Hırsızlık tutkusu, alan korkusu

İşçi sınıfının birlik ve mücadele günü olan 1 Mayıs, günümüzde bu anlamının ötesine varmış durumda. Devlet ve toplum arasındaki gerilimin barometresi durumunda. Marksist terminoloji ile ifade edersek, işçi sınıfı bu anlamda da öncülüğünü yapmış, 1 Mayısları sadece sınıfın birlik ve mücadele günü olmakla sınırlamamış, ezilen ve sömürülen tüm sınıflarla egemenler arasındaki ilişkinin somutlaştığı, halk sınıfları ile devlet arasındaki ilişkinin somutlaştığı bir gün hâline getirmiştir. 1 Mayıs alanlarındaki toplanma düzeyi, haykırılan talepler, topluluğun örgütlülük düzeyi ve mücadele azmi mücadelenin bundan sonraki seyrini ortaya koymakla kalmaz bu mücadelede kaldıraç görevi de görür. Egemen sınıflar bunu ulu orta dile getirmeseler de bilirler ki 1 Mayıslar onlar için de önemli bir ölçüttür. Egemenliklerinin geleceği hakkında onlara ilk elden bilgi sağlar ve gelecekteki sınıf politikaları için ipuçları verir.

Taksim alanı sadece İstanbul’daki 1 Mayıs alanı değildir. Ülkedeki diğer alanların da anasıdır. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki birkaç kutlamanın dışında 1976 yılına kadar bu alanda kutlama yasaklanmıştır. 1976 yılındaki yığınsal kutlama egemenleri telaşlandırmış, 1977 yılındaki katliam dahi işçi sınıfını yıldırmamıştır. 1978'deki kutlamaların ardından egemenler Taksim'i işçi sınıfına yasaklamışlardır. Otuz iki yıl süren yasaklamalar hiçbir zaman işçi sınıfı ve devrimciler tarafından kabul edilmemiştir. Yıllar süren mücadele pek çok yoldaşımızın ölümü pahasına sürdürülmüş, egemen sınıflar 2010 yılında yenilgilerini kabul ederek alanı 1 Mayıs'a açmak zorunda kalmışlardır. Üç yıllık devasa 1 Mayıs mitinglerinin toplumsal kaldıraç etkisini anlayan AKP hükümetinin 2013 yılında alanı kapatmak istemesine rağmen alan, 31 Mayıs'ta bu kez 1 Mayıs'ı da aşan ölçüde bir halk direnişi ile ele geçirilmiş ve şanlı bir direnişin başlangıcını oluşturmuştur. O günden beri artık hiçbir şey eskisi gibi değildir. Egemen fraksiyonlar arası ilişki bozulmuştur. Bu fraksiyonların emperyalistlerle olan ilişkileri yeni bir çatışma ve yeniden ortaklaşma dönemine girmiştir. En önemlisi başta gençlik ve işçi sınıfı olmak üzere tüm halk kesimleri kapitalizme karşı mücadele de yeni bir atılım içine girmiştir.

Tarihsel olarak burjuvazi ile işçi sınıfı arasındaki mücadelenin sembol günü olan 1 Mayıs; bu yıl bu tarihsel gerçekliğe ek olarak Türkiye'de özel bir anlama bürünmüştür. Halk düşmanı yüzü açığa çıkmış olan AKP iktidarına karşı mücadele bu 1 Mayıs'ın özgün yanıdır. Burjuva devletlerinin meşruiyet sağlamak için kabul etmiş göründükleri tüm hukuksal ilkeleri inkâr ederek ülkeyi polis gücüyle yönetmekte olan iktidar, halk kitlelerinin alanlara toplanmamasını varlık nedeni olarak görmektedir. Hırsızlık ve yolsuzluk batağında can çekişmekte olan hükümeti alan korkusu sarmıştır. Sadece Taksim alanı yasaklanmamıştır. Ülkedeki tüm ana alanlar gösterilere yasaklanmıştır. İktidarın alanlarda toplanacak kitlelerin gücüne ve taleplerine dayanacak gücünün kalmadığının göstergesidir bu yasaklama telaşı. Hükümet başta Taksim olmak üzere diğer alanlarda yapılacak gösterilerin 1 Mayıs günüyle sınırlı kalmayacağını, Mayıs-Haziran 2013 Büyük Halk Direnişi'nin devamı olarak iktidarı yıkıncaya kadar süreceğini düşünmektedir. Bu düşünce ile daha saldırgan bir tutum takınmıştır.

İktidarın tüm bu kaygıları boş kuruntular olarak değerlendirilemez. Halk katındaki temsili gücü ne olursa olsun, bu iktidar meşruiyetini yitirmiştir. Çöküş sürecine girmiştir. Ancak sosyalistler ve devrimciler, zamanı gelmemiş, şartları olgunlaşmamış bir yükün altına giremeyecek kadar deneyim ve bilgi sahibidir. Bu 1 Mayıs'ta bu bilinçle karşılanacaktır. Bu bilincin ve mücadele azminin gereğidir ki Taksim 1 Mayıs alanıdır. Tarihsel olarak 1 Mayıs alanıdır. İktidarın halk düşmanı politikalarına dur demek için mücadele alanıdır. Kapitalizmin sömürücü yüzünü açığa çıkarmak için 1 Mayıs alanıdır. Ve Taksim ülkenin diğer alanlarının anasıdır... 1 Mayısların ana alanıdır. Diğer alanlar buradan alacakları güçle serpilip çoğalacaklardır...

24 May 2014
paylaş