Ekim ayı boyunca IŞİD yanlısı gerici dinci grupların üniversitelere saldırıları ile ilgili haberler düştü ajanslara. Saldırılar yeni değil aslında ama son günlerde daha da artarak gündeme geldi.
Esas nedeni Kobani saldırıları ile iyice teşhir olan cehennem zebanilerine karşı üniversitelerden de yükselmeye başlayan itiraz. Üniversitelerde Kobani’ye destek olmak ve gericiliğe karşı mücadeleyi yükseltme çağrısı yapan herkes karşısında bu cehennem zebanilerinin polis destekli saldırılarını buldu. Hemen hemen her yerde polis, IŞİD yandaşlarını korudu ve hatta destek oldu. İslamcı faşistler, sopalar ve elektrikli coplar, elektro şok tabancaları ile okullara ellerini kollarını sallayarak girerken polis, okullarını koruyan öğrencileri gözaltına aldı.
Özellikle İstanbul Üniversite-si’nde yaşanan saldırılar günler sürdü. Ankara Üniversitesi’nde yaşananlar da basında geniş yer buldu. Sonuçta birçok merkezde birden fiziki saldırıya geçen organize bir kontrgerilla yapılanması ortaya çıktı. Bu yapılanmanın Kobani eylemleri sırasında sokakta doğrudan halka ateş açan Hüda Par / Türkiye Hizbullah’ı çevresinde toparlanan İslamcı faşist çevrelerin üniversite ayağını oluşturduğunu söylemek mümkün.
Zehirli propaganda
Bu kesim, kendileri ABD-İsrail-AB bloğunun maşası oldukları hâlde Kürt siyasal hareketini ve ilerici, laik çevreleri Batı işbirlikçisi olarak suçluyor. Bu propagandayı ise en çok Kobani’de ABD öncülüğündeki koalisyon güçlerinin bombardımanına dayandırıyorlar. İlerici ve laik kesimlerin de IŞİD’e karşı ABD müdahalesinden yana tutum aldıklarını propaganda ediyorlar. Böylece Sunni inanca sahip olanların antiemperyalist duygularla hareket etmeye çalışan kesimlerini ilericilerden, laiklerden uzak tutmaya çalışıyorlar.
İşte yeni Türkiye’nin yeni kontraları
Saldırılar karşısında öğrenciler geri adım atmadı ve okullarını islamcı faşistlere karşı korudu. Önümüzdeki dönem de kampüslerden benzeri saldırı ve direniş haberlerinin gelmesi muhtemel. Anlaşılan o ki gericilik, vurgunculuk ve savaş rejiminin efendisi AKP kendi kontra örgütlenmesini giderek kitlesel ayaklarıyla birlikte tamamlıyor. Polis-ülkücü faşist işbirliği elbette ki belli oranlarda devam edecektir. Özellikle ilerici çevreler ve Kürtlere karşı. Buna şüphe yok. Ama artık polis-İslâmcı faşist işbirliği daha revaçta. Ne de olsa polis artık halka saldırırken “Yaşasın IŞİD” diyerek, Hizbullah işaretleri yaparak, tekbir getirerek şov yapıyor.
Suyu bulandıranlar
Üniversitelerde gericilerle mücadele devam ederken Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde neye hizmet ettiği belli olmayan İşçi Partisi çevresinde toparlanan Türkiye Gençlik Birliği TGB saldırıları da gündeme geldi. Kobani eylemlerine karşı çıkarak ilerici öğrencilere saldıran TGB, IŞİD’e karşı mücadele eden üniversitelileri hedef almış oldu. Oysa TGB’ye sempatiyle yaklaşan üniversitelilerin esas kaygısının gericilikle mücadele olduğu ortada. Dolayısıyla onlar kendi çevrelerine bu tutarsız durumu açıklarken Kürt siyasal hareketinin emperyalizme karşı Ortadoğu halklarının yürüttüğü kurtuluş mücadelesinde benimsediği “ara güç olarak kalma” stratejisini öne sürüyorlar. Kürt halkına karşı düşmanca tutumlarını “onlar gericilerle işbirliği yapıyorlar” diyerek örtmeye çalışıyorlar.
Emperyalizm ve gericilikle mücadele için
Emperyalizm ve onun işbirlikçisi gericilik ile mücadele, hem gericilerin, hem de kafa karışıklığı yaratan kesimlerin propagandalarını etkisizleştirmekten geçiyor. İslamcı faşist çevrelere sempati ile yaklaşan gençlere onların emperyalizmin doğrudan maşası olduklarını göstererek; emperyalizmle gerçekten mücadele etmek için ilericilerle olmaları gerektiğini anlatabilmemiz gerek.
İşi iyice abartıp Gülen Cemaatine karşı mücadelesinde AKP’yi desteklemek gerektiğini söylemeye kadar vardırmış durumda olan İP-TGB çizgisine sempati ile yaklaşan gençlere de gerçekten gericilikle mücadele etmek için yanlış adrese yöneldiklerini kanıtlamamız gerek. İki tarafın da yakayı emperyalizme kaptırmayan bir çözüm vermekten uzak olduğunu anlatabilmeliyiz.
İlerici, devrimci, demokrat üniversitelilerin bu iki çizgiye karşı mücadelede, bu açmazları gören ve onlara sempatiyle yaklaşan kesimlerin bu açmazları fark etmesine yol açacak bir söylem ve örgütlenme tarzı geliştirmesi gerekiyor. Bunun için emperyalizme karşı net, ikircimsiz bir tutumla AKP gericiliğine karşı tam boy mücadeleyi yükseltmek gerekir. Bu hattın dışına düşen kesimleri eleştirmek ve kazanmak da bu görevin ayrılmaz bir parçası olacaktır.
- Onur Balcı