılma halk kesimlerince güvenilir bulunmamıştır. AKP’nin halkla kurduğu çok yönlü ilişkiler seçim sandığına yansımıştır.

Devrimci, demokrat, sosyalist güçler bu yoğun burjuva-içi kamplaşmanın dışında, bağımsız ve sınıf gerçekliğinden hareket eden ittifaklar ve çalışma tarzı geliştiremediği için etkisiz kalmış güç kaybetmiştir.

Seçimler öncesinde güçlenme hesapları yapan Kürt hareketi seçim sonrasında özerklik ilanı hedefi ile seçimlere girmiş ancak bu hedefi gerçekleştirmek için gerekli halk desteğini bulamamıştır. Kürt siyasi hareketinin uzlaşmacı önderlik çizgisi ile devrimci-demokrat çizgi arasındaki düşünsel ve eylemsel farklılık kürt halkı içinde tereddütlere yol açmıştır. Çözüm süreci aldatmacasını bu farklılık ve tereddüt temelinde değerlendiren AKP Kürdistan’da kazançlı çıkmıştır. Kürt burjuvazisinin ve zengin köylülüğünün siyasi hattı olan çözüm sürecinde ısrar hattı ile devrimci-demokratlarının mücadele hattı olan özgürleşme sürecinde ısrar hattı arasındaki mücadele güçlenerek sürecek, bu mücadelenin sonucu hem Türkiye dengelerini hem bölge dengelerini etkileyecektir.

Kuruluştaki iddialarının aksine varlık gösteremeyen HDP sol-demokrat güçlerin kalıcı ittifakı olmaktan çok bir seçim partisi görüntüsü çizmiştir. Bu partinin tüm iddialarını ve bileşenlerini terk edip yeniden BDP saflarına dönmesi şaşırtıcı olmayacaktır.

Daha öncede defalarca tekrarladığımız gibi AKP'nin alternatifi bir başka burjuva odak değildir. Başta işçi sınıfı olmak üzere halk kesimleri sahici bir sınıfsal muhalefetin yetersizliği ile burjuva kamplar arasında bölünmüş durumdadır. Güncel hedefleri ile nihai hedefleri arasındaki bağı kurabilmiş, ulusal ve enternasyonalist görevlerini yapma kararlılığında olan, kendi içinde ilkeli, yapıcı eleştiriye açık, devrimci-demokrat ve sosyalist bir güç birliğinin gerekliliği her zamanki gibi acil ve yaşamsaldır.

Önümüzde 1 Mayıs’la başlayacak olan, Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve genel seçimlerle devam edecek olan yaklaşık iki yıllık sıcak bir mücadele gündemi vardır. Olanların henüz bitmediği, bitti sanılanların henüz başlamadığı bu sıcak siyasal gündem ülkenin sol, sosyalist, devrimci-demokrat güçleri için iddialarını gerçekleştirmek açısından bulunmaz fırsatlar sağlamaktadır.

09 Nis 2014
paylaş