Filistin halkı kazanacak

İsrail 14 Kasım 2012’de Filistin’in Gazze bölgesine vahşi bir hava saldırısı başlattı. Ağır bombardıman sekiz gün sürdü. 175 Filistinli öldü, bin 399 kişi yaralandı, Gazze yerle bir edildi. Buna karşılık İsrail’e atılan Filistin füzeleri sonucunda 5 İsrailli öldü, 94 kişi yaralandı.

Hamas, Mısır, İsrail ve ABD arasında yürütülen müzakereler sonucunda 21 Kasım’da ateşkes imzalandı. Anlaşmaya göre, İsrail, “Gazze Şeridi’ne kara, hava ve deniz yoluyla saldırılara son vermeyi, her türlü tecavüzden ve kişileri hedef almaktan kaçınmayı” kabul etti. Buna karşılık, Hamas, “Tüm Filistinli grupların, füze ve sınır saldırıları dahil, İsrail’e yönelik saldırılarını sona erdirmeyi” taahhüt etti. Mısır anlaşmanın garantörü oldu.

Süreç bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm mücadelesi veren bütün halklar için çok öğretici oldu.

Mesele teslim olmamakta
Filistin halkı İsrail’in muazzam askerî üstünlüğüne rağmen teslim olmayı kabul etmedi. Ordusu, tek bir uçağı ve hava savunma sistemi olmadığı, FKÖ ile Hamas arasındaki bölünme yüzünden ulusal birliğini kaybettiği hâlde pes etmedi. Bütün kamu binalarının, elektrik santrallarının, su dağıtım sisteminin, evlerinin çökertilmesine sabırla katlandı. Direndi. Sürekli ateş altında ölülerini, yaralılarını yakıp yıkılan binaların arasından çıkardı. İran, Suriye ve Sudan’ın yardımıyla edindiği füzelerle İsrail’in Demir Kubbe adlı hava savunma sistemini deldi.

İsrail, Amerika ve Avrupa yönetimlerinin her türlü desteğine rağmen siyasi hedeflerine ulaşamadı. Filistin halkını teslim alamadı. İsrail’in dokunulmazlık efsanesi 2006 Lübnan savaşından sonra bir yara daha aldı. Kendi halkını ölüm, yaralanma ve yıkımdan koruyamayacağı belli oldu. Tel Aviv ile Kudüs dahil, İsrail’in bütün yerleşimlerinin savaşın doğrudan etkilerine maruz kalacağı açıkça görüldü.

ABD ve AB
Amerika ve Avrupa Birliği’nin Filistin halkının amansız düşmanı olduğu bir kez daha ortaya çıktı. ABD ve Avrupa Birliği, saldırgan İsrail’i mazlum, saldırıya uğrayan Filistin’i saldırgan ilan etti. Emperyalist savaş blokunun efendileri, İsrail’in Filistin’i bütünüyle yutma hedefine stratejik ve taktik destek vermeye devam ettiler.

ABD yönetimi, saldırı sürerken Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin tarafları çatışmaya son vermeye çağıran suya sabuna dokunmaz bir açıklama yapmasını bile engelledi. Gerekçesi şuydu: “Bu çağrı, çatışmanın temelinde yatan olguyu, yani Gazze’den İsrail’e atılan füzelerle girişilen terörist saldırıları açıkça kınamıyor.”

Obama, saldırıyı “İsrail kendini koruyor” diyerek haklı buldu. Ateşkes ilanından sonra Beyaz Saray’dan yapılan resmî açıklamada, Obama’nın İsrail Başbakanı Netanyahu’yu kutlamak için telefonla aradığı belirtildi. Açıklama şöyle devam etti: “Başkan, ABD’nin ateşkesle sağlanan fırsatı, İsrail’in güvenlik ihtiyaçlarını karşılamasına, özellikle de Gazze’ye silah ve patlayıcı sokulmasını önlemesine yardımcı olmaya yönelik çabaları yoğunlaştırmak için kullanacağını söyledi.”

Açıklamaya göre, Obama, Filistin füzelerinin deldiği İsrail hava savunma sistemi konusunda da kesenin ağzını açacağını vadetti: “Başkan, Demir Kubbe ve diğer ABD-İsrail füze savunma programları için ilave kaynak bulmak üzere elinden gelen her şeyi yapacağını söyledi.”

Bölgesel taşeronlar
Emperyalizmin bölgedeki taşeronları, Hamas’ı ayartarak İran-Suriye-Lübnan direniş cephesinden koparmayı başarmışlar ve “Filistin’in koruyucusu” pozuyla ortaya çıkmışlardı. Halklarını sömürmek ve ezmek için emperyalizmin aleti olmayı kabul eden krallar, emirler ve diktatörler doğrusu Gazze’den parlak sözleri esirgemediler; ama Filistin için sembolik jestler dışında parmaklarını bile kıpırdatmadılar.

Arabistan
İslam dünyasındaki dinci faşist güçleri derleyip toplayıp Amerika’nın cehennem zebanisi olarak her yerde devrimci, ilerici ve laik kesimlerin üzerine salmasıyla bilinen Arabistan kralı; Batı bankalarında ve şirketlerinde yatan trilyonlarını, ABD’ye haraç ödemenin yolu olarak oyuncak alır gibi aldığı savaş uçaklarını ve füzeleri, hepsinden önemlisi petrolünü Filistin için kullanmadı.

Katar
Afganistan-Pakistan işgalini, Irak işgalini, Yemen ve Suriye’ye karşı savaşı, İran’a karşı savaş hazırlıklarını yürüten ve İsrail’i koruyan Amerikan Merkez Komutanlığı CentCom’un ileri karargâhını toprağında barındıran; psikolojik savaş merkezi El Cezire’yi işleten; Suriye’de devrimcileri, ilericileri, laikleri, Alevileri, Hıristiyanları katleden çapulcuların maaşını ödeyen Katar emiri, Kahire otellerinde boy göstermekten başka bir şey yapmadı.

Türkiye
Erdoğan, Kahire’de, Ankara’da, İstanbul’da, İslamabad’da esti gürledi. “İsrail terör devletidir” dedi. “Öleceksek adam gibi ölelim” diye haykırdı. Fakat İsrail’le ticareti sürdürdü. İsrail karşısındaki direniş cephesinin kilit ülkesi bağımsız ve laik Suriye’yi çökertmek için elinden geleni ardına koymadı. İsrail’le istihbarat işbirliğine son veremeyeceğini söyledi. Temel görevlerinden biri İsrail’i korumak olan Amerikan İncirlik üssünü ve Kürecik füze kalkanı üssünü kapatmayı reddetti.

Mısır
Mısır’ın Amerikancı-İslamcı Cumhurbaşkanı Mursi, Mısır’ı İsrail’in suç ortağı durumuna getiren Camp David ihanet anlaşmasını yırtmayı reddetti. İsrail’le Hamas arasında arabuluculuk yaptı. İsrail’in işgalciliğine ve saldırganlığına asla engel olmayacak bir ateşkesin garantörlüğünü üstlendi. Ateşkes karşılığında Hamas’ı teslimiyet çizgisine çekeceğine dair Amerika’ya ve İsrail’e söz verdi. Obama’dan üç kez teşekkür aldı. Emperyalist dünya padişahının teşekkürlerini anında firavunluk kararnamesine dönüştürdü, Mısır’da mutlak diktatörlüğünü ilan etti.

Özgür Filistin
Filistin halkı vatanını, bağımsızlığını, egemenliğini, özgürlüğünü, insanca yaşama hakkını kazanma iradesine sahip olduğunu bir kez daha kanıtladı. İnanıyoruz ki, Filistin halkı, bilgece sabrını ve gözüpek kahramanlığını örgütlenme bilinciyle birleştirip ulusal birliğini sağlayacak, teslimiyete savrulan yönetici kesimlerini hizaya getirme zekâsını gösterecek. Örgütlü halk yenilmez. Özgür Filistin eninde sonunda kurulacak.

08 Ara 2012
paylaş